Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Kasım '07

 
Kategori
Eğitim
 

Dosttan mektup (6)

Ankara, 25 Ağustos 1986

Değerli Dosta Merhaba;

Merakla beklediğim dergiyi, sürekli sorup, sordurup bulamayınca, geç de olsa aklıma yönetim yerine gitmek geldi. 22 Ağustos Cuma günü, Temmuz sayısından aldığım adrese -şehrin göbeğindeki ücra köşeye- gittim. Orada iki meslektaş ile tanıştım. Hem de abone oldum. Onlar, dergiden üç adet adresine postaladıklarını söylediler. Daha yazını okumadan Kızılaydaki postaneden seni aradım. (Saat 16.oo suları). Telefonunuz cevap vermedi. İzinde olduğum için okula uğrayamıyordum. Eve dönecektim ama, elimde olmadan Bahçelievler otobüs durağına yöneldim. Kızılay-Beşevler arasında, otobüste, ayakta dergideki yazıyı okudum. Okuduğum ilk yazın değildi ama okurken; çok susadığımız zaman tatlı ve soğuk bir suyu doyasıya içerken alınan tad'a benzer bir tad alıyor, seni dinliyor gibiydim. Renkli resim çizer gibi yazılmış. Eğitimimizin önemli sorunlarından biri dile getirilirken, doğa güzelliklerinin yok edilmesinin sonuçları ortaya konulurken, bir kent ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi. Okuyanda anlatılan güzellikleri görme özlemi bile uyandırıyor. (15 yıl önce Güney sahillerini görmüştüm ama, yine bir gün oraları görmeyi çok istiyorum.) Gerçekten çok güzel bir yazı. Gönülden kutluyor, başarılarının devamını diliyorum. Fazla görünen ne bir sözcük, ne bir satır bulabildim.

O gün okula gittiğimde bayram kutlama kartları arasında, o kadar çabuk gelebileceğini ummadığım mektubunu gördüğüm andaki halim, herhalde görülmeye değerdi. Zarfı bir süre göğsüme bastırıp kalbimin yerinden fırlamasını engelledim sanki. Her zamanki gibi doyasıya okudum. Soğuk suya dondurma da eklenmiş gibiydi. Ne güzel bir olay; anlaşılmak, anlamak, aynı noktada birleşebilmek, mutlu ederek mutlu olmak, bir bilgi, duygu, edebiyat, sanat deryası ile karşı karşıya olmak. Kendimi bu deryaya akan küçük bir ırmak gibi hissettim. Satırlarda ilerledikçe, sanat müziğinden bir şarkının mısraları sonunda tekrarlanan "... sen öğrettin, sen öğrettin ..." nakaratları geldi dilime. İçimden geldiği gibi yazmıştım. Eğer güzel olmuşsa, iki bayram yaşatacak kadar mutlu olmana sebep olabilmiş ise bunda senin payın çok büyük. Bunu da biliyorsun.

Kış ortalarında sana ilk mektubumu yazarken; hiç aklıma gelir miydi, bu kadar güzel duygular yaşatacak, herbiri diğerinden değerli, yazısı ile anlatımıyla benim için sanat eserleri olan, armağanların en güzellerinden olan mektuplar alacağım. İki günde ya da bir günün akşamı ile ikinci günün gecesini de içerebilecek uzunca bir sürede yazılan mektubun yazdıklarından başaka anlamları da var benim için. Kendimi şanslı sayıyor ve gönül dolusu teşekkürlerlerimi tekrarlıyorum hayatıma anlam katan, içine deryaları sığdıran kapalı kutuya. Aslında bu özellikte de biraz ortaklığımız var. Ben kendimi "açık kalpliyim" diye nitelediğimde, beni yakından tanıyanlar "Sen mi, sen bir kapalı kutusun" diyebiliyorlar. Belki de haklılar. Örneğin bu yazdıklarımdan ve senin bana yazdıklarından hiç kimsenin haberi olmadığına göre, bu sakin görüntü altında ne volkanlar kaynadığını bilmediklerine göre. Bu konuda Ertürk, "Ayleniyette gizlilik muteberdir." diyerek, insanın diğer canlılardan üstün yönlerinden birinin daha güzelliğini vurguluyor.

Olumsuz bir özellik gibi ortaya koyduğun sert mizaç'a gelince; korkusuzluğun, cesaretin bir göstergesi olarak, bizim toplumumuzun erkeklerde görmek istediği bir özellik değil mi?

Arkadaşlığımızda eksiklerimi ve hatalarımı bütünüyle kabul ediyor ve mazeret yazarak kendimi savunmuyordum. Yine de savunmak için değil, sadece bildiğimiz bazı gerçekleri ortaya koymak için yazdıklarım savunma gibi olmuşsa bir şey söyleyemem. Senin de yazdığın gibi "Öyle diyorsan öyledir, " hedhalde. Ancak sana karşı hiç bir kırgınlığımın veya kızgınlığımın olamayacağını da bilmelisin. Hemen her mektubunda, okulda olduğum günlerde yaptıklarımdan ve söylediklerimden bazılarını hatırlatıyorsun. Bunlar bir yönüyle mutlu ederken, bir yönüyle de azıcık üzüyor. Aradan geçen uzun süreye rağmen unutulamayan izler bırakabilmek güzel de, beni hep o rolde görmenden, elimde olmadan üzüntü duyuyorum. Kendi kendime, "Keşke onunla başka bir ortamda, sıra arkadaşı olarak tanışabilseydim." diye düşündüğüm oluyor.

Ankara'ya gelmeni, özellikle de verimli olduğun, aradığını bulduğunu belirttiğin programa (Hacettepeye) devam edebilmeni bütün kalbimle istiyorum. Ancak, yardımcı olmada çaresizliğimi de hissediyorum. 20 Ağustos Çarşamba günü M. E. Bakanlığına gittim. Müfettişlik hakkı verilen ve kur'aları çekilerek görev yerleri belirlenen 330 kişinin güvenlik soruşturması yapılıyormuş. Bu listeyi bilen görevliler izne ayrılmış. Tam bir devlet sırrı gibi saklanıyor. Dil okulu için ayrılan kontenjanlara seçimlerin yapılacağını söylediler ama en yetkili kişi ile görüşemedim. Bu hafta Çarşamba günü tekrar gideceğim.

Gelelim mektubundaki son paragrafa. İlkokulda öğretmenlik yapmak zorunda olmak ile "haddini bilmek" arasında bir ilişki görmüyorum. Nitelikli insan gücünü, yerinde değerlendirmeyen bir düzen içindeysek bundan sorumlu olanlar utansın, derim. Düzenini kurmaya gelince; mutlu ve huzurlu bir ortama kavuşman için mutlaka gerekli. Ancak pireye kızıp, yorgan yakma hatasına düşememek kaydıyla. Seçeceğin eşin, senin gibi olmasına, değerini anlayıp geliştirebilecek nitelikte olmasına, her şeyden önce sevebileceğin ve sevgine layık biri olmasına önem vermelisin. Etiketi en sonda gelmeli. Aslında zaten böyle düşündüğünü sanıyordum. Senin etiketin ise, bana kalırsa geçici veya verilmemiş.

Geçtiğimiz Cumartesi ve Pazar günleri, sabah ve akşamları dört kez aradım. Telefonlarınız cevap vermedi. Hatta birinde numarayı çevirdiğimde, yanlış numara dediler. Ya gerçekten yanlış çevirdim, ya da yanlış düştü. Her neyse. Yeter ki üzücü bir durum olmasın.

Benim tatilim devam ederken, evde istediğim kitapları okuyarak, dikiş dikerek, ara sıra arkadaş toplantılarına katılarak dinlenmeye çalışıyorum. Hava sıcaklığı hat safhada olduğu için tez ile ilgili ciddi bir çalışmaya başlama gücü bulamıyorum. 1 Eylül'e kadar da hiç ilgilenmemeye karar verdim.

En yakın zamanda görüşmek dileğiyle satırlarımı sonlarken, selam ve sevgilerimi iletiyorum. Sağlık ve esenlik dolu en güzel günler seninle olsun.

 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..