Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Kasım '07

 
Kategori
Güncel
 

DTP ne yapıyor?

DTP ne yapıyor?
 

Bugün, DTP'nin 26-28 Ekim 2007 tarihlerinde, Diyarbakır'da gerçekleştirdiği kongrenin sonuç bildirgesinden alıntıladığım bazı cümleler üzerinde durmak istiyorum. Konu edindiğim ilk cümle şudur:

"En temelde Kürt Sorunu, bu coğrafyanın asli unsurlarından olan Kürt halk gerçekliğinin ve bundan kaynaklı ulusal, toplumsal, kültürel, sosyal, ekonomik, siyasal ve en temel insani haklarının inkarı ve reddi sorunudur. Kısacası Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratikleşememe sorunudur."

Ülkemizde, tam bir demokratikleşmenin sağlanamadığı doğrudur. Zaten böyle bir sorunun varlığı herkes tarafından kabul edilmektedir. Fakat bu, sadece kendini Kürt olarak tanımlayanların haklarını kısıtlayan bir sorun değildir. Genel bir sorundur.

Üniversiteye girişlerde başörtülülere uygulanan yasaklar, imam-hatiplere, veya bazı meslek okullarına uygulanan katsayı engeli, fikir ve inançlara yönelik kısıtlama ve cezalar da bu sorunun içindedir.

Gelir adaletsizliği, fakirlik, sağlık ve eğitim meseleleri, işsizlik kısacası; gelişmiş toplumların standartlarına bir türlü ulaştıramadığımız hayat şartları ülkemizin genel sorunlarındandır. DTP burada son derece bencil davranmakta, sorunu sadece kendi cephesinden görmektedir.

Bildiride, yeni anayasa hazırlıklarından da bahsedilmektedir. Çalışmaların kendilerine uyan kısımlarını umut verici olarak nitelerlerken yeni anayasadaki, toplumun geneline yönelik demokratik hakları, nedense pek beğenmemektedirler.

"Başta Kürt Halkı olmak üzere Türkiye’deki demokrasi güçlerinin büyük bedeller ödeyerek işlevsiz konuma getirdiği 12 Eylül Anayasası yerine yeni bir anayasa hazırlığı süreci başlamıştır."

"Demokratik Toplum Kongresi, bu süreçte Kürt halkının temel haklarının anayasal güvence altına alındığı oranda Türkiye’nin bütünlüğü içerisinde Kürt Sorunu’nun demokratik ve barışçıl çözümü için tarihsel bir fırsat yakalandığını tespit etmiştir."

Demek oluyor ki anayasada, Kürt'lerin hakları güvence altına alındığı oranda barışçıl çözüm için fırsat yakalanmış olacaktır. Aşağıdaki cümlede de ifade edildiği gibi, daha ötesinin pek fazla önemi yoktur.

"Diğer taraftan özellikle AKP, Türkiye Toplumu’nun demokratik ihtiyaçlarından öte Türk İslam Sentezi çizgisine dayanan oligarşik, inkarcı ve çıkarcı bir anlayış ile yeni anayasayı ele alıp iktidarını kalıcılaştırmak istemektedir."

AKP'nin, "Türk-islam sentezi" hesabı yaptığına dair somut bir kanıt yoktur. Yeni anayasada demokratik ihtiyaçlardan öte bir çizgiden bahis, söz konusu bile değildir. Bildiride yer alan böyle bir cümle, DTP yöneticilerinin dine ve Türk kimliğine pek yakın durmadıklarını göstermektedir . Esasen bu söylemleriyle, hem faşizan bir duruş sergilemekte, hem de seçimlerde kaybettikleri oyların hıncını çıkarmaktadırlar.

Daha önce de yazdığım gibi DTP yöneticileri, Kürtlerin "beyaz kesimi"ni temsil etmektedirler. Kültürel haklardan söz etmelerine rağmen, onların 'kültür' tanımlarının içinde "din" yoktur. Halbuki din, güneydoğu insanının kimliğini oluşturan öğelerin başında gelmektedir. Aynı bildiride Kuzey Irak'la ilgili tezkerenin, kardeşlik bağlarını kopararak, Türklerle Kürtleri savaş sürecine yönelttiği vurgulanmaktadır.

Gelelim bildirinin en can alıcı noktasına. Önce okuyalım:

"Bu tarihsel ve güncel gelişmeler ışığında kongremiz ; Kürt Halk Önderi Abdullah ÖCALAN’ın , Kürt Sorunu’na demokratik çözüm yaklaşımının son derece belirleyici olduğu sonucuna varmıştır.

"Kürt Halk Önderi Abdullah ÖCALAN’a yönelik İmralı uygulamaları çözümün önünü kapattığı gibi tarihsel kardeşlik duygularına da büyük zarar vermiştir."

"Kürt Halk Önderi Abdullah ÖCALAN’ın, İmralı’dan başka bir yere nakli ile sağlık sorunlarının giderilmesi için tedavi sürecinin başlatılmasının, toplumsal barış için rolünü oynayabileceği şekilde, halkla bağ kurabileceği bir ortam yaratılmasının, Kürt halkı kadar Türkiye demokrasisi açısından da son derece yaşamsal olduğu sonucuna varmıştır."

Bu ifadelerden çözümün, devletin Öcalan'a uyguladığı muameleyle yakından ilgili olduğu gibi bir sonuç çıkmaktadır. Eğer Öcalan'a halkla ilişki kurabileceği (ne demekse) bir ortam sağlanırsa, bu Kürt halkını memnun ettiği kadar, Türk demokrasisi açısından da yaşamsal bir sonuç doğuracaktır. Yani demokrasimiz, tam olarak hayata geçebilmek için bir teröristin el atmasına ihtiyaç duymaktadır !

Bu son bölüm, DTP'lilerin siyasi arenadaki yerlerini şüpheye mahal bırakmayacak şekilde belirlemiştir. Yazık ki tercihlerini, konuşarak anlaşmaktan yana değil, çatışma ve kagadan yana koymuşlardır. Bundan böyle, ortaya koyacakları hiç bir demokratik söylem, aklı başında olan insanların ruhunda makes bulmayacaktır.

PKK terör örgütünün liderliğini yapan ve binlerce insanın ölümüne sebep olan bir şahsı, "Kürt Halk Önderi" olarak nitelemek kabul edilebilir değildir. Bildirinin bu bölümü, DTP'lilerin meclisteki durumlarını tartışmalı hale getirebilecek kadar destursuzdur.

Türk, Kürt ayrımı yapmadan, kadın, çocuk demeden insanları katleden bir örgütün liderliğini yapan; "ölümlerden" sorulduğunda ise, "bunun bir süreç" olduğunu söyleyen, eli kirli birini önder kabul etmek?... Bana göre bu, normal insanların içine sindirebileceği bir durum değildir. Muhtevasında böyle cümlelerin bulunduğu bir bildiriyi yayınlayabilmek için akıldan, vicdandan ve bütün insani değerlerden soyunmuş olmak lazımdır.

Kendilerine, "PKK'nın terör örgütü olduğunu kabul edin" dendiğinde lafı yuvarlamaları bile, onlara karşı beslediğim "iyi niyetimde" bir değişiklik meydana getirememişti. Ama bundan böyle, aynı iyi niyeti gösterebilmem için kendimi çok zorlamam gerekecek.

Bildirinintam metni:
http://www.bianet.org/bianet/kategori/insanhaklari/102616/dtp-kongresi-sonuc-bildirgesinin-tam-metni


 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..