Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '06

 
Kategori
Kitap
 

Dudaktan kalbe

Dudaktan kalbe
 

Birisi tavsiye etti geçenlerde. " Git kütüphaneye. Orda çok güzel kitaplar var. " Türkiye' ye her gidişimde getirdiğim kitaplar ufak ufak tükenmeye başladıkça bende de yalnızlığın verdiği evham artıyordu zaten.

Neyse gittim. Türkçe kitaplar, diğer dillerdeki kitaplara göre azdı biraz ama yine de içinde bir sürü güzel kitap vardı. Çocukken ortaokulda bir Türkçe öğretmenim vardı Allah rahmet eylesin. Çok tatlı adamdı. Türkçe derslerinin bir kısmını da okumaya ayırırdı. Öyle kaytaramazdın da haaa.. Okuyaacaksın. Bizzat başımızda dikilirdi aralarda gezerdi. Öyle "Hadi bakiiim çocum... Siz okuyuyun." deyip de köşeye çekilmezdi, yani tektikteydi anlıyacağın:) İşte o zaman Reşat Nuri'nin Çalıkuşu kitabını okumuştum. Allah'ım ne beğenmiştim yarabbi. Bilmiyorum ki!!! Feride'nin (Sanırım Feride'ydi) asiliği, alıp başını bir yerlere kaçıp gidebilmesi, buna rağmen başına hiç kötü şey gelmemesi beni çok cezbetmişti. Demek olabiliyomuş duygusu:) Annem çok korkutmuş olacak:) Kendi kendime diyordum hem de o devirde!:) Hiç unutmadım o kitabı. Tam evleneceği günün öncesi Feride'nin nişanlısının sevgilisiyle yaptığı konuşma bütün pembe hayallerinin yıkılması, öğretmenlik etmeye gittiği karanlık köy, köy evi, ona yardım eden yaşlı asker, evlat edindiği küçük kız. Hepsi aklımda kalmış. Zaten beynim çöp tenekesi lüzumsuz şeylere bayılır. Onu hatırlayacağına azıcık ta matematikten formülleri felan hatırlasa be kadın. Nerdeee!!! Böyle küçük ayrıntılarla boğulup boz bulanık olmuş işte beynim. Böylece de alakasız çağrışımlarla alakasız şeyleri bana hatırlatmakta ısrar ediyor.

Bu kitabı gördüğümde hemen ortaokul çağımın o mutlu anısını hatırladım. Allah'tan beynim bu sefer alakalı bir yere gitmeyi başarmıştı:) Hemen içimde bir heyecan oluştu. Neden? Nedeni belli.Beynim o mutlu anılarımı, tasasızca odamda kitap okuduğum, ayaklarımı kalorifere uzatıp ısıttığım, onun yanında kolamı meyvamı atıştırdığım ve heyecanla sadece ama sadece kitabın sonu için meraklanarak sayfaları çevirdiğim mutlu anılarımı bana hatırlatıyordu. Tekrar o anlardaki gibi mutlu olmak ihtiyacı çekti beni... Tabii kimi çekmez....

Bir solukta demiycem yalan olur. Eve getirdikten sonra beklettim biraz. Bir de böyle bir hastalık var bende. Hemen okursam olur mu canım?? Biraz orda masanın üstünde duracak. Zamanı gelecek iyice merak edeceğim bir de uygun vakit bulacağım şööyyyllleeee keyifle okuyabileceğim. Bu arada gözüm hep kitapta olacak, o bir muamma, çözülmemiş bir bilmece gibi orada duracak. O an geldiğinde daha değerli olacak benim gözümde böylece.

Neyse okudum bitirdim haftasonu. Kocamın bütün sıkıştırmalarına rağmen ona anlatmadım. "Anlatsana ne diyor? Anlatsana ne diyor?" İkimizde fazla Türk filmi seyretmişiz herhalde çocukken. Sanki anlatacağım hiç bilmediği bir kitap değil de sevgilisinden mektup gelmiş gibi sorar ve bana da sanki o körmüş te kendi okuyamazmış gibi özet yapmamı ister. Ben de her seferinde önce kızarım sonra da tabii bir insanın bana muhtaç olmasının ve hikaye anlatmanın verdiği hazla bir saat özet geçerim. "Sonracımına... Sonracımına" diye uzun cümleler kurarak:) Ha ha...

Okuyanlar konuyu bilirler okumayanlar da.... Hayatta en nefret ettiğim şey bütün kitabı anlatan özetler ve tavsiyeler, kitabın arkasına konan gene özetleyici özellik taşıyan kitabın en vurgulu cümlesi beni hep gıcık etti. Ya ben zaten o en can alıcı noktaya ulaşmak için kitap okuyorum ondan zevk alıyorum! Onu da bana sen göstereceksen olmaz ki aaaaa. Bırak ben düşe kalka bir kendim bulayım seveyim anlayayım kitabı. Sonra okumak isterim tabii yazar aslında ne dedi. Ama bööle kitabın arkasına felan başta yazmazlar mı!!! Hayır bişey değil binbir hevesle elime aldığım kitabı o vakit bırakıp kaçıyorum. Sinir oluyorum çünkü.O yüzden okumayanlara okumalarını tavsiye diyorum . Eğer aşk romanlarını esk Türk filmlerini seviyorsanız. Usta bir yazarın seçilerek yan yana dizilmiş cümlelerine bakıp ta "Vay be adam ne güzel yazmış" demek istiyorsanız kesinlikle ama kesinlikle okuyun. Ben çok beğendim. Çok sürükleyici bir kitap. Türkçe'nin kullanımı açısından da naçizane güzel buldum ben. 300 küsür sayfa. İnsanı meseleyi iyice uzatıp sıkmıyor.

E aşk romanı orası belli zaten. Bunun yanında o zamanki toplumun bakış açılarını İstanbul ve o zaman için küçük şehir olan diğer yerlerin arasındaki yaşayış farklarını çok güzel anlatıyor. Çok güzel tasvirler var içinde. Adeta yaşananları görür gibi oluyorsunuz. Bir ilişki içinde iki yabancı. AB kümesi gibi onları tek birleştiren bu küme. Bir de tesadüfen yan yana oluşları A ile B gibi. Özel bir nedeni yok. Tıpkı bu iki harf gibiler işte biri üç kesin çizgiden oluşuyor ne sitediğini biliyor hayattan ya da bildiğini sanıyor ötekiyse B gibi daha yumuşak hatlı. AB kümesi küme mi düşüyor, başka kümelerle mi kesişiyor o da kitabın sonuuu.

 
Toplam blog
: 23
: 1920
Kayıt tarihi
: 17.09.06
 
 

1979 Hamburg doğumlu. İstanbullu ama artık orda yaşamıyor. Okumayı kitapları hep sevse de bu özelliğ..