- Kategori
- Aşk - Evlilik
Düğünümüze davetlisiniz
Düğünümüze davetlisiniz
Bizim oralarda hızlı giden birine "bu ne acele ardından atlı mı kovalıyor?" derler. Ben de aynı soruyu durmadan dinlenmeden hızla akıp giden zamana sormak istiyorum. Bu ne hız, bu ne acele ardından atlı mı kovalıyor?..
Bu kadar hızlı geçen zaman bazen de geçmek bilmez. Hani mutlu bir haber beklerken, uzun süredir göremediğin bir hasrete kavuşurken, acı duyarken, insanın içi yanarken ve benzer bir çok nedenden dolayı da geçmek bilmez. Zamanın geçmesi ya da geçmemesi insanın düşüncesi ile ilgili mi? diye de düşünmeden edemiyorum...
Malumunuz tek düze bir hayat yaşamıyoruz. Özellikle son dönemlerde gerek ülkemizde ve gerekse komşularımızda hoş olmayan, mutluluktan ziyade, mutsuzluğa endekslenmiş olaylara şahit olmaktayız. Öyle ki, kimi zaman içimiz yanıyor, sinirlerimiz hat safhada geriliyor, bazı insanların insafsızca insanlık dışı davranışları sebebiyle de yaşamaktan bezgin bir duruma gelebiliyoruz. Tüm bu olumsuzluklara rağmen bazen de; küçük sevinçler, mutluluklar, kimi zaman da hayattan tat almamızı sağlayacak türden güzellikler de yaşamıyor değiliz. Kaldırımda kendiliğinden açan bir çiçek gibi.
Zamanın hızla akıp gittiğinden dem vurdum. Sizinle mutluluğumu paylaşmaktı amacım. Lakin yaşananlar bizi öylesine etkiliyor ki, mutlu olmayı bile kendimize neredeyse yasaklar duruma getirebiliyor.
Daha dün gibiydi ebenin minik Merve'mi elime verdiği. Uzun kumral saçları, çekik kahverengi gözleri ile dünyamızı aydınlatmıştı. Bize anne baba duygusu gibi eşsiz bir duyguyu hissetmemize vesile olmuştu. Bizi tarifsiz şekilde mutlu etmişti. Yaşamının her evresinde ailemizin hem gurur hem de mutluluk kaynağı olmuştu...
Hiç şüphesiz her anne babanın en büyük arzusudur hayatına anlam katan, ona Allah'ın en güzel lütfu olan evladının kendi ayakları üzerinde durduğunu, yuvasını kurduğunu görmek. Onun mutluluğu ile mutlu olmak...
İşte dedim ya, şöyle etrafıma baktığımda bu mutluluğu yaşayamayacak anneleri babaları, küçücük bir umudun peşinden giden ve sonu hüsranla biten, karaya vuran, minicik bedenleri ateşte yanan günahsız bebeleri düşündükçe, mutluluğum acıya dönüşüveriyor. Elden bir şey gelmemesi üzüyor insanı.
Hal böyle iken, bir yerde ölümler yaşanırken, bir başka yerde doğumlar, düğünler yaşanıyor. Bu durum da ise, ölenle kimse ölmüyor, hayat devam ediyor düşüncesi meşgul ediyor zihnimi.
Özetle, Milliyet Bloğun değerli yazarları 06 Şubat 2016 tarihinde kızım Merve'nin düğününü sizlere haber vermek istedim. Bu bağlamda başta, Sevgili Nahide Çelebi, Tülay Eker, Sema Bekmez, Yurdagül Alkan, Ayşegül Hayvar, Şennur Köseli, Sündüs Akkaya, Cemile Torun, Filiz Alev, Nurten Demirel, Mehmet Burakgazi, Nedim Üstün, Recep Altun, Hüseyin Güzel, Ahmet Balcı, Abbas Oğuz olmak üzere ismini yazamadığım dileyen tüm dostlarımızı bu özel günümüzde aramızda görmekten mutluluk duyarız.
İşte hayat bu! Mutlu olmak için önce mutsuzluğu yaşatıyor insana. Hani her nimetin bir külfeti olurmuş ya.. Tıpkı benim mutlu bir haber vermek için onca mutsuzluktan bahsettiğim gibi...
Muhabbetle,
Hanife Mert