Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Nisan '07

 
Kategori
Müzik
 

Dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe...

Dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe...
 

Türk edebiyatı (!) ve dahi sanat sayfalarını süsleyen böyle bir şarkı sözüne de sahibiz. Biz alemiz. Değişik tatlı bir milletiz aslında...

Yaşsız kadın, eşsiz kızıl Leman Sam söylerdi. Hala da söylüyordur belki.
"Dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe sırf sana benziyor diye, usulca sokulup merhaba dedim"

Bre bre bre....

Yani bir derdi anlatmak için ihtiyaç duyulan şarkı sözü bu kadar mı uzun olur. Bu söze mi beste yaptılar, besteye uysun diye mi bu kadar uzattılar bilemem ama asıl beni hayrete düşüren, şarkı sözündeki bu eylemin, ülkemiz sınırları dahilinde -bu duhule Şehr-i stanbul da dahil- hangi umuma açık bir mekanda mantıklı bir açıklamasının olacağıdır?

Düşünün bir erkeksiniz; yanınıza orta yaşı aşmış, hoş, uzun kızıl saçlı bir bayan gelip usulca sokularak-tan üstüne bir de, size "merhaba" diyor...

Bu eylemin gerçekleştiği mekan şarkı sözünde belirtilmiyor, dinleyicinin hayal gücüne bırakılıyor. Ben ( bir dinleyici) bu şarkıyı duyduğumda aklıma bir bar taburesinde oturan erkek geliyor ( usulca sokulunan)...

Hani daha bir mantıklı canlandırma olduğu için midir nedir? Gece, eski aşkı yüzünden perişan olmuş bir kadın, bir iki tek için bara gider gibi... mesela...
Başka bir mekan senaryosu gözünde canlanan var mıdır bilmiyorum ama misal, herhalde şehirlerarası yollardaki kavun sergilerinden koklaya koklaya kavun seçen bir adamın yanında, aniden arabayı durdurup inip de merhaba diyen bir kadın gelmiyordur gözler önüne...

Evet, diyelim barda esas kadın yardımcı oyuncumuza merhaba diyor ve ardından da "tanıdık bir yüz aradım, bakışları sen değil, tanıdık bir cümle aradım, seninkiler değil" gibi de devamı var şarkının; sonra?

Yani böyle bir sarkastik durumda, hele de barda yalnız oturan bir erkekten ne tür bir cevap alabilirsiniz...

Önce usulca sokul, merhaba de, adamın -aldığı alkolün de etkisiyle zaten- dünyasını şaşırt... Sonra bir pardon bile demeden, eski sevgiline benzemiyormuş diye yanından çek git... Bir de üstüne adamcağıza dayılan: "Ne o sözler gevelediğin, duymaya alışık olduğum bunlar değil" de...

Valla adamın ( pardon kadının) bar çıkışı ifadesini alırlar gibime geliyor. Üçüncü sayfa haberi olursun. Hiç olmadı, ertesi sabah uyandığında "burası neresi, ben neredeyim" sorularına çoktan seçmeli şık arasın.

Üstelik başından geçen bu dramatik geceyi tutup da eski sevgiline anlatma gafletine düşersen, adamın sana vereceği belki bir ikinci şansı da kaybedersin.

Çok modern, çağdaş bir iletişim şekli olarak belki -zaman değişti- kabullenilebilir ancak hala ortalarda bu masum yaklaşmaları yanlış değerlendiren insanlar yok değil. Yeni moda vodafon reklamlarında her ne kadar bir balo sahnesinde kırmızı tuvaletli cazibe, yakışıklı romeoyu dansa davet edebiliyorsa da "o ancak reklamlarda" oluyor diyeceğim...

Hani havuz kenarında yayım yayım yayılan vahşi hayat hayvanlarının Schweppes muhabbeti ütopyası gibi.

......

Bodrum- İstanbul arası karayolunda bir çift dostumun arabasının arka koltuğunda dinledim bu şarkıyı geçenlerde. Herhalde en son 20 yaşımda duymuştum. Hala dinleyip hislenenler var sanırım. 700 km lik yolda haliyle üç dört tur attı şarkı cd çalarda.

Ben kasıldım, sıkıldım dinlemekten; içim gevredi. Böyle bir yazı yazdıracak kadar dinledim yani düşünün...

Üzerinde "düşündürttü" yani...

Milas’a yaklaşırken neyse ki yerel bir radyo yayınına geçtik, sarmısaklı, yumurtalı, mevsim otları ile kavurmalı bir yemek tarifi verdiler yayında.

O yemeği yapıp yedin mi zaten, değil bir erkeğe usulca sokulmak, mahallesinden bile geçemezsin...

 
Toplam blog
: 30
: 2105
Kayıt tarihi
: 10.01.07
 
 

1967 doğumlu. İ.Ü Psikoloji lisans, İ.Ü Davranış Bilimleri Yüksek Lisans eğitimi aldı. Halkla ilişki..