- Kategori
- Dilbilim
dün ve bugün İNTİZAR kelimesi
Kim bilir kaç kere intizar etmişsinizdir? Kaç kişiyi intizar ettirmişsinizdir? İntizar etmek bazen de güzeldir. Evet, evet! İntizar etmek, güzeldir bazen.
Ben intizar etmeyi hep beddua etmek olarak bilirdim. Ta ki Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun “Kiralık Konak” isimli kitabını okuyana dek. Bugüne değin defalarca kullandığım ve de çok iyi bildiğimi sandığım kelimeye –çoğunuz da benim gibidir- bir de bu romanda rastlıyorum. Fakat cümlenin anlamında bir bozukluk bir bozukluk... Hayır, hayır diyorum kendime, Yakup Kadri bunu yapamaz, o Türkçe’yi yanlış kullanamaz. Alıyorum bilgisayarı karşıma, www.tdk.gov.tr yetişiyor imdadıma.
Yazıyorum “İNTİZAR”.
1 . Birinin gelmesini, bir şeyin olmasını bekleme, gözleme:
"Hastanede ilk günü ve ilk gecesi bu ümit ve intizar ile geçti."- Y. K. Karaosmanoğlu.
2 . halk ağzında İlenme, beddua, inkisar.
Hah! Şimdi oldu işte! Bu arada anlıyorum ki; ben halktan biriyim…
Sonra çıkarıyorum kütüphanemden, Osmanlıca-Türkçe Lügat’ini; meğerse intizar kelimesi, nazar kelimesinden türemiş. Hımmm… nazar, bakış demek ve intizar kelimesinin de bir anlamı gözlemekmiş. Bu da ilginç geliyor bana, gülümsüyorum.
“İNTİZAR” Osmanlıca-Türkçe Lügat:
1 . bekleme, beklenilme
2 . gözleme, gözlenilme
Nasıl oldu da, bu kelimenin anlamı böylesine değişti acaba?! Beklerken çok mu kötü şeyler düşündük beklediğimiz insanlar hakkında? Beklenilmekten haz etmedik belki de; “Beklesen de dönmem.”! Dercesine… Ya gözlemlemek ve gözlenilmek onlar da böylesine yaktı mı canımızı? Nasıl, nasıl, nasıl oldu da, değişti bu kelimenin anlamı!?.
Hayır, hayır! İntizar etmeyiniz. İntizar etmek, kötüdür her zaman…