Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ekim '09

 
Kategori
Psikoloji
 

Dünya Empati Günü kutlu olsun

Dünya Empati Günü kutlu olsun
 

EMPATİ GÜNÜ!...


Empati (psikoloji) Empati veya eşduyum, bir başkasının duyguları, içinde bulunduğu durum ya da davranışlarındaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek demektir. Kendi duygularını başka nesnelere yansıtmak anlamında da kullanılır. Empatinin zıt anlamlısı antipatidir. Bebekler üzerinde yapılan incelemelere göre, doğuştan empati yeteneğimiz yüksek olmakla birlikte, uygun şartlarda hızla kaybedilebilen bir yetenektir. Empati yeteneğini sonradan kazanabilmenin yolu: açık uçlu sorular sormak, yavaş hareket etmek ve yorumda bulunmak, hızlı yargılara varmaktan kaçınmak, kendi davranış ve düşüncelerimizi anlamaya çalışmak, geçmişten ders almak, olayları akışına bırakmak ve kendimiz ve karşımızdakilerin davranışları için belli sınırlar oluşturmaktır. Olumlu amaçlar için kullanıldığında işbirliği, üretkenlik, refah ve mutluluğu arttıran bu yetenek, kötü amaçlar için kullanıldığında manipülasyonculuk şeklini alır. Empati, bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır. Empati sayesinde insan ilişkileri gelişir. İnsanlar arasındaki kavgalar azalır ve zamanla yok olur. Aile içi empati ise aile bireylerinin karşısındaki insanı kendi yerine koymasıdır. Bu sayede bireyler karşındakinin ne tepki vereceğini bilir ve ona göre davranır. Empatinin tam olarak gerçekleşmesinin üç kuralı vardır; -Bir insanın kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak, olaylara onun bakış açısıyla bakmak, -Karşıdakinin duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlamak ve hissetmek, -O kişiyi anladığını ona ifade etmek. Can Dündar bugünkü yazısında çok önemli bir konuya değinmiş. Gerek bireysel yaşamımızda gerekse içinde yaşadığımız toplumda oldukça önemli bir konu. Olayları doğru analiz etmemiz, doğru yorumlamamız için başvurulması gereken bir kaynaktır EMPATİ. Duygusallıktan uzak objektif bir değerlendirme yapabilmek empati kurulması ile olanaklıdır. Yaşamın her alanında başvurmamız gereken bir duygudur EMPATİ. Can Dündar’ın bu önerisine içten katılıyorum. Dünya EMPATİ GÜNÜ olmalıdır. Bir günlüğüne çocuğumuzun, eşimizin, annemizin, babamızın yerine koyalım kendimizi. Onların gözlükleriyle, onların penceresinden bakalım. Sonrasında tüm olayların kahramanlarıyla yer değiştirelim. Ve gözlerimiz, ve yüreğimiz ve vicdanımız ve ruhumuzun dilini yeniden dinleyelim. Empati kurmayı kişisel olarak çok önemsiyorum. “ BİR ÖNERİ: EMPATİ GÜNÜ 23 Nisan gibi bir şey aslında düşündüğüm... Bir günlüğüne koltuklarımızı birbirimize terk etme teklifi...
Bir günlük rol, unvan ve kostüm değişimi...
Giderek derinleşen kutuplaşmaya merhem olacağını umduğum bir empati girişimi...
Mantık basit:
O gün işkencedeki arkadaş, polisle
yer değişecek.
Manyetoyu çeviren o olacak.
Falakada copu indiren o...
Önceki gün kendisini ufalayan görevliyi Filistin askısına çeken o...
Hem o, kendi insaf sınırlarını test edecek, hem de işkenceci, kurbanına reva gördüğünün ne menem bir eziyet olduğunu fark edecek.
Hem empatik, hem sempatik bir gün değil mi?

Her alanda
Bunu yaygınlaştıralım şimdi:
O gün kürsüdeki hocayla sıradaki öğrencinin yer değiştirdiğini düşünelim.
Yolcuyla sürücünün...
Oyuncuyla seyircinin...
İmamla cemaatin...
Futbolcuyla taraftarın...
Müşteriyle çaycının...
Ev sahibiyle kiracının...
Doktorla hastanın...
Hakimle sanığın...
Irgatla ağanın...
Ayakların baş, başların ayak olduğunu düşünelim; bir günlüğüne...
Ezberler bozulmaz mıydı?

Hudut ihlali
Sadece meslekler arası bir değişim programı olmamalı bu...
Kutuplaştığımız her konuda bir değiş tokuş günü olarak kutlanmalı...
İktidar milletvekillerinin muhalefete geçtiği...
Kadınların kahveye, erkeklerin güne gittiği...
Orduevlerinin başörtülüleri, dergahların rahipleri konuk ettiği...
Galatasaraylılarla Fenerbahçelilerin birbiriyle forma değiştirdiği...
Türklerin Kürtçe dersine, DTP’lilerin kışla yemekhanesine girdiği,
Patronların işçi tulumu giyip grev çadırında gecelediği,
Gazete köşelerinin okurlara devredilip yazarların onları eleştirdiği,
Tüm sosyal sınırların ihlal edildiği bir gün...

Şöhretler ve paparazziler
O gün için bir hayalim de, popüler sanatçıların omzuna birer kamera yükleyip onları paparazzilik işine koşmak, paparazzilere de o bir gün için ünlü sanatçı muamelesi yapmak...
Acaba kameraları sırtlayan sanatçılar, o günlük çalıştıkları televizyon kanalının haber iştahı, seyircinin dedikodu merakı ile görüntüledikleri kişinin özel hayatı arasında başka bir tür denge kurmayı başarabilirler miydi?
Ya da bir günlüğüne şöhreti yaşayan paparazziler, mesela oğlunun kırılan kolunun tedavisi için hastaneye koşturan Sibel Can’a yaptıkları gibi, acil servis kapısında kendi yollarının kesilmesinden hoşlanırlar mıydı?
Şöhretin tadını çıkardıkları çakırkeyif gecede, kamera ışıklarıyla ansızın ayaküstü sorguya alınmaktan, bitmek bilmez sorularla bıktırasıya tacize uğramaktan, çaresiz kalıp koşar adım kaçmaktan, kaçarken yerlerde yuvarlanıp öfkeyle yumruklaşmaktan ve ertesi gün kendilerini ekranlarda o halde izlemekten hazzederler miydi?
Böyle bir şey yaşasalar Levent Kırca’yı, Timuçin Esen’i, Uğur Yücel’i ve bu amansız takipten yılmış yüzlerce şöhreti daha iyi anlarlar mıydı?

Ertesi gün
“Empati günü” bitip de ertesi gün herkes kendi formasına, postuna, klanına, bürosuna, cemaatine, rolüne, görevine döndüğünde, polis işkence görmenin, paparazzi özel hayat didiklemenin, patron işçi maaşıyla geçinmenin, okur kelimelerle cebelleşmenin ne olduğunu anlayıp “öteki”ne karşı biraz daha insaflı olur muydu?
Denesek mi?
Ne kaybederiz ki? “

HİÇ BİR ŞEY KAYBETMEYİZ.. İNSANLIK ÇOK ŞEY KAZANACAKTIR.

 
Toplam blog
: 221
: 1905
Kayıt tarihi
: 27.09.06
 
 

Evli bir kız çocuğu babasıyım. Yüksekokul mezunuyum. Bir kamu kurumunda çalışıyorum.16.03.2017 ta..