Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '13

 
Kategori
Deneme
 

Dünyadaki en büyük satıcı

Dünyadaki en büyük satıcı
 

Günümüzde, ruhunu, fesattan, riyadan arındıramayanlar için, şeytan bile muhtemelen kitabına dip not düşmüş olmalı: “Sakın insana uyma, papucunu sana ters giydirir…”


Victor Hugo’nun, romanından sinemaya uyarlanan, Sefiller’i izlerken,  ilahi sistemin işleyişi bir kez daha  geçti  gözlerimin önünden… İyiler, en sevdiklerinin mutluluğuyla kutsanırken, kötüler ise, bir şekilde cezalarını buluyorlardı…  Zaman, hayatı ilahi gerçeklikle örüyordu… Ve insanlar özgürlük için, korkaklara ve hainlere rağmen yüreklice savaştıkların da bir biçimde galip geliyorlardı…

Bu hikaye bana, yıllar öncesinden unutulmuş bir anıyı da hatırlattı. Hainlerin, Yüce Yaratıcı tarafından nasıl cezalandırıldıklarının minicik bir  görüntüsüydü. Ortaokul yıllarıydı. Sınıf kalabalıktı. Ve aynı sırada 3 kişi oturuyorduk. Hem de en ön  ve öğretmen masasına en bitişik sırada… Sıra arkadaşlarımın erkek olanı bir gün bana gelip dedi ki: “Özlem, ben burada oturmak istemiyorum. Bu nedenle öğretmene seninle anlaşamadığımızı söyleyeceğim ve beni başka sıraya almasını isteyeceğim. Kabul eder misin?”Ben de o yılların iyi niyetli saflığıyla kabul ettim. Dediği gibi öğretmenle konuştu ve amacına ulaştı. Bunu gören yanımda oturan ve yine o sıradan daha iyi bir yere geçmek isteyen diğer fırsatçı da şöyle demez mi, “Hocam, ben de Özlem arkadaşımızla anlaşamıyorum…”  O zaman, hayretle onun yüzüne bakmaktan kendimi alamadım. Çünkü o an, hayatımda ilk kez, insanların kendi çıkarları uğruna, nasıl “dünyadaki en büyük satıcı”olabilecekleri gerçeğiyle yüzleşiyordum. Gel zaman git zaman günler geçti. Din dersinin kendine özgü kuralları olan bir hocası vardı. Sorduğu sorulara, pek doğru yanıtlar veren ve sureleri sular seller gibi ezberleyenlerden olmadığım halde sevdiği öğrencilerinden biriydim.

Bir gün, benimle anlaşamadığını iddia edip, ücra bir sırada mutluluğu yakalamış olan beyzade, ne hikmetse ders ortasında, çöpe kağıt atmak için ayağa kalktı. Kağıdı attı ve ardından hoca tarafından yanına çağrıldı.  Hoca, sakince boynuna doğru kolunu attı. Biz sarılacak sandık. Sonra sarıldığı koluyla çocuğun diğer taraftaki kulağını tuttu ve kulağından çevirerek çocuğu dövmeye başladı. Ama nasıl bir  dövmek… çocuk aldığı darbelerle yere yuvarlandı. Sonra kalktı ama yine kurtulamadı.  Yediği tokatlardan yüzü kıpkırmızı oldu. Nihayet öfkesi geçen hoca, “Git yerine otur. Bir daha da derste ayağa kalma”dedi. Ve O’nu sırasına geri yolladı. Biz ne olduğunu anlamadık. Bu kadar basit bir hatanın cezası bu kadar ağır mı olmalıydı?... Ve o çocuk için üzüldük.

Yıllar geçti. Bende, 20’li yaşların ortalarına doğru, ilahi ve evrensel konulara, merak, araştırma ve derinleşme isteği artmaya başladı. İlahi sistemi biraz kavradığım da  ise, gördüğüm şu oldu: Allah Er-RAHMAN’dı; esirgeyen bağışlayan ilahi rahmet lütuf ve koruyuculuğu bütün mahlukatı kapsayandı.… - El ALİM’di; her şeyi en ince noktasına kadar bilendi, El BASİR’di; Her şeyi hakkıyla görendi.  Ama Allah aynı zamanda El MUZİL; gerektiğinde, alçaltan, zillete düşüren hor ve hakir edendi.   Ve  bir masuma, çıkarlarımız uğruna  hainlik yaptığımızda asla affetmiyordu.  O kulları vasıtasıyla iş görüyordu.   Hiç ummadığımız bir anda, en ummadığımız kişilerden öyle darbelerle geliyordu ki intikamı, nedenini, bu intikamın Allah’tan geldiğini anlayamıyorduk.  Ya da anlamamız zaman alıyordu.

İşte bu nedenleydi, Mevlana’nın,  “ Ya kırdığın gönlü ALLAH seviyorsa?Bilemezsin,bilseydin korkardın,dokunamazdın,” demesi işte bu yüzdendi, bilgelerin, “Bir insanın ekmeğiyle oynarken düşünün çünkü o ekmek gün gelir en sevdiklerinizin boğazına takılır” demesi…

“Kişi ne ederse, kendine eder “ ilahi bir kuraldır. Birini riyakarca kandırmaya çalışan ise, aslında aldanan kişinin, "kendisi" olduğunu sonunda anlar. Çünkü, herkes gözüyle göremediğini, algısıyla  görür ve maskeler gün gelir çürür…

Ne üzücü ki, son dönemlerde, insanların giderek kötüleştiklerini görüyorum. Onlar,  dost, arkadaş ticareti yapan en büyük satıcılara dönüşüyorlar. Ve bu tür insanlar, en tehlikeli hayvandan bile daha tehlikeli olabiliyorlar.  Sonuçta hayvanlardan gelecek tehlikeler az çok bellidir. Ama bu tür insanlardan gelecek tehlikeler her zaman belli olmuyor.  Zamanında bilge ruhlu bir dostum bana şöyle demişti: “Seninle, büyük bir ısrarla arkadaş olmak isteyenden uzak dur!” O zaman gülüp geçmiştim bu söze.  Herkesi iyi sandığım dönemlerdi. Şimdi ise, bu sözdeki derinliği ve beni koruma isteğini anlayabiliyorum.

Günümüzde,  ruhunu, fesattan, riyadan arındıramayanlar için, şeytan bile muhtemelen kitabına dip not düşmüş olmalı: “Sakın insana uyma, papucunu sana ters giydirir…”

Yüreğini saflaştıramayanlara,  ruhunu yüceltemeyenlere , suretiyle değil aslıyla insan olmayı başaramayanlara ne acı…Çünkü, onları  bekleyen kader,  papucunu ters giydirdikleri şeytanın, topuk sesleri eşliğinde cehennem yollarında yürümekten ibaret.

 https://www.twitter.com/ozlemsuyev

 
Toplam blog
: 65
: 722
Kayıt tarihi
: 18.07.09
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo- Televizyon Bölümü'nü bitirdi. 1987 yılından bu yan..