Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ocak '13

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Dünyayı değiştiren yazılar/Kötüler ve zayıflar için hayatın kuralları yumuşatılmalı

Dünyayı değiştiren yazılar/Kötüler ve zayıflar için hayatın kuralları yumuşatılmalı
 

Valla iti dağın arkasına kovmakla sadece kaybediyoruz, başka bir şey olmuyor; elimizi ısırmasına katlanıp davara baktırmalıyız. Küsen, kızan, küçük yaramazlıklar yapan, pislik, huysuz, zayıf, yalancı, kötü niyetli… Bir yığın insandan onlara karşı tavrımızı değiştirerek daha fazla yararlanabiliriz. Adamın istediğini vermiyoruz, küsüyor, kızıyor gidiyor, işinden oluyor, başka yanlış şeyler yapıyor, zararını onunla birlikte biz de çekiyoruz; çünkü sonuçta o da yaşayacak ve belki biz ona bakmak zorunda kalacağız.

Ya bu doğruların mutlaka yapılması, yerine getirilmesi şart mı? Yani diyorum ki kaybımızı hesaplasak etikmiş, doğruymuş aldırmadan menfaatimiz nerede fazla ise öyle davransak. Adam muhtarın karısını istiyor; vermiyoruz, dövüyoruz, kovuyoruz. İt kızdırmaya gelir mi, kaçırıyor, sonra bir sürü bela. Verelim muhtarın karısını, muhtar yeniden alsın.

Biliyor musunuz Güney Amerika’yı isteyenler hariç Âdem’in Habil’inden başlayarak kötülere böyle davransaydık bunca savaşlar, ölümler olmayacak dünya bir böyle daha olacaktı.

Yani kötülerin de isteklerinin bir sınırı vardır herhalde. En olmazı istedikleri doğrudur ama bazen de bir avuç leblebi istiyorlar. Ama gururumuz ve kahrolası doğrular yüzünden sorunu böyle çözebilecekken savaşı tercih ediyoruz. Filistinliler örneğin… Yahudi ile yıllarca savaştınız da noldu ki. Toprağınızın kır yerlerini onlara verseydiniz (ki sizin de babanızın malı değil kim bilir kimden yürüttünüz) tepsi tabak yan yana mutlu yaşardınız. Valla bence sebep din. Muhammed’in ayetlerini okuyunca bu insancıl yolu düşünmek aklınıza gelmedi. Keşke şeytana uysaydınız, üçüncü göbek dedeniz bile yaşıyordu belki. Oysa şimdi bazılarınızın üçüncü göbek torunları bile öldü. Gerçekten dinlerdeki ayetlere baktığım zaman Tanrı’nın insanların birbirleriyle savaşmasını istediğini düşünüyorum. Ayetlerde yanlış yapanın boynunu vurun deniliyor sanki.

Köyün anaç kadını Zeynep babasına bile sittir çeken aylak Remzi’yi bir armut vererek, biraz yalakalık (sen güzelsin, sen yiğitsin),biraz civeleklik, kırıtma, sırıtma ile akşama kadar çalıştırırdı. Anaç Zeynep Remzi’nin affedersin altına mı yattı? Yani ne olacak, çoğu işlerimiz aslında böyle çözülür.

Gerçekten hasta, zayıf ve güçsüzlerin de işleri hafifleterek, kuralları yumuşatarak hiç değilse yediklerini kazanmaları sağlanabilir. Sen hastasın, sen zayıfsın, yeteneksizsin işe yaramazsın diyerek onca insanımızı ıskartaya ayırıyor, maaş bağlayıp biz bakıyoruz. Ya bu Kerim Korkut denen adam gerçekten dahi. Adam “Koruma birimi” diye bir devlet kurumu kuracakmış. Hasta, yaşlı, zayıf, güçsüz, esinden boşanmış Türkiye vatandaşlarını (bu durumları devam ettiği sürece) kuruma alacak, güçleri nispetinde (ne yapabileceklerse) ülkenin bir takım işlerini (atıyorum cenaze torbası diktirebilir, çünkü belki gerekir değil mi) yaptırmak suretiyle ve de yaptıkları işleri değerlendirip parasını onlara vererek kendilerine bakmalarını sağlayacakmış.

Böyle olağanüstü düzen var mı ya. Ülkenin bir takım işleri görülecek. Ekonomiye katkı sağlayacak. Milyonlarca fakire yoksula devlet maaş bağlayıp bakmak zorunda kalmayacak. Tüm bu işler için de devletin cebinden bir kuruş çıkmayacak.

Bu yolları kullanmayarak kötüleri ve zayıfları (sahtekârları da tabi) sırtımızda taşımak daha mı iyi. Hatta bu iş için özel “dilbazlar” yetiştirelim. Fatma Girik’in “Zilli Nazife” si gibi zil çalıp oynayarak bunları yola getirsinler. Aha nah buraya yazıyorum ülkemizin yıllık GSMH (gayri safi milli hâsıla)’ sı 250 milyar dolar fırlayacak. İçimizdeki ayıların kızıp, küsüp boklu dereye gitmesinden biz neler kaybediyoruz biliyon mu?

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..