Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '11

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Dupnisa

Dupnisa
 

Dupnisa Mağarası Kırklareli


Farklı olan hiçbir şey yok aslında, söylenenler, yazılanlar bilinenlerin görünenlerin tekrarı gibi... 

Şimdi kategori olarak "Doğal Hayat-Çevre"yi işaretlediğimize göre gezip gördüğümüz yer olan yazının konusu hakkında ne söyleyip, ne yazabiliriz ki? 

Gidip görenler için bilinenin tekrarı mı? 

Görmemiş olanlar için de internet ve diğer kaynaklarda yeterince bilgi var... 

Nasıl gidilir, nerededire dair... 

Düpnisa Kırklareli'ndeki bir mağaranın adı... 

Epeydir gidip görmek istiyorduk. 

Şimdiye kadar defalarca geçtiğimiz bu yollarda en fazla 40 km kadar yaklaşma imkanımız olmuş Dupnisa'ya... 

Nasip-kısmette geçtiğimiz Ağustos ayına ait oldu... 

Ziyaretçi pek yoktu biz giitiğimizde... 

Sanırım bunun sebebleri Ramazan ve haftaarası olma durumuydu... 

Düpnisa'ya varıp da biletleri aldığımızda ziyaretçi olarak bizlerden başka kimse yoktu... 

Dört kişiydik ve yaklaşık 2 km'lik bir mağara... 

Ağustos sıcağı olmasına rağmen mağaraya ilk girdiğimizde hepimiz soğuktan üşüdük. 

(Görevliye sorduğumuzda bu sıcaklığın-soğukluğun yaz-kış aynı olduğunu öğrendik) 

İki km boyunca yukarıya doğru hep yürüdük. 

Yürürken de ilk baştaki üşümemiz geçiverdi... 

Kimi zaman patikalardan geçtik, kimi zaman da merdivenlerden çıktık... 

Mağaranın bazı yerlerinde duvar ve tavanından su damlacıkları damlıyordu... 

(Sanırım burada jeofizik kelimesini kullanmam gerekecek.) 

Jeofizikten anlamam ama mağaradaki taş-kaya, yapısı-kütlesi bana geçen yıl gittiğimiz Ürgüp-Kapadokya'daki yapısal benzerlikleri hatırlattı... 

Sanki birbirinin aynısı gibiydiler... 

Mağaranın ışıklandırılması güzeldi... 

(Daha başka şekli-düzenlemesi de olabilir mi? Onu konunun uzmanları bilir...) 

Işıklandırmanın olmadığı yerde de yüzlerce "yarasa" mağaranın tavanına konuşlanmıştı... 

İki km sonra mağaranın tepe noktası olan diğer ucuna çıktık. Çıkış dağın eteklerindeymişiz hissi uayandırdı bizlerde... 

Ve bir ağaç altında(eskilerin pazar torbası dedikleri) bir torba ağzına kadar birşeyler dolu... 

Biraz dinlendikten sonra geri döndük, dönüş yokuş aşağı olduğu için daha kolay ve çabuk oldu... 

Biz dönerken, bizden başka ikinci bir ailenin yarıyoldan geri dönmelerine tanık olduk... 

Ziyaretimiz bittiğinde dışarıdaki görevli: 

Bir kız ile erkeği içeride görüp görmediğimizi sordu. 

Mağaranın sonuna kadar gittiğimizi ama onları görmediğimizden söz ettim... 

Muhtemel sevgililerin, muhtemel torbasını gördüğümüzü ekleyerek. 

Görevli: 

Siz burdasınız... 

Sizden sonra gelenler, sizden önce çıktılar... 

Ama o kızla erkek yoklar... 

Jenaratörü kapatsam olmaz... 

Kapatmasam boşuna çalışacak... 

Dedikten sonra aklıma fantastik birşey geldi... 

Hani yabancı korku-aksiyon filmlerinde olur, sınırları zorlayıcı aksilikler. 

Düşünün bir: 

Siz içerdesiniz... 

Mağarada sizlerden başka kimse yok... 

Jeneratör arızalandı, elektrikler kesildi... 

Tam mağaranın ortlarında bir yerdesiniz... 

Işık-mışık yok... 

Tavandaki yüzlerce yarasa tam sizin tepenizdeyken, ışıkların sönmesi ile birlikte... 

Sessizce dururken, birden bire bağıraşarak uçuşuyorlar... 

Telaş yok... 

Bunlar sadece filmlerde olur... 

Ama siz günün birinde Düpnisa'yı ziyaret edecekseniz eğer;yine de küçük bir "el feneri" ya da hiç olmadı bir "ışıklı çakmak"bulunduruverin... 

Anlattığımız rüya, kabusunuz olmasın... 

 

 
Toplam blog
: 180
: 901
Kayıt tarihi
: 25.07.09
 
 

Önceleri Milliyet Gazetesi'nin "Okur Mektupları" vardı...Şimdi ise "İnternet", "Milliyet Blog" ve..