Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mart '10

 
Kategori
Felsefe
 

Düşüncenin düşünceli sözleri

Düşüncenin düşünceli sözleri
 

*ÖN NOT: Sahibi belirtilmeyen sözler yazara aittir. Her sözün başı yıldızlıdır. Başkasına ait bir söze parantez içinde sunulan ekleme ve açıklamalar yazara aittir.

*Konfüçyüs der ki, "Karanlık bir odada kara bir kedi aramak kadar zor bir iş yoktur.
Ben de derim ki, “Hele bir de kedi odadan çıkmışsa..! Felsefe karanlık odada kara kedinin varlık veya yokluğunu sezinletecek bir aydınlık duyumudur.

*Felsefe, düşüncenin malzemelerini konu ederken kendisi de düşünmenin yakıtı olabiliyorsa bir kıymet ifade eder.

*Felsefe yapmak, insanın kendini bilme merakında en yüksek düzeyde yoğunlaşmasıdır.

*Felsefe yapmak, bilimin en estetik yol yordamıdır.

*Geçmişin bilinci kadar yaşlı, geleceğin düşüncesi kadar gencim.

*Benden farklı düşünenin beynini dağıtmak yerine beyinsiz kalmayı yeğlerim.

*Laik hukuk bağlamlı bir demokrasi özgür düşüncenin tarikatıdır.

*Düşünmeyen insanı düşüncesizlikle suçlamanın anlamsızlığını ancak düşünen insan kavrayabilir.

*Düşünmek madde ve enerjinin en şehvetli sevişmesidir.

*“Ayaklarınla gitme insanların yanına, düşüncelerine git” dedim kendime; fakat düşüncemin ayakları olmadığını görünce pabuçlarımı parlatmaya başladım.

*Sokrates, "Sorgulanmamış bir hayat yaşamaya değer değildir" demiş. Doğrudur, çünkü sorgusuz yaşantının sahibi hiç düşünmeden yaşanmışlığını ve yaşayacaklarını hayatın mutlak bir kaderi olarak görmüştür. Oysa hayatı sorgulayıp düşünseydi, kendine istekle yaşayacağı daha değerli bir "kader" yapabilirdi.

*Olasılık önceden düşünülebilmişse olası veya olmayası bir kader yapılabilir; eğer düşünülmemişse sadece kaderin cilvesi olabilecektir....

*Düşünmek maddenin bir işlevidir bana göre. Maddenin her işlevi gibi de bir enerji yayılımıdır aynı zamanda; bu bakımdan düşüncenin bilgiyi açığa çıkarıp yorumlayarak tanımlayan enerji olduğunu bile söyleyebilirim. Madde biz düşünmesek de olabilir. Ancak düşünce maddesiz olamazdı sanıyorum. Şu an düşünebildiğim yerden böyle görünüyor. Bunun ötesine geçerek bakınca, yani düşünmeyi bırakıp hayal kurduğumda, "O her şey ve hiçbir şeydir" gizemli tanımından yola çıkarak "evren üstü düşünce enerjisi" saydığım bir tanrıya dokunduğumu hissediyorum. Tanrı evrenin maddesini var ederken sanki ona kendi düşüncesini yüklemiş gibi geliyor bana. Madde bu düşüncenin bir tasarımı olarak insanlaşmış olabilir. Ancak bu durumda maddenin, dolayısıyla da insanın varlığını da "tanrı" kavramına bağımlı yapmam gerekiyor. Tabi ki hayal gemisini tanrıların da ardına gönderince, enerji ve madde eytişiminin insan görünümünde düşünebilir bir biçim almasını tasarlayan "büyük düşüncenin" de bağımlı olabileceği bir tanrı veya şeyleri orada bulmak olasıdır. Buradaki tanrı kesinlikle Cennetin ve Cehennemin sahibi, meleklerin ve cinlerin komutanı, Şeytan’ın amansız düşmanı ve insanların iyi kalpli efendisi olan Tanrı’dan farklı bir kavramın ifadesidir. Sadece ilk yaratıcı ve son yok edici gücü temsil etmektedir.

Belki de evrenin sonsuz bilinmeyenleri şu anda “tanrı katı” diye adlandırabileceğim evren ötesindeki düşünce enerjisinin çözümlemeye çalıştığı bilgiler dizinidir. Ya da, daha gerçeğe yakın hayal oturtması olarak diyebilirim ki, bizi içinden var eden ve içinde barındıran evren, belki de evrenüstü bir bilimin tasarımından ibarettir.

*Hayallerim var olmayanın bilgisini yapar; bu yüzden var olanın ötesindeki özgürlüğümdür. Belki de Einstein bu yüzden demiştir, “Thinking is nothing, but imagination is everything!” (Hayal kurmak düşünmekten ileridir)

*Hayal kurmak düşünmekten ileri olsa da, düşünmeden hayallerimizi gerçekleştiremeyiz. Düşünebildiğim her şey olabilir... Düşünüyorum öyleyse olabilirim...

*Sınırsız düşünmek bilimselliğin kanatlarını özgürleştirir; düşünmenin kendisi bir soyutlama sanatı olsa da, ancak somut bilgilerimizle bilim yapabiliriz. Soyut bilgi yoktur zaten; soyutlama bilgisi vardır. Matematik de bir soyutlama sanatıdır aslında; evrenin somut bilgisini kavramaya yarayan bir düşünme sistematiği bilgisidir.

*Düşüncenin kuşkusu doğruluk damgası vurulmuş bilginin mührünü kırarak onu sorgulayıp yeniden çözümleyecek kadar özgür ve korkusuz olmalıdır.

*Değişmez varsayılan kutsanmış bilgiye güvenerek düşünmek, düşünceyi kanatlarının uçları kırpılmış güvercine benzetir; havada kalır fakat uzaklara uçamaz…

*Düşüncenin kanatlarını özgürleştirmek için her şeyden önce, kendiliğinden var olanla birlikte aldığımız toplumsal ve bireysel eğitimin zihnimize atadığı idareci bilinci her türlü tabu, önyargı ve kutsiyetten arındırmak gerekir. Bu arınmışlıktan sonra üreteceğimiz düşünce gerçeğin en doğru bilgisini bulmuş olamasa bile, gerçeğin izini sürme emeğindeki dürüstlüğün yolunu aydınlatan en güçlü fener olacaktır.

*Ne kadar kabul görse de, edebi ve samimi olsa da, hiçbir ideolojik yaklaşım tek başına özgür düşüncenin önünü açamaz.
İdeoloji, sınırlandırılmış bir üst düzey düşünce ürünüdür. Özgür düşünmenin bile zihin tarlamızı çeviren bazı sınır taşları vardır tabi ki; genetik, kültürel ve doğal çevre etkenleri gibi; ancak bu sınırları en azından zihinsel olarak aşmak istediğimizde bizi durdurabilecek mayın sadece önyargılarımızla güçlendirilmiş bir irade baskısıdır. Zaten ideolojimizin sınırlarını aşmaya kalkınca, bizzat o ideolojinin kendisi bizi reddeder. Sınırı geçtiğimiz andaysa, artık ne bizim bir ideolojimiz, -(çünkü sınırlarını kaldırdığımız ideoloji artık sade bir düşünce sistemi düzeyine inmiştir)-, ne de ideolojinin bir “biz”i vardır, -(çünkü, “biz” artık o ideolojinin kulu değil sade bir öğrencisi olmuştur)- Bizzat kendi ideolojik sınırlarımıza toslayıp kalmamak için düşüncelerimizi bağımlı bağımsız her türlü eleştirel düşünceye hoşgörü ve minnettarlıkla açık tutmalıyız.

İdeolojik olmayan yaklaşım, düşüncenin özgür ifadesine yasaklayıcı bir savunma içgüdüsüyle tepki vermekten kaçınmaya özenen bir anlama hevesidir.

*Bazen çaresizliğimizdir bize en zor fakat en yerinde kararları verdiren; bazen de öylesine verdiğimiz kararlardır bizi çaresizliğe düşüren. Gene de alınmış kararların sonuçlarını düşünmek beni sebeplerinden daha çok ilgilendirir...

*Öteki insanlardan daha akıllı olmadığımı biliyorum; yalnız bunu kimse bilmesin istiyorum; çünkü dünya benden daha akıllı olduğunu sanan budalalarla dolabilir.

*En sinsi düşmanımız birbirimizi eleştirirken alınganlık yapmaktır... Alınganlık aynı zamanda düşüncenin toyluğundandır.

*"Düşünmek ruhun kendi kendine konuşmasıdır." (Eflatun)
(Sevgiyle düşünmekse ruhun kendi kendini iyileştirmesidir. M. Soyek eklemi)

*Düşünce ne yaşlanır ne olür; sadece başka bir düşünceye dönüşür.

*Düşüncemizde ve onu uygulamada ne kadar haklı olsak da, dürüstlüğümüzün kırıcılığından dolayı bile özür dilemek zorunda kalabiliriz. Böyle bir durumda gönül alarak özür dilemeyi düşünemiyorsak, aklımızdan şüphe etmek en hayırlısıdır.

*Sanatçı mermeri yonttukça düşünen adam heykelini ortaya çıkartır; heykele bakan adamsa anlamak için beynini yonttukça kendini ortaya çıkartır" (Michelangelo esintisi Muharrem Soyek)

*Okumak kafa (düşünceyi) karıştırır, ama iyidir; (Orhan Pamuk)
(….ara sıra kafayı karıştırmalı, yoksa dibini tutar. -M. Soyek eklemi)

*Susup düşünmek acıtıyor; benim yerime o kadar çok konuşan var ki, düşüncelerimin çoğu sıkıntıdan patlıyor.

*Hareket etmeyen zincirlerinin farkına varamaz: (Edmond Goblot mu ya da Rosa Lüxemburg mu yoksa ikisi de mi demiş, bilemiyorum.)

*Düşünmek hareketin sanal halidir; kıpırtısız kalsak bile düşünen bir beyin zincirlerinin şıkırtısını duyar ve onları eğelemeye koyulur.

*Düşünmek zor iştir; insanın varoluş nedeni yaptığı yalanları açığa çıkabilir…

*Düşünmek her ne kadar insanı öldükten sonra bile yaşatan bir eylem olsa da, genelde tatsız ve zahmetli bir iştir. Haydut Filmi’nden aldığım şu replik bunu çok güzel ifade ediyor; “beynini ateşlemek yetmez; saçlarını da tutuşturmalısın…” Doğrunun her noktasını aydınlatabilmek için, beynini ateşlemen yetmez; saçlarını da tutuşturmalısın. (Haydut Filmi’nden uyarlama)

*Düşün-Dillendir-Yap;  fakat sakın unutma…
 
*“Dil gonca güldür; çok açılınca çirkinleşir.
*Düşünce çiçeğinden oldurulan ham meyveyi kurtlandırmadan olgunlaştırmak başarıdır...
*Düşünce çillenmiş tohumdur; uygun bilgi ve yaşam kültürü ile beslenmezse çürür gider.
 
*Düşünmenin ürünü olan düşünce her ne kadar göreceli (izafi) bir doğruluk sergilese de, gerçeğin kendisine en yakın doğruyu çizebilecek temel düşünme ilkesi, bilginin kavramını bilinen ve sezilebilen tüm algısal yönleriyle önyargısız irdeleyebilmektir.

*Bir ön yargılı düşünceyi ortadan kaldırmak, atomu parçalamaktan daha zordur. (Albert Einstein)

*"İnsan bazen bir düşüncenin üzerinde o kadar durur ki, onun tutsağı olur." (Lord Halifax)

*"İnsan, nasıl düşünürse öyledir."....? (James Allen)
(*“İnsan her düşündüğü ve hissettiği gibi görünürse insanlıktan çıkar; erdemli bir insana yakışan yalnızca somutlaşmasını arzuladığı düşünce ve hislerine uygun davranmaktır. Sırf düşündüğü veya hissettiği için kimse ne iyi ne de kötü olabilir; ancak sürekli olarak kötüyü ve kötülüğü düşünen birinin iyi insan olabilmesi de çok zordur. ” gibi laf kalabalığıyla bu sözün değeri düşmez. Çünkü bu büyük özdeyiş “insan ne düşünürse o dur” demez; “nasıl düşünürse öyledir” der. Doğrudur, insan düşünce sisteminin niteliğiyle tanımlanabilir; yani ne düşündüğü değil nasıl ve ne için düşündüğüyle özdeşleştirilebilir. Sözün içinde bu açıklamanın saklı olduğunu seziyorum ama, gene de bir “ne için” ekleyerek daha bir açık etmekte fayda gördüm. “İnsan, nasıl ve ne için düşünürse öyledir”. M. Soyek eklemi)

*"Düşüncelerden vergi alınmaz." (Martine Luther)!
(..... öyleyse üretimi arttırın da görelim! Şimdi de maliyet hesabı mı yapıyorsunuz? Sizin düşünmeye niyetiniz yok be kardeşim!” M. soyek şikayeti)

*Hiçbir güç insanı düşünmekten ve düşünce biriktirmekten alıkoyamaz; olsa olsa düşüncesini bir süre açıklamaktan alıkoyabilir.

* “Aklın yolu birdir” sözü bizi doğru çözümün düşüncesine çıksa bile, ne kadar insan varsa o kadar doğru yol olasıdır... Bu yüzden danışabileceğiniz başka akıl yollarını öğrenmeden kendi aklınızın "biricik" yoluna sapmayın.
 
Gerçekler doğrulukta göreceli yollarda yürüyebilirler; akıllı insanların yolculukları farklı, yolları birdir; yani, akıl farklı yollardan yürüttüğü fikirleri doğruyu ve yanlışı anlamlandıran uzlaşı yolunda birleştirir.
 

Ne diyor Aşık Veysel:

Kim okurdu kim yazardı
Bu düğümü kim çözerdi
Koyun kurt ile gezerdi
Fikir başka başk' olmasa

Bazıları bu çok fikirli yaşantıyı "her kafadan patlak bir davul sesi" diyerek küçümser. Yani kuru gürültü sayarlar. Ben de diyorum ki…. İşte tüm bu kuru gürültülerin en tiz ve yoğun çakıştığı değil de, en son uzlaşıp sustuğu nokta "aklın yolu birdir" yazan tabelanın altıdır...

Doğrunun gerçekliğini arayan aklın yolu hep birdir. Sadece kimi insan vardır ki aklın yolunun kendi akıl haritasından ibaret olduğunu sanarak ufkundan öte yol bilmez.  Evet, aklın yolu birdir, o da bilgiyi bilmenin tekliğine değil sınırsız açımına gidenidir…

*Akıl yollarını açmanın en akıllıca yolu düşünceyi çeşitlendirmektir.

*Bir biçimde düşüncelerimizi önyargı temeline oturttuğumuz yüksek duvarlarla korumaya almışsak, dışarıdan sızan aksi ve asi düşünceleri tutuklama hükmü "önyargıcımız" tarafından onaylanmış demektir...

*Bilgi akıla girdiğinde değil, akıldan çıktığında bilinmiş olur. … ve bilgiyi akıldan çıkarmanın en sağlıklı yolu onu ters yüz eden soru kancalarına takıp dışarı çıkartmaktır… Daha sonra da uygun ortamda bu bilgiyi paylaşarak başka akılların sınamasına çekmek gerekir. Çünkü, “Bilgiye açılan yol herkese açılmış bir yoldur” diyor Paulo Coelho, Pilgrimage-Hac başlıklı romanında.

*"Başkalarının düşüncelerine saygı gösterin; herkese yanlış yaptığını söyleyebilirsiniz, ama hiç kimseye yanlış düşündüğünü söylemeyin." (Dale Carnegie)

*"Bilgiyi (sorgulayarak) kullanan düşünce güçlü olur." (Firdevsi)

*Derin olan kuyu değil, kısa olan iptir… Derin sulara asla ışıksız dalma! (Konfüçyüs)
{Sığ sulara da asla balıklama atlama. (M. soyek gözlemi)}

*Ancak aptallar ve ölüler düşüncelerini hiç değiştirmezler. (J.R.Cowell)

*"Herkes aynı şeyi düşünüyorsa fazla düşünülmüyor demektir." (Walter Lipmann)

*"Herkes benim düşünceme katılırsa yanılmış olmaktan korkarım." Oscar Wilde

* Ben de ne zaman herkes benimle aynı fikirde olsa, ya çok ukalâ bir cahil olduğumu ya da yanlış bir şey yaptığımı düşünürüm. Bu bağlamda eğer tüm bilgi iletim kanalları aynı ağız kalıbıyla konuşmaya başlamışsa doğrunun veya yanlışın karşıtsız kalışından dolayı hata yapmaya daha yakın ve yatkın olmaktan korkarım. 

*Benden farklı düşünenin beynini dağıtmak yerine beyinsiz kalmayı yeğlerim.  

*Benden farklı düşünenin beynini dağıtmak yerine beyinsiz kalmayı yeğlerim.  *Benden farklı düşünenin beynini dağıtmak yerine beyinsiz kalmayı yeğlerim.   *Akıllı insan her düşündüğünü söylemez; ancak her söylediğini düşünmüş olur. ARİSTOTELES

*Düşünceler o kadar çok yayılmalı (özgür kılınmalı) ki, muhafızların sayısı onları tutuklamaya yetmesin.
(Stanislav J. Lec)]

*"Düşünmeden öğrenmek yitirilmiş bir emektir." (Konfüçyüs)

*"Düşünmek isteyen insanı düşünmekten alıkoyamazsın, ama istersen insanı düşünmeye başlatabilirsin." (Frank A. Dusch)... (Hiçbir güç insanı düşünmekten ve düşünce biriktirmekten alıkoyamaz; olsa olsa düşüncesini bir süre açıklamaktan alıkoyabilir. -M. Soyek eklemi)

*Herkes dünyayı değiştirmeyi düşünüyor da neden kimse kendini değiştirmekten söz etmiyor? (Leo Tolstoy)

*Batı uygarlığı genelde düşünce çatışmalarıyla beslenip yeni şeyler üretip denemeyi kendine karakter edinirken, doğu uygarlığı genelde var olanı benimseyip ayrıntıda olgunlaştırma ustalığını erdemleştirmektedir. Küreselleşme her ne kadar Batı Uygarlığı düşüncesini egemen kılıyor gibi görünse de, sonunda bu iki uygarlık kaynaşıp küresel bir uygarlığın temellerini atmış olacaklardır.

Muharrem Soyek

 
Toplam blog
: 363
: 1765
Kayıt tarihi
: 04.08.08
 
 

Parasız yatılı Darüşşafaka Özel Lisesi'nde iki yılı hazırlık sınıfı olmak üzere yedi buçuk yıl ok..