Düşüncesi iktidarda kendisi yargıda

Daha önceden bir iki yazımızda 12 Eylül süreci ile bugünkü siyasi sistemin bağlantılarını yazmıştım. Türkiye'nin dış dünya tarafından arzulanan görüntüsünün devamı için ne gerekiyorsa o yapılıyor. 12 Eylül süreci, aydınları ve aşırı milliyetçileri süpürürken bir kesime dokunulmadı, işte o kesim bugünkü sistemin başında ve sürecin bugünkü safhasını yürütüyor. Bu düşüncemizi destekleyen bir yazıyı sizlerle paylaşmak istedim. Yazı "odatv" nin sayfasında yer almış: Düşüncesi iktidarda kendisi yargıda...

12 Eylül 1980 darbesi dönemi konuşmalarını anımsıyor musunuz: "Şeriatın kestiği parmak acımaz." (14.10.1980 Diyarbakır)

"Dinimize sımsıkı sarılalım"(15.01.1981 Konya)

"Başınızı örtün ama yüzünüzü açın." (06.07.1986)

Din derslerinin ilköğretimde mecburi olarak okutulmasını 82 Anayasası'na kim koydu?

Nasıl bir gençlik yetiştirilmesi için 7 Mayıs 1981'de "Yüksek Kurul" oluşturuldu. Diyanet'ten Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Özgüneş koordinatörlüğündeki üst kurulun ilk kararı Alevi köylerine cami yaptırma önerisi oldu. İkinci öneri, TRT'deki dini yayınların güçlendirilmesi ve İmam Hatip okulları ile Yüksek İslam Enstitüsü sayısının artırılmasıydı.

Darbeci askerlerin istediği "yeni insan"ın nasıl olması gerektiğini Tümgeneral Mahmut Boğuşlu şöyle yazdı:

"Din adamı tipinde değişikliğe gidilmeli, her türlü meslekten; hakimden, savcıdan, avukattan, lise öğretmeninden, doktordan, gemi kaptanından yeni bir tür din adamları yetiştirilmelidir." (Belgelerle Türk Tarih Dergisi, sayı:1 1985)

Hangi örneği sıralayalım: 12 Eylül'de Milli Güvenlik Konseyi Devlet Başkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı Tuğgeneral Hasan Sağlam emekli olunca nerede görev aldı: İlim Yayma Cemiyeti başkanı oldu!

Erdoğanlar'ın, Güller'in, Arınçlar'ın yetiştirildiği yerde yani...

Dindar kuşağı ABD'nin direktifiyle ilk kez 12 Eylül darbesi harekete geçirdi. AKP kadroları böyle yetiştirildi. Recep Tayyip Erdoğan "dindar gençlik yetiştirme" projesinin ürünü olduğunun farkında değil mi?..

Saygılarımla...