E-günlük Ata'ya yazdı...

Sevgili Ata'm; Her zaman olduğu gibi bu gün de devlet adamları Anıtkabir defterine; Ülkemizin çağdaş uygarlık seviyesinde ilerlediğini, bağımsızlığın korunduğunu, bıraktığın gibi demokratik ve laik bir hukuk devleti yaşatıldığını, devrimlerine sadık kalındığını yazacaklar...

Bir de gördüklerimi, yaşadıklarımı ben yazayım istedim.

Bıraktığın emanetleri ne yazık ki koruyamadık, koruyamıyoruz. Mücadelelerimiz kapitalizm ve sermaye karşısında pasif kalıyor. İşçi sınıfımız, yoksul halkımız, öğrencilermiz, gençlerimiz pasifize edilmiş durumda. Bütün hak ve özgürlükler zincire vuruldu...

Şu anda sana her daim dil uzatanlar, karşı gelenler, anı defterine pembe görüntüler çizenler, senin bize emanet ettiğin ülkeyi yönetiyorlar. Başta ABD olmak üzere, gelişmiş devletlerin sömürüsü altında olan ülkemizi, kısa zamanda parsel parsel sattılar.. Bütün önemli sanayi kollarımız ve stratejik iş kolları tümü ile yabancıların eline geçti. Doğru dürüst hiç bir şey üretmiyor, her şeyi dışarıdan alarak hem vergilerimiz boşa harcanıyor, hem de yoksullaşıyoruz.

İşsizlik, yoksulluk ve suç oranları günden güne artıyor... Senin kurduğun mecliste çöreklenen iktidar heveslileri, bu güne kadar vatan için, vatandaşı için hiç bir şey yapmamakla birlikte sürekli aralarında kavga ediyor, hiç bir sorunumuz yok muş gibi davranıyorlar. Çevreleri ile birlikte iktidar nimetlerini, ülke kaynaklarını kullanarak, servetlerine servet katıyorlar.

İnsanlarımız tenolojinin bütün nimetlerinden faydalanıyor, evleri, arabaları var. Çağdaş medeniyet'den anladıkları bu olsa gerek ki, artık lüks otomobillere biniyor, lüks plazalarda oturuyor, son model cep telefonları ile konuşuyorlar. Arabaları çizildiğinde kıyametleri koparıyor, ama, sana dil uzatıldığında, devrimlerin hiçe sayıldığında, emanetlerin satıldığında susuyorlar... Hiç bir şey olmamış gibi davranıyorlar.

Bilgisayar başlarında seni anıyoruz. Kimin neden açtığı belli olmayan, adına düzenlenmiş yüzlerce site ve sayfa var.

Bu ülkenin "efendisi" dediğin köylümüz, çiftçimiz sefalet içinde yaşarken, birileri sermayelerine sermaye katıp, işçiyi, köylüyü, çiftçiyi hiçe sayıyor. Köleleştiriyor...

Buğday, pirinç, patates üreten ülke durumundan, buğday'ı, prinç'i, patates'i ithal eden ülke durumuna geldik. Tembelleştikçe tembelleştik.

"Çalışkandır, zekidir" diye övgüler yağdırdığın Türk milleti gel gör ki uyuyor Atam...

Bütün kurumlar vatandaşın değil, belli kesimlerin çıkarları doğrultusunda çalışıyor.

Dahili ve harici düşmanlarımız var...

Hukuk ve yargı sistemimiz tıkanır duruma geldi. Çıkar kavgaları, senin kurduğun şerefli ordumuz ve anayasa mahkemesine kadar uzandı.

Ülkemiz de Cumhuriyet için yürüyüş yapmak bile artık suç sayılıyor.

Saygınlığımızı ve değerlerimizin bir çoğunu sattık, geri kalanlarıda yitirmek üzereyiz. Değerlerimizi yükseltmek, geliştirmek yerine, emperyalist ülkelerin beş para etmez değerlerine özenir olduk...

Çalışana, üretenel, namusu ile yaşayana değil, mafyalara, tarikatlara, hortumculara, dağda ki eşkiyaya değer verir olduk.

Seni ve devrimlerini anlayamadık Atam. Bağışla bizi...

Bağımsız olarak emanet ettiğin ülkemiz bir sömürge durumuna düştü.

Bizim babalarımız senin kitaplarını okurdu, bize de senin kitaplarını hediye ederdi.

Şimdi babalar da gençlik de kitap okumuyor. Futbol maçlarına gidip, bilgisayar oyunu oynuyorlar...

Halen "nutuk" unu okuduğumda, titrek ve kısık sesli meclis konuşmanı dinlediğimde tüylerim ürperir, gözlerim yaşarır.

Bağnazlık ve bağnaz kafalar, ülkemizi eskisinden daha da geriye götürdü Atam...

Çocuklarımızın bile sağlığı satılığa çıkarıldı.

Anlamadık, anlayamadık, anlatamadık...

Artık sadece bizim değil, dünya'nın sana ihtiyacı var...

İkinci bir kurtuluş savaşına ihtiyaç var Atam. Sen olmadan olmaz...

71'inci ölüm yıldönümünde özlemle anıyorum... Kulakların çınlasın...

BBY (Bu Blogların Yazarı)