Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Eylül '07

 
Kategori
Yurtiçi Tatil
 

Eğer gerçekten paranızla rezil olmak isterseniz

Eğer gerçekten paranızla rezil olmak isterseniz
 

Geçtiğimiz bir haftayı eşimle beraber Didim-Akbük Holiday Resort'da geçirdik. Orada bulunma sebebimiz bir kongre olduğu için kendi seçimimiz olarak gitmedik, ancak hemen dönüşte kendi seçimi olarak oraya gidecekler için bir uyarı yazmak istedim:

Bazı konuları kimseyi üzmeden kırmadan nasıl yazabilirim bilmiyorum, onun için sert ve ters laflarım olacak olursa herkesten baştan özür dilerim.

Öncelikle, tatil mekanları bana göre kabaca ikiye ayrılabilir: Kişinin bağlı olduğu kurumun işlettiği tatil yerleri, ki devlet kuruluşlarının ve bazı özel kuruluşların kampları gibi ve herkesin serbestçe girebildiği tatil mekanları. En önemli falso Holiday Resort Hotel'in her iki kategoriye girmesi ile başlıyor. Oteli Yol-İş Sendikası devraldığı için otel aynı zamanda Yol-İş Sendikası'nın kampı olarak da kullanılıyor. Dolayısıyla bir yanda dört yıldızlı bir tatil mekanına geceliği 80 YTL ödeyen zavallılar var, diğer tarafta da aynı yere 20 YTL ödeyen Yol-İş Sendikası üyeleri. Burada otelin standartları da 80 YTL ödeyen zavallılar için değil 20 YTL ödeyen üyeler için planlanmış. Eğer tesislerde kalmak için 20 YTL ödense idi ben bugün bu yazıyı yazmazdım, ancak pekçok kongre için Türkiye'nin pekçok yerinde pekçok otelde kaldım ama bu kadar paraya bu kadar rezil olduğumu hatırlamıyorum.

Gidecek olanlara uyarı: Özellikle ETS Tur, Didim Tur vs. ile bu mekana gitmeyi düşünüyorsanız hemen vazgeçin, hayatınızın en önemli kazığını yersiniz. Bana inanmıyorsanız www.sikayetvar.com'a girin ve yazılara bir göz atın. Aslında oradaki pekçok kişi gibi ben de ilk geceden sonra kaçacaktım ama başka sebeplerden dolayı kalmak zorunda kaldım.

1. Herşey dahil demek herşey dahil demektir. Şişe suyu para ile satılmaz. Eğer sebilden su içerseniz serbest, ama şişe suyu içmek isterseniz (hani özel Fransız veya İtalyan şişeli sular değil, o yörenin bakkalda satılan şişe suları) para ödemek zorundasınız, hem de oldukça fahiş bir fiyat. Çoğu yemekte de eğer kola isterseniz, kola bitmiş oluyor, light kola falan zaten bir rüya, isterseniz bol bol fanta var.
2. Ayrıca odanızda da su içmek isterseniz otelin barından su satın alıp odanıza çıkartmak zorundasınız, odadaki minibar sadece içi boş bir buzdolabı, içini doldurmak sizin görevinizdir.
3. Yemekler berbat, ben zehirlenmedim, ancak pekçok zehirlenen duydum ve okudum. Sanırım benim de ucuz kurtulmamın sebebi daha önce yurtdışında temizliğe fazla önem vermeyen birkaç yerde ne yenir ne yenmez antremanı yapmış olmamdan. Üstüne bir de her ne kadar açık büfe yemek dense de aslında açık büfe falan değil, iki tane ahçı ellerinde kepçelerle yemeklerin başında durup sizin elinizde tuttuğunuz tabağa kendilerince ne kadar uygun görüyorlarsa o kadar yemek koyuyorlar, daha fazla isteyecek olursanız bir kez daha yemek kuyruğuna girmeniz gerekiyor ki bu da yaklaşık 10-15 dakika sürüyor.
4. Yemek sadece altı çeşit, bu altı çeşidin dördü genelde makarna ve pilav. Sanırım bir de pazarcıların gün sonunda satamayıp çöpe attıkları domates ve salatalıkları toplamışlar, onları da salata barı olarak sunuyorlar. Ardından diyorsunuz ki bir de meyve yesem, ama sanırım özellikle arayıp tarayıp en kötülerini bulmuş olacaklar ki hevesiniz kursağınızda kalıyor (yemek konusuna daha fazla devam etmeyeceğim, yukarıda yazdıklarım herhangi bir dört yıldızlı otelle bu otelin kıyaslanması değil, benim evde neyi nasıl yediğimle kıyaslamam, bunların her gece sunduğu karpuzu ben bir misafire ikram etmeden önce kırk defa özür dilerim "sizin şansınıza çok kelek çıktı" diye).
5. Otelin ufak bir yüzme havuzu var, ancak bizim kaldığımız altı gün boyunca hiç temizlenmedi. Biz ayrılırken dibini görmekte zorlanıyorduk, ama epey kişi çoluk çocuk hala o havuzun içindeydi. Ben kaldığım süre boyunca cesaret edemedim girmeye.
6. Yıldız kategorisinin neresinde bilmiyorum ama döneceğimiz gün bir de çocuk kulübü olduğunu gördük, ama anlaşıldığı kadarı ile sadece yıldız almaya katkısı olsun diye yapılmış, sonra da depo olarak kullanılıyor.
7. Deniz Allah vergisi, ona birşey yapmış olamazlar derseniz yanılırsınız. Zaten temelde Akbük'ün denizi fazla temiz değildir, bir de üstüne ilginç bir sorun eklendi. Gruptan iki arkadaş iki ayrı günde denizden çıkarken iskelenin paslı demirlerinde ayaklarını parçaladılar. Şikayet ettiğimizde bize "ne yapalım, geçenlerde tekne çarptı, biz de ancak bu kadar düzeltebildik" diyerek pansuman için 60 YTL ücret aldılar.
8. Otelin kapalı mekanları klimasız, lobide dört adet uyduruk klima var ama ancak iki metre çaplı bir dairenin içinde duruyorsanız etki ediyorlar. Öğlen yemeklerinde güneşte olmayan bir masa bulabilmek için savaş yapmanız gerekiyor, çoğu kişi sırf bu savaşı yapmamak için yemeklere geç indiğinden (30 dakika) yiyecek yemek bulamadı.
9. Ben lobide otururken bir bayan garsondan kaşık istedi, garson dönüp "size kaşık getirmek benim görevim değil" dedi ve bön bön bakarak dikilmeye devam etti. Elemanların iş ahlakı ve müşteri hizmetlerine yaklaşımı bu şekilde. Kazar birinden birşey isterseniz gelmemesi ihtimali çok yüksek.
10. İkinci gün odaya gittiğimizde baktık ki elektrikler yok. Hemen resepsiyonu arayıp yardım istedik, yarım saat sonra teknik biri geldi, "sigorta atmış" dedi. Biz bu arada yarım saat odada karanlıkta oturduk. Daha sonraki günlerde periyodik olarak bu elektrik kesilmeleri sürdü. Her seferinde resepsiyonu aradık, bazı zaman yarım saatde bazı zaman da biz ancak resepsiyona gidip kavga ettikten sonra dört saat içerisinde servis gelip sigortaları tamir etti. Hatta bir seferinde bana "neden odanızda ütü kullanıyorsunuz" dedi ki adamın üzerine yürüyecektim "göstersene sen bana ütünün nerede olduğunu" diye.
11. Ama biz gene de şanslı idik, grubumuzda kliması hiç çalışmayan veya buzdolabının olması gereken yerde bir boşluk olanlar da vardı.
12. Girdiğimizin ikinci günü odamız hiç temizlenmedi. Biz de "eh bu kadar berbat bir otelde sadece giriş çıkışlarda temizlik yapılıyor büyük ihtimalle" diyerek ses çıkartmadık. Sonra akşam yemeğinde fark ettik ki diğer arkadaşların odaları temizlenmiş. "O zaman bazı katları tek bazı katları çift günlerde temizliyorlar" dedik, ama o da değil, çünkü bizim katdaki bazı odalar da temizlenmiş. Resepsiyona uğrayıp "bizim oda dün temizlenmemiş, bugün atlamasınlar olur mu?" diye not bıraktık, az sonra biri bizi odadan aradı "ben temizlemedim sizin odayı çünkü kapısında rahatsız etmeyin işareti vardı". "Kardeşim sen yalan söylüyorsun" muhabbetine girmek istemedim, çünkü odaya geldiğimizde normalde kapıda asılı olan bir tarafı rahatsız etmeyin diğer tarafı odayı temizleyin yazılı işaretten bizim odada zaten yoktu.

Neyse, umarım yaşadığımız rezaletin boyutunu anladınız. Eklemek istediğim tek şey, biz 100 kişilik bir grup olarak gittiğimiz için torpilliydik. Siz bir de torpilsiz olanları düşünün. Bir de zavallı turistler vardı, adamlar Türkiye'deki tüm tatil mekanlarının böyle olduğunu düşünerek ayrıldılarsa gerçekten üzülürüm.
 
Toplam blog
: 24
: 1639
Kayıt tarihi
: 21.07.07
 
 

1965 İstanbul doğumluyum. 1988 yılında Boğaziçi Üniversitesi'nden Elektrik Mühendisliği, 1990 yılınd..