- Kategori
- Müzik
Eğil salkım söğüt eğil....
Eğil salkım söğüt eğil,
bu benimki sevda değil,
eğil yağmur rüzgar eğil,
bu benimki sevda değil...
Eğil dalga bükül demir,
güzelliğin gerçek değil,
penceren kör kapın kitli,
bu bendeki seyir değil...
Zülfü Livaneli'nin bu ezgileri çalarken, odama okyanus dalgaları doldu zannettim.
Kalemimde en anarşist isyanlar, yazmak istediklerimi tek bir kelimeye sığdırma telaşları...
Evde kalmakla evden kaçmak arası en çelişkili haller, çayın dem kokusunun; olanca dumanı ile burcu burcu duvarlara yapışması, bana yüzlerce şiir yazdıran bu fırtınalı notaların gizemli sesi...
Sessizliğin gizemindeki sesin, çığlık çığlığa bendeki beni çekip, kolumdan dışarı çıkaran ve söz söyleten, deli dolu yazdıran, tüm hırçın poyrazlarla güldüren ağlatan, sonra da son tınılarında alkış seslerinde kendime gelerek uyandığım bu şahane müzik eserini bir kez daha vurularak dinledim bu cumartesi ikindisinde...
Buradan, sevgi ve saygı ile selamlamak istiyorum bu dehayı...
Bir beste ve sözleri, dinleyenini ancak bu kadar hakimiyeti altına alabilirdi...
Her dinlediğimde hiç bıkmadan, yorulmadan bunu başaran bir eser var mıdır acaba...
Tüm LİVANELİ sevenlere buradan kucak dolusu sevgiler...
Nilgün Çakıcı/BURSA
Cumartesi ikindisinden seçkiler...