Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ekim '14

 
Kategori
Değerleme
 

Ekim yapraklarında dinsellik

Ekim yapraklarında dinsellik
 

Yaprakların öyküsüdür DİN!


Ekim ayında topraklar, yaprakların bereketi ile gübrelenir.Ağaçlar, güneş'ten aldığı bereketin meyvesini İnsan’a;  yaprağını da toprağa bağışlar.

Karşılıksız bir dokunuşla, sonsuzluğun mükafatını güneşle paylaşır ağaçlar. Toprağa katılan yapraklar, toprağı gübreler; açlıktan kurtarır, can buldururlar. Can verir yapraklar, yaşamın adıyla... Toprak aldığını anne sütü gibi akıtır yaşamın tüm yüzüne..

Karşılıksız besler tavuklar yumurtaları ile, toprağın sevgili yüzü hürmetine..  İnekler dağ - ova gezinerek,  topraktan aldığı “süt beyaz bereketi”  yaşama akıtırlar; yaşamın bebeklerine, çocuklarına, canlarına.. Sofralarımız bu beyaz bereketle şenlenir ve yüce bir huzur duyar. Güneşten alınan her ne varsa dağıtılır, hayatın bağrına, yaşamın soluğuna... Ağaçlar sadece nefes, aş olmazlar yaşama: Ahşap olur ev olurlar, köylerimizi kentlerimizi kurarlar. Kağıt olup yazılırlar, okunurlar hayatın tekamülüne..Kalem olurlar, şairlere dokunurlar o temiz gövdeleriyle. Evimizin her köşesinde masa, sandalye, tabure olurlar....

İşte.. Din, bu durumun sanatını anlamaktır, karşılıksız verilen bereketin duasıdır!

Bize öğretilmek istenen dini, doğa bize, sessiz ve sedasız öğretir; uykudan uyanmışsak eğer! Yapraklara bakarken güneşle buluşuruz. Güneşimiz,  “sonsuzluğun yaşam elçisidir” . Nebiler, Veli'ler bile altında nefes bulurlar. Güneş hayatın tüm çadırlarını besler: Yaşamın içindeki candır; nefestir, su'dur, besindir, korunaktır, uykudur, tatlı rüyalarımızdır. Güneş, üç-beş günlüğüne aramızdan bir kaybolsun bakalım, hangi "kutsanmışlar", hangi dinler bu sevdanın altında, birbirleri ile kavga edecektir de adam olmalarına yüz verecektir! Hangi oyunlarınızla bu kadar dünyamızı talan etmeye müsaade edecektir de, nefesimizin kesileceği ana kadar bize sabredecektir..Hangi Kudüs, dünya'ya barış getirecektir de biz onu göreceğiz.

Doğanın kutsal dokunuşu güneştir, evrimsel tüm zamanların imliğinden damıtılan hayat gerçeğimizdir.

Din’ tüm bu doğal sanatın içindedir. Güneşin ocağında; Yaprağın dokunuşunu, ağaçları, rüzgarları, karıncaları anlama sanatımızdır..

Damarlarımızda akan okyanusun kirlenmemesini hatırlatan bir öğretidir din!

O kanımız ki, okyanustan gelen “yaşam suyunun” bereketle damıtılmasıdır.. Bizler, okyanuslara bıraktığımız binlerce varil “kimyasal zehirlerin” kanımız da nüksedeceğinin ve “can suyumuzun” da zehirleneceğinin bilinmesinin de adı da DİNDİR!

Ağustos'un üzümlerini, temmuz'un buğdayını, kışın; mandelinasını, limonunu, Bahar aylarının; salatalığını, yeşilliğini “karşılıksız verdiğini” hatırlatan yüce bir dua'nın adıdır da din!

Din, Annelerin topraktan aldığı bereketle, göğüslerinden damıtılan süt-beyaz sevginin, ne yaşamlar beslediğinin de adıdır aynı zamanda.!

İşte bu yaşam sularımızın korunması adına, tek vereceğimiz savaşın, bu savaş olduğunu hatırlatan yüce bilgeliğin adıdır  DİN!

Dini;

 Musa'nın “asası”nda aramak, İsa’nın “göğe yükselmesi”nde, Muhammed’in “miracı”nda , Ali’nin “kılıcı”nda aramak..Buda’nın bir çınar ağacının altında ki “meditasyon bilgeliğinde” aramak, Krişna’da aramak..Onca savaşlara, kavga ve şiddetlere rağmen bulabildik mi?

Aradık, aradık ama ne bulduk? Anlayabildik mi?

Aracıların oyunlarını, hayatımızı kuşatmalarını anladık mı?

Kültürleri, yaşam anlayışlarını ve dayatmalarını “din” diye yutturanları Anladık mı?

Onların! (Nebiler veliler)in suçları olmaksızın, “ilhamlarını” toplumlara değiştirerek dayatan kurnazların oyunları olduklarını anladık mı?

Kaynağından kopmuş tapınaklar da," tapınmak" la, Yüce bilgi” yi aramak..Bitmeyen bir kavgadır, anladık mı?

“Başını taşlara vurmak için Bağdat’a gitmene gerek yok, kapındaki taşta baş yarar” sözü ile, uyana bildik mi?

Bana dayatılan tüm koşullanmaların farkına varıp, kendi içimdeki keşiflerle gerçek Din'e kavuşacağımı anlayarak, UYANDIM!

Ve ben böylelikle,

Doğanın en büyük kitap olduğunu anladım:

Aynı bir ağaç gibi ormancasına kardeş olduğumuzu anladım.

Birlikte bu yaşam cennetini korumamız gerektiğini, ancak  “birlikte” yaşamı yücelteceğimizi ve doğamızı koruyacağımızı..Anladım!

Dini, Ekim ayının yapraklarında “okuduğum hikayesi” nde düşündüm..

Ve bir ağaca yaslanıp,

Yerde yatan yapraklara baktım!

Baktım….

ve

Yapraklara baktığımda YARADAN'ı gördüm!

 

Kalenderce.. 

 
Toplam blog
: 164
: 239
Kayıt tarihi
: 23.02.09
 
 

Kalenderce yaşarım. Okurum, gezerim, Çocukluğum şanslıydı; özgürlük en büyük mükafatım. Hiç bir kal..