Elçiye zeval olmaz

İsrail’in Türk Büyükelçisine revâ gördüğü bu budalaca davranış gülünç olduğu kadar da düşündürücü. Sebebi ne olursa olsun yüzılımızın uygarlık ölçülerine sığımiyor.

Pek de eski sayılmayacak tarihlerde, beğenilmeyen, kötü haber ve niyetleri taşıyan elçilerin vay hallerine: hakaretten öldürülmeye varan cezalar uygulanır, elçi olmak fedakârlık isterdi.

Nihayet “elçiye zeval olmaz” kaidesi benimsendi. Bir devleti, bir milleti, onu temsil eden elçisinin şahsında küçük düşürmek, hakaret etmek, yaşadığımız çağın değerler sistemi içinde uygulanabilir bir yöntem değildir. İsrail’in başvurduğu bu budalaca davranış tüm vatandaşlarımızı derinden yaraladı ve gereken tepki, basın ve kamu oyundan sonra, hükümetten de geldi. Milletimiz gereken tepkiyi göstermişti, asıl İsrail küçük düştü, küçüldü.

Pekii, ya Zapsu gidip de ABD yetkililerine “Bu adamı (Türk Hükümeti Başbakanı Recep Tayyip Erdogan’ı kastediyor) delikten süpürmeyin, sonra isteklerinizi yerine getirecek başkasını bulamazsınız” dediği zaman? Bu davranış milletimizi hiç mi yaralamadı. Öyle derin bir yara ki silinmeyecek cinsten! İsrail layık olduğu cevabı aldı, kendisi küçük düştü. ABD’ye gönderilen Zapsu ise, Türkiye’nin Başbakanı, Recep Tayyip Erdoğan’ı, delikten süpürmeyin, işinize yarıyor, istediklerinizi yapıyor, onun gibi bir başkasını bulamazsınız, diyebiliyor! Türk Hükümetini, Osmanlı dönemindeki Macaristan’a “Ban” tayini durumuna mı düşürüyor? Türkiye ABD’nin tayin ve azlettiği hükümetlerle mi yönetiliyor?

Recep Tayyip Erdoğan “beni millet seçti” diyor... Doğrudur. Pekii nedir o zaman bu Zapsu’nun ABD yetkililerinden icazet yakarması.

Türkiyenin bağımsızlığına karşı işlenen suçun, bilmiyoruz Zapsu’nun kendiliğinden mi işlediğini, yoksa aldığı emir üzerine mi olduğunu.

Hangisi daha ağır: İsrail’in budalaca davranışı mı, yoksa Türkiye’nın bağımsızlığına karşı işlenen suç mu?