Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Aralık '15

 
Kategori
Söyleşi
 

Emekli öğretmen Hüseyin Başdoğanla bir konuşma ( 1 )

Emekli öğretmen Hüseyin Başdoğanla bir konuşma ( 1 )
 

Emekli öğretmen Hüseyin Başdoğan


Konuşan Abdülkadir GÜLER:

---------------------------------------

1- Sayın Hüseyin Başdoğan, sizinle Milliyet Bloğ’ta tanıştım, daha sonra Eylül ( 2015) ayı içinde Kuşadası / Davutlar’da evinize gelip, biraz sohbet ettik. Diyarbakır Erkek İlköğretmen Okulu’ndan mezun olduğunuzu öğrendim, buradan yola çıkarak bize özgeçmişinizden ve özellikle biraz Diyarbakır Erkek İlköğretmen Okulu’ndan biraz söz eder misini?

2-  Diyarbakır Erkek İlköğretmen Okulu’nda mezun olduktan sonra Mardin / Kızıltepe’de ve köylerinde öğretmenlik yaptığınızı öğrendim, Oralarda hangi il ve ilçede öğretmenlik yaptınız, Öğretmenlik yaptığınız yıllarda bir anılar bağlamında bize neler söylemek istersiniz? Oralardan memnun kaldınız mı? Halen haberleştiğiniz öğrencileriniz var mı? Öğretmen olarak Mardin ve dışında başka Anadolu’nun nerelerinde görev yaptınız, öğretmenlik mesleğiniz konusunda neler söyle

HÜSEYİN BAŞDOAĞAN'DAN YANITLAR:

Sevgili  Abdülkadir Sorularınıza topluca yanıtlarımı veriyorum.

1- 1942’de Malatya- Arapgir’de doğdum. Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okulunu, Bursa Eğitim  Enstitüsünü bitirdm.  İlkokul öğretmenliği, orta dereceli okullarda Türkçe öğretmenliği yaptım. Bir ara MEB’nin merkez örgütünde çalıştım. Devlet Memurları Yabancı Diller Eğitim Merkezi’nin açtığı Fransızca kursuna katıldım, sertifika aldım. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi EYTP Bölümü’nde yüksek lisans  (master) yaptım. Basılmamış “Matematik ve Fen Bilgisi Öğretmenlerinin Hizmet İçi Eğitim Sorunları” adlı tezim vardır. 1989’da Ankara Cumhuriyet Lisesi’nden emekli oldum. Emekli olduktan sonra özel eğitim kurumlarında çalıştım.

Nurettin Ergen’le hazırladığı Güzel Konuşma Yazma Teknikleri adlı kitabı yayımlandı. (1987). İstanbul Ticaret Odasının açtığı Türkiye’nin Eğitim Politikası konulu yarışmada Dr. Feyzi Ulun, Hüseyin Topukçu’yla üçüncülük ödülünü aldılar.(1989) Yazarın ayrıca ÖSS Dilbigisi adlı bir kitabı daha vardır(1999). Eğitim içerikli bazı kaynakların dil açısından düzeltmesini yapmıştır.

2-H.BAŞDOĞAN DİYARBAKIR, MARDİN, GÜLHARRİN, VARTO, ACIPAYAM, BAKLAN  1950’li yıllarda otobüsle yolculuk, yok denecek kadar az. Diyarbakır Öğretmen Okulu’na gitmek için birkaç arkadaş Malatya’dan trene bineceğiz. Nasıl binileceğini, biletin nereden, nasıl alınacağın da bilmiyoruz. Posta treni, tıklım tıklım dolu. Kompartımanlarda yer bulmakta güçlük çekiyoruz. Yolcular, yolcuları uğurlamaya gelenler kompartımanları doldurmuşlar. İçeri kimseyi bırakmıyorlar. Reşat Nuri Güntekin, “Anadolu Notları”nda. “Tren yolcusunun kompartımana yabancı sokmamak için türlü hileleri vardır.” diyor. Reşat Nuri’nin dediği gibi, kalabalıktan en hoşlanan insan, vagona ayak attı mı toplumdan uzaklaşma hastalığına tutuluyor. Bencilleşiyor. İnsanlar, yanlarına kimseyi almamak için oturulacak yerlere; bavullarını, paketlerini, şişelerini... diziyorlar. Tren hareket etmek üzere ister istemez koridorda bir yere tutunuyoruz. Kompartımanlarda yer bulan arkadaşlarımız şanslı.

Tren, Eski Malatya’ya (Battalgazi’ye) doğru yol alıyor. Kayısı bahçeleri arasından geçiyor. Eski Malatya Kalesi surları, AslantepeBey Dağı gerilerde kalıyor. Ne var ki trenin her istasyonda durup hareket işareti beklemesi, yolcuları canından bezdiriyor.

Baskil’deyiz. Burası 4–5 bin nüfuslu küçük bir belde. Tren istasyonu, akasya, kavak ağaçları arasından kendini gösteriyor. Buğday, arpa, şeker pancarı tarlaları, ara sıra da, üzüm bağları...

Trenimiz, Hazar Gölü’nün çevresinde bir yay çizerek Maden’e doğru ilerliyor. Bu yöredeki bakır yatakları 12. yüzyıldan beri işletiliyormuş. 19. yüzyılda Erganimadeni adıyla anılan kent, 1927’de Maden adını almış. Maden’e geldiğinizi, teleferiklerle taşınan madenlerden anlıyorsunuz. Maden yüklü teleferikler, tren yolunun üstünden geçiyor.

Ergani’ye doğru önümüze açılan düzlükte güneş ışınları serap oluşturuyor. Bütünüyle düz bir alan. Arada belli belirsiz yükseltiler. Ekin biçen köylüler. Gözüm, çok uzaklarda, ovanın derinliklerinde sırtında tulukla su taşıyan köylü kadınlara takılıyor. Yol ağzında, tek tük yıkık duvarlı evler, duvar diplerinde gölgelenen yorgun köylüler. Ovanın sessizliğini delen trenimiz, ovayı yiyiyor, tüketiyor. Yer ile gök arasında ince, saydam bir toz bulutu ovayı örtüyor. Pencereleri, kapıları kapalı olan vagonların bütün gözeneklerinden işleyerek giren tozlar, giysilerimizin rengini değiştiriyor. Yolcular suskun; yorgun, bitkin... İçlerinden bir bir türkü tutturmuş:

Uzayıp gidiyor tren yolları

Açılıp sarmıyor yârin kolları

Trenin penceresinden dalgın dalgın çevremi izliyorum. Diyarbakır il sınırı tabelasını görünce kendime geliyorum. Arkadaşları uyarıyorum. İniş hazırlıkları başlıyor. Ben de tahta bavulumu, paketlerimi indirip trenin durmasını bekliyorum. Tren uzun düdüğünü çalarak Diyarbakır Garı’na giriyor. Birkaç arkadaş birleşerek bizi Öğretmen Okulu’na götürecek bir fayton tutuyoruz. O zamanlar, kent daha çok surların içinde. Yenişehir Bölgesi, yeni yeni oluşuyor. Etrafta tek katlı, iki katlı bahçeli evler.

lk kez evimden uzaktayım. Tanımadığım, bilmediğim bir kentteyim. Şalvarlı, poşulu bir Diyarbakırlımdan.

Diyarbakır etrafında bağlar var.

Fitil işler yüreğimde yarem var

türküsünü duyunca anadan, babadan ayrılış acısını duyuyor; Kemalettin Kamu’nun “Gurbet” şiirindeki şu dörtlüğü anımsıyorum:

Gurbet o kadar acı

Ki ne  varsa içimde

Hepsi bana yabancı,

Hepsi başka biçimde!

Diyarbakır, dağlarla çevrili, ortası çukurlaşmış bir alanda yer alıyor. Diyarbakır deyince, akla surlar geliyor. Diyarbakır kentinin tarihsel çekirdeğini oluşturan surlar, 5km uzunluğu, 10–12 m’yi bulan yüksekliği, 80 kadar burcuyla Çin Seddi’nden sonra en büyük sur. Burçlar, surun tümünü üstten dolanan bir yolla birbirlerine, bu yol da çeşitli noktalardaki merdivenlerle yere bağlanmış. Bunlardan Ulu BedenYedi KardeşKeçi BurcuEvli BedenSen ve Ben gibi burçlar daha çok dikkat çekmekte. Surların tarihi, M.Ö. 2000’lere kadar uzanmakta. Huriler zamanında yapıldığı sanılıyor. M.S. 349’da Romalılar, kenti bir surla çevirmişlerdir....

A.GÜLER- Teşekkürlen  azız Hocvam...

..................................................................

Devam edecek.....

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..