Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '15

 
Kategori
Söyleşi
 

Emekli öğretmen Hüseyin Başdoğan'la bir konuşma ( 2 )

Emekli öğretmen Hüseyin Başdoğan'la bir konuşma ( 2 )
 

Emekli öğretmen Hüseyin Başdoğan


  3- A. GÜLER:  Peki Sayın Hocam, Diyarbakır Öğretmen Okulu'ndan mezun omduktan sonra bir süre  Mardin / Gırharin  köyünde öğretmenlik yaptığınızı biliyoruz. Buralarda nasıl öğretmenlik yaptınız, oralardna memnun kaldınız mı? Anılarınız bağlamında bize buralardan da söz eder misiniz? 

H. BAŞDOĞAN: Diyarbakır, dağlarla çevrili, ortası çukurlaşmış bir alanda yer alıyor. Diyarbakır deyince, akla surlar geliyor. Diyarbakır kentinin tarihsel çekirdeğini oluşturan surlar, 5km uzunluğu, 10–12 m’yi bulan yüksekliği, 80 kadar burcuyla Çin Seddi’nden sonra en büyük sur. Burçlar, surun tümünü üstten dolanan bir yolla birbirlerine, bu yol da çeşitli noktalardaki merdivenlerle yere bağlanmış. Bunlardan Ulu BedenYedi KardeşKeçi BurcuEvli BedenSen ve Ben gibi burçlar daha çok dikkat çekmekte. Surların tarihi, M.Ö. 2000’lere kadar uzanmakta. Huriler zamanında yapıldığı sanılıyor. M.S. 349’da Romalılar, kenti bir surla çevirmişler.

 Diyarbakır Surları ve Burçları / Diyarbakır Kalesi duvarlar üstünde Abbasilerden Selçuklularca, Bizanslılardan Osmanlılarca değin değişik dönemlerden kalma çok sayıda yazıt ve kabartma bulunmaktadır. Kent, kuzeyde Dağ Kapı, doğuda Yeni Kapı, güneyde Mardin Kapısı ve batıda Urfa Kapısı’yla dışa açılır. Kapılara türküler yakılmıştı. Bunlarda biri:

 Mardin kapı şen olur.

Dibi değirmen olur.

Buralarda yâr seven

Vallahi verem olur.

 

Mardin Kapısı’ndan çıkınca Silvan’a giden eski karayolunun üzerinde 164 m uzunluğunda, on gözlü tarihi Dicle Köprüsü, köprüye gitmeden yolun sağında Dicle Irmak’ına bakan yamaçta da Atatürk Köşkü var.

  Diyarbakır’ın eski evleri, yörede çıkan siyah renkli bazalt taşıyla yapılmış, plan iklimine göre belirlenmiş. Evler birbirine yakın, sokaklar dar. Sokakların belli bir bölümünün üstü evlerle örtülü*[1]. Evlerin altından geçerek yolunuza devam eder ya da çıkmaz bir sokaktan geri dönersiniz. Evlerin girişinde, yüksek duvarlı avlular, avluların ortasında da havuzlar vardır. Şakşakoyu vurup içeri girdiğinizde apayrı bir dünyayla karşılaşırsınız. Kent mimarisinin zenginliğini yansıtan bu evler ayvanlı, zerzemili, şehnişinlidir.

 Hamuru; acı ve hüzünle yoğrulmuş bu kent, çeşitli uygarlıkların beşiği olmuş. Zengin tarihsel dokusuyla ilginç bir kent. Böylesine dolu dolu yaşanmış bir uygarlığın izinden yürüyerek bu kentin geleceğine umutla bakabiliriz.

              MARDİN

 Mardin’den de Karacaoğlan, Mardin’den,

Çeken bilir ayrılığın derdinden,

Koçhisar’dan, Hasan Dağ’ın ardından

Acep gezsem, elâ gözlüm var m’ola?*

 Mardin’de elâ gözlüler değil; kara gözlü, kara kaşlılar var. Mardin, ilk görev yerim. Değişik kültürleri, dinleri bağrında yaşatan bir kent.  1959–1960 Öğretim yılında Diyarbakır Öğretmen Okulu’nu bitirince Mardin/Gülharin (Sonradan Ortaköy olarak adı değiştirildi.) Köyü ilkokulu’na atamam yapıldı. O yıllarda karayolları bugünkü gibi gelişmiş değildi. Hemen hemen herkes trenle yolculuk yapardı. Tren garları, istasyonları yolcuları uğurlayanlarla dolar taşardı. Tren, düdüğünü öttürmeye başlayınca ayrılık sancısı da başlar; trenin kalkmasıyla garı ya da istasyonu hüzün kaplardı.

Beni uğurlayan olmadı. Nasıl olsa üç yıl, bu yoldan gidip gelmiştim. Diyarbakır’da trenden inip otobüsle yola devam edecektim. Garda, trenden indim. O yıllarda kentle gar arasında çalışan faytonlar vardı. Öğrencilik yıllarımızda birkaç arkadaş toplanır; pazarlıkla bir fayton kiralardık. Bu sefer, yalnızdım. Faytondan çevreyi gözden geçiriyorum.

 Yenişehir, biraz daha büyümüş; yeni modern binalar yapılmış. Valilik, okullar, devlet kurumları genellikle bu bölgededir. Eski Diyarbakır,Kaleiçi’ndedir. Bu bölüm, surlarla çevrilidir. Surların dört yöne açılan dört önemli kapısı vardır. Kuzeyde Dağ Kapısı (Harput Kapı), batıda Urfa Kapısı (Rum Kapı), güneyde Mardin Kapısı (Tel Kapı), doğuda Yeni Kapı (Dicle Kapı). Surlar, 349 yılında Roma İmparatoru II. Constantiuszamanına yapılmış. Çeşitli çağlarda onarılmış. 82 burçlu 5 km uzunluğunda, yüksekliği 10–12 metre, duvar kalınlığı 3,5 metre arasında değişmektedir.[2]Dağ Kapısı’ndan Mardin Kapısı’na doğru ilerliyoruz. Dörtyol’u geçiyoruz. Öğrencilik yıllarımızda, buradaki börekçilere gelirdik. Özellikle, Börekçi Şehmuz ünlüydü. Sağımızda Ulu Cami, Anadolu’nun en eski camilerinden biri. (MS 639’da kiliseden camiye çevrilmiş).

Atatürk Caddesi’ni bir baştan bir başa geçiyoruz. Mardin Kapısı’ndan otobüse binip Mardin’e gideceğiz. Sur diplerinde yaşamlarını sürdürenler, gezginci satıcılar… Mardin yoluna düşüyoruz. Sağımızda Gazi Köşkü, yeşillikler içinde. Öğrencilik yıllarımızda piknik yapmaya gelirdik. Solumuzda Dicle, ağır ağır akıyor. Ongözlü Dicle (Bu köprüye Ongözlü Köprü, Silvan Köprüsü’nde denir.) Köprüsü’nü geçiyoruz. Dicle vadisi yeşil mi yeşil. Diyarbakır’ın ünlü karpuz ve kavunları bu vadide yetişir. 25–30 kg olan karpuz ve kavunlar, dilimlenerek satılır. Satış yerlerinin önündeki iskemleye oturup, tek dilimi kilolar çeken karpuzunuzu yiyebilirsiniz.

 Dicle Köprüsü’nü arkamızda bırakıp Mardin’e doğru yol alıyoruz. Uçsuz bucaksız bir bozkır. Uzakta, pek çok uzakta bir köy görünüyor. Kerpiç duvarlı, toprak damlı, tek katlı, küçük, birbirinin içine girmiş evler. Sap, saman, kuru ot, tezek yığınları… Güneş, güneş ışıklarının oluşturduğu serap. Stepte güneş ışığı yakar. Yakıcı sıcaktan korunmaya çalışan koyunlar, başları yerde halkalar oluşturmuşlar. Sıcaktan dili dışarı düşmüş çoban köpeği, sürünün çevresinde dolaşıyor.Uzaktan Çınar göründü. Beldeyi gölgeleyen birkaç akasya, kavak, söğüt ağacı… Buğday, arpa tarlaları, arada bir üzüm bağları. Çınar o yıllarda yeni bir yerleşim merkezi. Bulgaristan’dan, Kudüs’ten gelen göçmenlerle büyümüş ve gelişmeye başlamış.

Çınar’dan sonra da bozkır, göz alabildiğine uzuyor. Otlar kavrulmuş. Bir tarla sıçanı arka ayakları üzerine kalkmış; ürkek, korkak bakışlarla biçilmiş ekin tarlalarında kendine yiyecek arıyor. Saplar arasından bir tavşan fırlıyor. Yol kenarlarına konan serçeler, sırtları kanatları gök renkli, mavili, ebrulu güvercinler, ekin sapları arasında kendilerine buğday taneleri arıyor. Bir atmaca, gökyüzünde kantlarını açmış; tarlalardaki güvercin, keklik palazlarını araştırıyor. Jet hızıyla dalıp yükseliyor.

 Mardin’deyim. Tek bir cadde, batıdan doğuya doğru uzanıyor. Düz damlı, avlulu Mardin evleri, bir tepenin yamacında iç içe. Bu tek caddede motorlu araçlar çalışır. Mardin; bir tepenin yamacına yaslanmıştır. Yamaçtaki evlere taşımacılık, hayvan sırtında yapılır.

Ayakkabımı boyatırken Gülharin Köyü’nün özelliklerini soruyorum. Boyacı, tavuk ve yumurtasının bol olduğunu söylüyor. Oysa benim düş evrenimde oluşturduğum köy, bu değil. Toprağında burcu burcu gül kokar. Ovalarında sürü sürü kuzular meleşir. Yaz gelince ağaçlarının meyveleri eğilir. Adı “Gülharin” olan bu köyde ne gül, ne de gül dikeni görebilirsiniz. Çalı çırpı, çer çöp de yoktur. Suriye sınırına kadar halkın “çöl” dediği düzlükler uzanır. Bir dal ağacın gölgesinin arandığı düzlükler. Baharda yeşeren yaz sıcağında kuruyan çatlayan topraklar.

 “Gülharrin” adı, sonradan “Ortaköy” olarak değiştirilmiş. Nusaybin yolu üzerinde sırtlarını birbirine dayamış; düz toprak damlı, duvarlarına tezek yapıştırılmış evler. Çatılı tek bina okul. Yolun kıyısındaki kuyudan; rengârenk giysili, hotozlu* kadınlar, genç kızlar bir kuyudan su çekiyorlar. Tartışmalar, çekişmeler bir dello* su için. Bir çocuk ağlayarak “Ümm may” (Anne su). “İbn dello dolmadı” (Oğlum çello dolmadı.)

 Okula doğru yürüyorum. Başına beyaz bir poşu bağlamış. Poşunun üzerine de egal takmış, entarili, alttan beyaz donu ayak topuklarına dek uzanan bu gence yaklaşarak selam veriyorum. Muhtarın evini soruyorum. Maif bi Türkî (Türkçe bilmiyorum). (Bu gencin Türkçe bildiğini, muhtara karşı gruptan olduğu için muhtarın evini göstermemek için Türkçe bilmediğini söylediğini öğreniyorum). Mardin’e bu kadar yakın bir köyde Türkçe bilmeyen insanların olması beni üzdü. Oysa bu köyde yıllardır okul vardı. Demek ki tek öğretmenle Türkçe eğitim ve öğretimi amacına ulaşmıyor. 1000’in üzerindedir...

...............................................

Devam edecek

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..