Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '08

 
Kategori
Kitap
 

En uzun gece

En uzun gece
 

BİR KİTAP TANITABİLMENİN MUTLULUĞU;

Her şey, bir Truva atının hücumuna uğrayıp, karantinaya alınmamdan sonra msn iletime her türlü virüslü dosya kabul edilir yazıp, birden ona kadar sayarak ekranıma bir süre veda etmek kararı almamla başladı.

Artık bol güneşli bir günde loş bir oda da değil elimde kitabımla sahildeki bantlarda oturmanın keyfini yaşayabilirim diye düşünerek, kendime zaman ayırabilirdim. Böylece Sn. Ahmet Altan”ın “EN UZUN GECE” adlı kitabını seçtim. Belki bana PC den ayrı kalmanın çağrıştırdığı bir duygu, belki de bir zamanlar The longest night, adlı senaryodan çağrışım yaptırdı.

Bir roman ki içinde kendinden bir parça bulmaması olanaksız gibi okuyanın. Sn. Ahmet Altan'ın genelde ilişkilerde aşk ve duygusallıktan yana konulara değinmesi benim ilgimi çekmiştir, psikolojik içeriklere ilgimden belki..

Tehlikeli Masallar, Kristal Denizaltı gibi yapıtlarından sonra, en çok etkilendiğim roman oldu. En Uzun Gece de farklı bir bakışla aşk'ı anlamaya çalıştım. Genelde en mutlu evliliklerin kırsal ve eğitim olanağı kısıtlı yerlerde şehirde yaşayan eğitimli kişilerden daha çok olduğu yapılan alan araştırmalarında saptanmıştır. Köylerde boşanma oranı düşüktür. Sosyal içerik olarak da baktığımızda evliliklerde iki zeki, kültürlü kişinin, üstelik de birbirlerine deli gibi aşık olarak evlendikleri halde, nasıl mutsuzluğa dönüşen bir aile yapısına dönüşebildiğini de vurguluyor. Birbirlerini çılgınca seven iki entelektüel çift, böyle olduğu halde bir türlü doyuma ulaşamayan bir beraberlik ve neticede aşırı doygunluktan olduğunu fark etmeyen çiftlerin arayışlara girmesi. Kadın aşkından ne kadar emin ise o denli hayal kırıklığına düşer. Kocasının ihanetlerini yalanlarını ustalıkla ve zekice fark edince, kendini mesleğine vererek görünüşte bir bastırma ile aslında o da bir arayışa girerek kendini dağlarda bir bilimsel araştırma ekibiyle bulur kadın.

Erkek karısını çok sevmektedir aslında. Onun için yapmayacağı şey yoktur. Ama yinede vazgeçemez kaçamağından. Ve yaralı bir kadın kadar tehlikeli biri yoktur böyle konumlarda. Kadın hep şu sözü söyler kendini sorguladığında ”MUTLULUĞU HEP BENİ EN MUTSUZ EDEN ERKEKTE ARADIM”

Bundan böyle şuuraltındaki aldatma duygusu onu töre cinayetlerini araştırmaya iter. Mesleği icabı kendini avutuyorken, kocasına duyduğu aşk ve ihanet onu aldatmaya götürür. Ve o da aldatır. Yaraladığı kadın tarafından aldatılmayı koca bir türlü hazmedemez.

Aksiyonları vermeyim. Olurda hani okumadan önce kitabın sonunu açıp okuyan sonra da merak etmeden okuyanlardan değilsinizdir.

Birbirine çılgınca aşık bir karıkocanın, nasıl birbirinden vazgeçemeden ayrı ayrı yalnızlığa itilip, hayatlarını, aşklarını bir geçici heves uğruna nasıl mahvettiklerini ve hala birbirlerini severek ayrı yaşadıklarını, akıcı bir ustalıkla anlatmış yazar. Ah bu tutkular.. E ne duruyoruz belki sizde benden farklı bir şeyler algılarsınız. Malum ya çoğu kesimde , ”UN İLE EKMEK KIT, ER İLE AVRAT ZIT” ya da “KARNINDAN SIPAYI, SIRTINDAN SOPAYI EKSİK ETMEYCEEN" diyenlerde severek ayrılan olmuyor en azından. Saygılar..

 
Toplam blog
: 165
: 856
Kayıt tarihi
: 17.10.07
 
 

Edebiyet fakültesi  mezunuyum. Öğrenmenin yaşı yoktur diyerek çeşitli kurslardan da el sanatları ..