Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Eylül '07

 
Kategori
Anılar
 

Erkek var mı?

Erkek var mı?
 

1960 başlarında, Gülnar-Anamur karayolu, Gilindire içerisinde, deniz kenarından değil de daha yukarıdaki eski yoldan geçerdi. O eğri büğrü, dar yol, olduğu gibi bırakılmış ve yenisi için kıyıdaki tarlalar kamulaştırılmıştı. Bizimki de kamulaştırılan alanlar arasındaydı. Merkezde, Nazilli mevkiinde, yolun güneyinde, denize doğru daralan üçgen şeklinde, yarım dönümünden fazla bir burun kalmıştı bize. Ne bina yapılır, ne ekilir ne de dikilir; tapulu ama işe yaramaz bir arazi.

Daha sonraları, bomboş duran bu yerde, turistler çadır kurmaya başladı. Deniz, hemen önlerinde. Yüzerler, su kayağı ve sörf yaparlardı. En sık da lisede okuduğum yıllarda tanıdığım Gerard gelirdi, ailesiyle. Çocuklarımız birlikte oynar, ara sıra ya lokantada ya da bizim evde akşam yemeklerinde buluşurduk.

1990 başlarıydı. Yaz tatilindeydik. Onlar da gelmiş ve bizim yere kamp kurmuşlardı. Bir gün yanlarına gittim. Kavurucu yaz güneşi, inişe geçmiş; dağ da gölgesini yollamıştı çadırlarının üstüne. Oturulacak yeri ve sırt kısmı, mavi beyaz çizgili bezden, katlanır sandalyeler çıkarılmıştı dışarıya. Elimizde buzlu Whisky, denize karşı oturmuş sohbet ediyorduk. Bir ara fizik hocası olan arkadaşım Gerard, “ Benim hanım, bugün çarşıda erkek aramış, ” demesin mi! Karısı Joelle de “ Amma da abarttın şu küçük olayı; oldu bir kere, ” deyince iyice meraklanmaya başladım.

Kadın, sarı plastik kaplı sözlük elinde, çarşıya meyve almaya gitmiş. O yıllarda çarşı da çarşı olsa! Müşterinin aradığı değil, bakkalın sattığı bulunurdu. Bazı dükkânların önünde, birkaç küçük sandık içinde domates, kavun, karpuz, patates, soğan satılırdı. Doğru dürüst ne sebze bulunurdu ne de meyve.

Joelle, meyve ve sebzenin de satıldığı bir dükkâna girince, “Erkek var mı” demiş. Satıcı, bir kadına bakmış bir de kendine. “ Benden iyi erkek mi olur, ” diyecekmiş ama diyememiş; biliyormuş, Joelle’in benim arkadaşım olduğunu. Cevap verememenin mahcubiyeti içinde bakıp kalmış kadına. Joelle yinelemiş dileğini: “Erkek istiyorum.” Bizim yiğidi sarmış bir telaş. “Ne yapsam ki” deyip duruyormuş. Kadın ise bir anlam veremiyormuş satıcının yüzündeki ifadeye. Yanlış mı telaffuz ettim acaba diyerek, sözlüğü açıp göstermiş: “Erik” yazıyormuş, Fransızca sözcüğün karşısında. Bakkal, “Yok” diyebilmiş sadece. Kocaman da bir “Oh!” çekmiş, kadın gidince.

Joelle, bir yerlerde hata yaptığını sezmiş ama anlayamıyormuş neyin ne olduğunu. Dışarıda açmış sözlüğünü, bakmış “Erkek” sözcüğüne. Kızarmış yüzü. Gülsün mü, ağlasın mı düştüğü duruma. Dönünce de anlatmış gafını kocasına ve arkadaşlarına. Gülüşmeler yükselmiş deniz kıyısından.

Gerard anlatamıyordu bile olup biteni kahkaha nedeniyle. Bu arada içkisi genzine kaçmış, gülmeyi bırakmış, öksürmeye başlamıştı. Kızı lafa karıştı. “ Anne! Söylesene bakkal nasıldı?” Joelle, gülerek yanıtladı: “ Yakışıklıydı; iri siyah gözleri kocam açılmıştı.”

Bardaklarımız boşalmıştı bu arada. Lokantadan da kızarmış balık kokusu geliyordu. “ Haydi, gidelim. Balıklar soğumasın, ” dedi Joelle. Neşe içinde tuttuk lokantanın yolunu. Masa hazırdı. Her şey mükemmeldi. Beyaz şarap da getirildi sofraya. “ Erkek ” sözcüğü düşmüyordu dillerden. Gülüşmeler sürerken, ben de anlattım, Fransa’da başıma gelen, buna benzer bir olayı:

Tekel bayiine girmiştim. Tereklerde bin bir çeşit sigara vardı. İlk kez sigara alıyordum ve markalardan hiçbirini tanımıyordum. Parası da önemliydi benim gibi bir öğrenci için. Bunlar bir yana, nasıl isteyecektim? Ana sorun buydu. Paketleri inceliyordum sürekli. Üzerinde bayan resmi bulunan birine takıldı gözüm. Adı “Fransez”. Telaffuzu da oldukça kolay bir sözcüktü. İyi de içimi nasıldı acaba? Ayrıca fiyatı da belirtilmemişti. Kararsızdım. Tam o sırada bayi, “Buyurun” dedi. Bir Fransez kaç para, deyiverdim. Adam şöyle bir irkildi. “ Bana ne soruyorsun? Çık dışarı, git kendisine sor” demez mi sertçe bir ses tonuyla. Aptallaşıp kaldım. Ne yanıt vereceğimi de bilemedim. Bir paket Fransez desem, olacakmış ama bir Fransez deyince, iş karışmış. Ben sigara yerine meğer bir Fransız kadınının fiyatını sormuşum.

Kahkahalar birbirine karıştı lokantada. Duvarlarda yankılandı seslerimiz...

 
Toplam blog
: 95
: 1738
Kayıt tarihi
: 12.06.07
 
 

Emekli öğretim görevlisi, çevirmen, öykü yazarı, kültür ve düşün dergisi Gerçemek'in sahibi ve ge..