- Kategori
- Edebiyat
Erotik şiirin kadın söylemcisi: Süheyla Taşçıer
Cemal Süreya, erotizmi kapalı kapılar ardından, gün ışığına çıkaran şair olarak nitelenir. Erotik ayrımları gösteren ilk kuşak, Servet-i Fünuncu'lar olmasına karşın, kadın ve erkeğin cinsel isteklerini, yasak ilişkileri, yatağı, cinselliği gösteren şairler İkinci Yeni'ciler arasından çıkmıştır, dersem abartmış olmam. Özellikle Cemal Süreya "erotik bir şiir” olarak tanımlar kendi şiirini.
Süheyla Taşçıer'e "Neden erotik şiirler yazıyorsunuz?" diye soran Banu Kalyoncu’ya verdiği yanıt bence çok anlamlı: ”Bu soru ilkokul öğretmenimi anımsattı "Süheyla neden yaramazlık yapıyorsun?..." Evet Taşçıer aşkla, erotizmle yoğunlaştırdığı şiirleriyle anlamlı bir yaramazlığın altını çiziyor.
Taşçıer kendisini seven, aşık olanları izlemekten, onların kendini sevmesinden farklı bir tat alıyor. Aşık olmaktan çok, aşık olanların ilgi odağı olmaktan hoşlanıyor. Dizlerinden de bu ayrıntıyı bulabiliyorsunuz.
Cemal Süreya 20 yıl kadar önce Süheyla Taşçıer için şu sözleri söylediğine göre, bir bildiği vardır elbette: “Türkiye’de erotizmi şiirleştiren ilk kadın şair, Dünyada Sapho, Türkiye’de Danimarka burunlu Süheyla. On beş yıl sonrasının şirini yazıyor.”
Süheyla Taşçıer'in yaşam öyküsünden bir kesit sunalım mı ne dersiniz?
Ankara’da 15 yaşında gazetecilikle tanışır. Bir süre amatör muhabirler yetiştiren Radyo Televizyon dergisinde çalışır.Daha sonra “Okul” olarak nitelediği Barış gazetesinde görev alır.
Barış Gazetesinde yaptığı haberlerin ses getirmesi ve Ankara’da liselerarası şiir yarışmasında ikinci gelmesinden sonra, Hürriyet gazetesinin kapıları da Taşçıer’e açılmış olur.
12 Eylül darbesinde yazdığı “Yeni Hükümetle Yeni Zamlar” haberi nedeniyle İstanbul sıkıyönetim komutanlığınca, üç gün süren sorgulama sonunda 10 gün gözetim altına alınır. Ankara sıkıyönetim komutanlığı Asala Esenboğa baskını haberiyle ilgili olarak Taşçıer’i günlerce sorgular. 7 yıl Hürriyet gazetesinde çalışan Taşçıer, Kanal D ve Show TV’de özel haber muhabiri olarak görev yapar. İlk şiir kitabı On İki Saatlik Sevgili’yi, 1990 yılında yayımlar. Yağmur Altında Sevişsek 1992’de okurlarıyla buluşur.
Süheyla Taşçıer, 2007 yılında Kültür Bakanlığı’nın desteklediği Bacıyan-I Rum (Anadolu Kadınları) belgeselinin metin yazarlığı ve senaristliğini de yapar.
Cemal Süreya “Şair İstanbul’da yaşar” deyince, 1988 yılında İstanbul’a gelir. Hâlâ İstanbul’da yaşamaya ve yazmaya devam ediyor.
Süheyla Taşçıer’in ilk iki kitabı On İki Saatlik Sevgili, Yağmur Altında Sevişsek ile son şiir kitabı Tenimin Altındaki Tanrıçalar İstanbul’da Payan Yayınları arasında okurlarıyla yeniden buluştu. Üç kitabın da tasarımı, kapak düzeni, baskısı göz alıcı, sıcak. Üç kitabın kapağında da onun bakışını duyumsar gibi oluyorsunuz.
Süheyla Taşçıer’le tanışma, buluşma yılımız 28 Nisan 2007. Akdeniz’in şirin ilçelerinden Datça’da bir edebiyat etkinliğinde. Şair dostlarım Ümit Yaşar Işıkhan, Abdullah Neyzar Karahan, Mehmet Sadık Kırımlı’yla birlikte. Şiirlerini okurken, ne çok alkış aldığına, ilgiyle izlendiğine Datça’da tanık olmuştum. O günden bu yana dostluğumuz sürüyor. Şimdi üç şiir kitabıyla göz göze, gönül gönüleyiz. Bir kadın duyarlığının tüm sorumluluğuyla sesleniyor. Erotizmi yapay, sulandırılmış bir biçimde sunmuyor okurlarına.
“Şiir yaşam biçimim...” derken, her sözcüğe bir kuyumcu titizliğiyle çalıştığını da ekliyor. Taşçıer şiirlerinde cesur, atak, söylediğinin arkasında duran bir şair. Kadınlığın tüm duyarlığı ile şu dizeleri söylemekten çekinmiyor:
“önce / düğmelerimi çözüyorsun / sonra / okşuyorsun
ağız dolusu öpüyorsun sonra
göğüslerim avuçlarında uç veriyor
sen / soluk soluğa / ben / çığlık çığlığa”
Taşçıer, salt erotik şiirler yazmıyor elbette. Geçmiş yıllarda yaptığı gazeteciliğinin de etkisiyle güncel, toplumsal, siyasal konuları da şiirlerinde kullanıyor. "Benden fazla tenimin altındaki tanrıçalar huzursuz olmuştu. Son kitabım uzun yılların çalışması. Yaşam yolum dediğim uzun koridorumda yürürken her şehir şiirin ışıklarıyla beni karşılıyordu. O şehirler ki şiir dolu. Töresiyle, cinayetleriyle, başkaldırıları, aşkları, sevdaları ve hasretleriyle şiir dolu şehirler... Açılır imge odalarım, hayat yolum dediğim uzun koridora. Şehrim sırtımda yürürüm" (Banu Kalyoncu’yla söyleşi, Edebiyat Defteri sitesi)
bugün cumartesi beyler
kim bilir kaç kadın
döl yüklü gecelerden uzandı sabaha
bugün cumartesi beyler
cumartesi
s.66 /cumartesi annenlerine
Bu arada şairlere de sözü var Taşçıer’in :
“uyumasın bu gece de şairler / en ayıp şiirlerini yazsınlar / günahsa günah”
s.10
Taşçıer’in aşk için söyledikleri de ilginç:“Her şeyden önemlisi; gölgelerin ayak izlerini silemeyeceği ve inadına dünyayı daha güzel kılmak adına aşk... Hesapsız kitapsız aşk... Ben aşkı hiç bir zaman darağacına çektirmem... Dünya büyümez çünkü sevişmek ihaneti kabul etmiyor...”
Hadi o zaman onun AŞK adlı şiirine de kulak verelim:
buralar serin diyorsan
rüzgârı kırıp
göğün ortasına açılalım
uzun bacaklı ağaçlarımızla
karnını oyalım güneşin
ete kemiğe bürünmüş
piramitlerin efendisi mısıra uzanalım
nil çekilsin gözlerimin sürmesine
afrodizyak tütsüler yaksın tanrılar
yeryüzü insin saydamlığına
tanrıçalar tenimin altında kıpırdasın
çatlasın kleopatra
kör olsun
parmaklarımdan süzülen ışıktan
büyülensin orman
utanır mı toprak ana rahminden
hadi döl
döl
döl şekillen
(Tenimin Altındaki Tanrıçalar, s.23)
“Yeter ki yalnız olayım... Ama müziğim olmazsa olmazım...” Onun şiirlerini okurken, dizeleri arasında dolaşırken müziği duyumsuyorsunuz zaten.
Süheyla Taşçıer’in kitabını edinmek ve iletişim kurmak isteyenler info@payanyayinlari.com adresinden yararlanabilirler.