Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ocak '10

 
Kategori
Güncel
 

Es deli rüzgar

Es deli rüzgar
 

(Kaybolan Gençlik)

Sarı dana ihtiyar Durmuş emmiyi tınlamıyor bile. İki zıplayışta köyün tepeye varıyor. Ona yetişmek ne mümkün. Seksenlik incelmiş bacaklar yokuşa tırmanınca bükülü bükülüveriyor. Hayvanların yaşlılarını alıp götürmüşler köyden. Sanırım şehirlinin sucuğu salamı için. Tersine insanların da gençleri gitmiş. Köy sarı danayla ihtiyar Durmuş emmiye kalmış.

Eskiden böyle miydi? Büğelek tutan sinekli danalar köyün dağlarında birbirleriyle arası kesme oynarken Durmuş emminin veletleri de peşlerinde teke zortlatması oynardı. Akşam olunca hepsi de yorulur, danalar oğlanların önünde tıpış tıpış girerlerdi ahırlarına.

Ülkemin dağları bomboş. 70 milyon insan nereye gitti? Yoksa kırk haramiler hepsini kılıçtan mı geçirdi? Her köyde bir Durmuş emmi; ölmemişse bir de Zahle karı. Birliğini kaybeden kumandan gibi dağların yaramaz çocukları, kuşların belalısı gençliği arıyorum.

Kayıp gençlik ile ilgili bazı ihtimaller üzerinde duruluyor. Onların Amerika’dan sonra keşfedilen yenidünyalara gittikleri söyleniyor. Kristof Kolomb’un torunlarından Aborjin Salih amcamız bize bazı ülke isimleri saydı. Kızılay, İstanbul, Alamanya, Kordonboyu, Arabistan, Taksim, İzmir, Rusya, Ankara, Beyoğlu, Libya… Gençlerimiz topraklarını bırakıp işte bu yeni ülkelere gitmişler.

Şakayla karışık bu gerçek ülkemizde fazla önemsenmez nedense. Halk “ekmek davası” derken sosyologlar “köyden kente göç” ten söz ediyorlar. Aslında bu bir ülkenin terk edilişidir. İnsanlarımız topraklarından koparılmıştır. Köy okullarına medeniyet götürsün diye kentli öğretmenler bilerek atanmışlardır. Ama bu öğretmenler düşünce ve davranışlarıyla geldikleri kenti de adeta yanlarında götürmüşlerdir. Öğretmeninin sucuk kızartıp yediğini gören köylü çocuğu güzel olan her şeyin şehirde olduğuna inanmıştır. Öte yandan şehre gidip gelen görgüsüzler, gördükleri her şeyi ballandıra ballandıra anlatıp köylünün aklını çelmişlerdir. İnsanlarda tarımın karın doyurmayacağı fikri oluşmuştur.

Tarım ürünleri tarlada üç kuruşken, üstelik iki parça kır bacak tarlayla köylü doyar mı? Ekmek, sebze ve meyve pahalı olduğu halde köylü neden aç diyorsun? Kilosu 40 kuruş olan buğday ekmek olarak sofrana tam 6 katına, 2, 5 liraya geliyor. Bu aradaki muazzam fark köyünü bırakıp şehre giden insanlarımızı doyursa yine iyi. Ama maalesef köylüden 40 kuruşa buğday alıp sana 2, 5 liraya satan aracı dayı bu parayla durmadan arabasının marka ve modelini değiştirmektedir. Kaybolan gençliğin esrarı işte burada yatıyor. Şehrin insanı çeken cazibelerini ve insanlarımızın tembelliğini de eklememiz lazım.

Bu ülkenin havada bulup tavada yiyen, her nasılsa zengin olmuş insanlarının çocukları Beyoğlu restoranlarında beyler paşalar gibi yiyip içip yaşayabilirler. Siz fakir gençlerin onlar gibi olmanız mümkün değildir. Babanızın kapıcılık parasını ya da annenizin çamaşırcılıktan aldığı üç kuruşu mu yiyeceksiniz? Kendi gerçeklerinizle yüzleşmeniz lazım. O parlak camekânlı vitrinleri mahsus gözünüze sokuyorlar. Sizleri Beyoğlu sokaklarında mahsus gezdiriyorlar. Başınız dönsün, düşünemeyesiniz diye.

Türkiye’nin Beyoğlu diye bir geleceği olamaz. Bu hipnotizma uykusundan uyanmalısınız. Şunu asla unutmayın. Kuzey Irakta askerin başına çuval geçirenlerle sizleri Taksim’de dolaştıranlar aynı kişilerdir. Taksim-Beyoğlu zihniyetiyle Amerikan uşaklığına prim veriyorsunuz. Sizleri topraklarınızdan koparmışlar “Yiyoruz Türkleri” diyorlar. Elbette senin de Taksim’in, Beyoğlu’n olmalı. Yaşamayı size kim yasak edebilir ki? Ama IMF’n yarım trilyonluk borcundan dolayı beşikteki kardeşin rehin alınmış iken senin beş katlı Mc Donalds hamburgeri yiyen profilin Türkiye gençliği için utanç tablosudur.

Ben ağlayarak ölebilirim ama sizler ağlayarak yaşayamazsınız. Umuda ihtiyacınız var. Hepinizi sezeryan yapıp hastane önlerine attılar. Yeniden kendiniz olarak doğmalısınız. Türkiye gençliği bugünkü görüntüsüyle Atatürk’ün izinde değildir.

Atalarınız, büyükleriniz suçlarının bedelini size ödettireceklerdir. Biz beş katlı Mc Donalds hamburgeri yiyemediğimiz halde bize miras bırakılan bu bedeli ödedik bitiremedik. Yarım trilyon dolar borç almışlar. Bu para İngiliz leydilerinin kıvrak dönüşlerine mi yoksa benim hem çorap hem de ayakkabı yerine karda kışta giydiğim cızlavat postalıma mı gitti?

Bu ülkenin insanları 80 yıl boyunca Amerika’ya, kahpe feleğe ve kör talihe küfrederek yaşadılar. Küfür ettiği Amerika aya gitti; kendisi yaya kaldı. Felek yolda görse tanımaz. Kör talih zaten görmez. Umuyorum ve diliyorum ki sizler aynı hataya düşmeyeceksiniz. Sizi, bizi bu hale getirenler ülkenin en güzel yerlerinde cennet hayatı yaşıyorlar. Kim bilir belki de Metin Oktay tarih kitaplarında Anafartalar kahramanıyla aynı sayfalarda resimleri basılacak. Ama asla Türk milletinin kalbinde yer alamayacaklar. Bu ülkenin ekmeğini suyunu onlara helal etmiyoruz.

Siz kendiniz kaybolmuyorsunuz; sizi kaybediyorlar. Ağaçların dallarını, filizlerini kesip attığınız zaman geriye işe yaramaz kurumuş kökleri kalır. Türkiye ağacını bir daha filiz vermeyecek şekilde buduyorlar. Ülkeyi yöneten AKP iktidarı için gençler sadece slogan atmak, bayrak sallamak, bildiri dağıtmak ve mitingleri örgütlemek için önemlidir. Diğer partilerde de aynı. Sizin geri kalanınızı da kafelere, barlara ve hamburgercilere doldurmuşlar halkın paralarını sizin vasıtanızla ülkeyi yiyip bitiren sömürü kazanına aktarıyorlar.

Bu ülkenin bir kısım sahtekâr yöneticileri özgürlük, serbestlik, demokrasi, milliyetçilik, dindarlık, laiklik gibi hepimizin aşığı olduğu değerleri, ama bu sefer bizi kandırmak ve kullanmak için, zincir gibi boğazlarımıza takmışlar, bizleri karanlık bir geleceğe doğru sürüklüyorlar.

Minnacık çocukken sırtınıza sardıkları sizden büyük çantayla, sabahın köründe okula gittiğinizi görenler, sizin ilerde bir gün büyük büyük adam olacağınızı sanmışlardır. Gençliğinizi elinizden alan 15 yıllık bu çağdışı eğitimin sonunda limon satıcısı olarak başlayan hayat serüveninizin belki de Boğaz köprüsünün korkuluklarında sona ereceğini hiç kimse bilemezdi.

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..