Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Temmuz '10

 
Kategori
Güncel
 

Etki-Tepki

Etki-Tepki
 

Karşılaştığımız herhangi bir olay, duyduğumuz bir söz üzerine olayı yaratan, sözü söyleyen kişiyi bulup yüz yüze konuşmak, olan bitenin hesabını sormak isteriz ki bu da çok doğal bir istektir. En azından kimin haklı, kimin haksız olduğunu, konuşulanların ne kadar doğruyu yansıttığını anlayabilmek için.

Öyle bir ülke de yaşıyoruz ki, yaşadığımız ülkenin içinde bulunduğu durumu sadece haber dinleyerek -ki genelde yanlı haberler- anlamak yeterli olmuyor. Diziler ve reklam arası diziler bulunmakta. Önemli mi? Belki.

Telefonda kocasına gözleri yuvalarından fırlayarak “İdare edemem ….” diye bağıran, oraya buraya tekme atan kadın,

Ağaçtan elma kopararak, yemek isteyen çocuklara …. markalı meyva suyu içmelerini öneren bahçe sahibi yaşlı adam. Reklamın sonunda “Tıpkısının aynısıymış” diye varsayımda bulunan bir çocuk. Tabii ha ağaçtan kopardığın meyvayı yemişsin ha fabrika da üretilmiş meyva suyundan içmişsin ne fark eder ki.

Ya da oğluna meyva suyu sıkmak yerine hazır meyva tozu’nu sulandırıp veren bir anne ve çocuk…

Mutlu olmak, âşık olmak, neşeli olmak, paylaşmak ve daha nice olumlu duygular için ya sürekli yemek, içmek ya da gerek var mı yok mu diye düşünmeden tüketmek.

Daha sonra da "bebeğini anne sütüyle besliyor musun" diye soran arkadaşına korkunç bir şey sormuşçasına, küfür etmişcesine şaşkın ve kızgın gözlerle bakmak.

Tüm bu ve benzeri reklamlar gün boyu televizyonda dönüp duruyor.

“Bunların hepsi reklam”. Aynı zamanda ülkenin durumunu kıyıdan, köşeden olsa da anlatan reklamlar. Tüketim çılgınlığı, toprakların nasıl parsellendiği ve daha niceleri.

Mâlum artık partiler referandum öncesi mitinglerine başladılar. Kimi evet, kimi hayır çağrısında bulunmakta.

“Evetçi”lerin en büyük silahı 12 Eylül darbesi ve ortaya çıkan anayasa. O anayasa defalarca değiştirildi. Darbe anayasası değil. Erdoğan, “hesaplaşın” diyor. Kendi hesaplaşmaları son hızla ve çığ gibi büyürken.

Geçen gün, 12 Eylül sonrasında idam edilen ülkücü gencin mektubunu okurken gözyaşlarına boğuldu. İnsandır ağlayabilir. Hesap sormak da doğal bir hak. Herkesin böyle bir hakkı bulunmalı. Yanlış olandan, adil olmayandan hesap sorulmalı.

Bu ağlamaklı konuşmasından sonra, Evren’le röportaj yapıldı. İdamlar için verdiği cevap “Ayrımcılık olmasın, birilerini kayırıyormuş gibi gözükmesin diye bir o taraftan bir bu taraftan gerçekleştiriyorduk infazı” oldu. Yani en basit şekliyle “Ya şundadır , ya bunda” desek daha doğru olur.

Sayın Başbakan, gözyaşlarınızı, hesaplaşma isteğinizi anlayabilirim... Bir noktaya kadar.

Ama;

12 Eylül’le hesaplaşacağınız gibi gencecik insanların eline silah tutuşturan, ortalığın kan gölüne dönmesinde çok büyük katkısı olanlarla ve darbe öncesi yıllarca arayıp bulamadıklarını iddia ettikleri zanlıları darbe sonrasında elleriyle koymuş gibi bulan yetkililerle, emniyet güçleriyle hesaplaşmayı ne zaman düşüneceksiniz.

Bugünlerde yaşanan olaylara değinmek istememekteyim. Ama bildiğim bir şey varsa bir çığ oluşmasına sebep oldunuz. O çığ, hiç düşünmediğiniz bir zamanda sizi de ezebilir.

Unutmamak gerekir ki, hangi amaçla yapılmış olursa olsun her hareketin, olayın bir de tepkisi vardır. Tıpkı, Made in U.S.A damgalı terör örgütlerinin şimdi bir numaralı ABD düşmanı olmaları gibi…

Bir şey yaratmak kolaydır ama sonuçları her zaman öngörülen biçimde olamayabilir.

Kısaca, ağlamayın Başbakanım. Etki-Tepki prensibi her zaman sonuç verir.

 
Toplam blog
: 226
: 1337
Kayıt tarihi
: 26.01.07
 
 

1960 İstanbul doğumluyum. Kitap okumayı, yazı yazmayı, resim yapmayı ve yabancı dil'den Türkçe'ye..