Eurovision'dan çekilelim!

Tam 1975 yılından beri adına Eurovision denilen bu şarkı yarışmasına katılıyoruz. Bu sene de katılmayalım, kıyamet mi kopar?

Her sene katılacağız diye bir kural yok.

Sonunculuğu da tatmışız, birinciliği de…

Bir de Can Bonomo faktörü var!?

Sahi, içiniz ısındı mı? Güven veriyor mu sizce?

Ben pek şans vermiyorum.

Yarışmayı bizim kadar ciddiye alan pek az ülke var. Ayrıca yarışmanı sonuçlarının belirlenmesinde ülkelerin dış siyasetleri de önemli rol oynuyor. Katılmayınca, alınan kötü bir sonucun arkasından “…ülkeleri bize …puan verseydi, iyi bir derece alacaktık” şeklindeki yakınmalara gerek kalmayacak.

Objektif olup, yarışmayı olumlu ve olumsuz etkileyen faktörleri birlikte düşünmek lazım.

Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın da SMS’lerle katkıda bulunabildiği oylamalar, son yılarda lehimize sonuçlar doğuruyor olsa da, bu, TRT’nin gönderdiği şarkının “süper” olduğu anlamına gelmiyor. Gurbetçilerimizdeki vatan hasretinin derinliğinden olsa gerek, her önlerine gelen parçaya basıyorlar oyu.

Bu güne kadar aldığımız iyi dereceleri de pek abartmamak lazım. 2003 yılında Sertab Erener’in Türkiye’ye ilk Eurovision birinciliğini kazandırdığı şarkı “Everyway That I Can”ın dışında, hafızalarda kalan ve arada bir mırıldandığımız bir parça yok maalesef…

Ayrıca yarışma için her yıl ortalama 400.000 Dolar bütçe ayıran TRT, bu miktar kadar tasarrufta bulunmuş olur. Üstelik bu paralar doğrudan doğruya bizim cebimizden çıkıyor.( Kurumun 2010 faaliyet raporunda yer alan bilgilere göre TRT, geçen yıl her elektrik faturasından kesilen yüzde 2'lik kaynaktan 547 milyon lira gelir elde etti. Televizyon ve radyo satışı sırasında bandrol geliri olarak TRT'ye aktarılan kaynak ise 465 milyon lirayı buldu http://www.8sutun.com/TRT-PAY-zengini_122169.html).

“Tasarruf edilecek de ne olacak?” derseniz, sayılamayacak kadar hayırlı işlerin olduğunu hepimiz biliyoruz…

Aralarında TRT’nin de bulunduğu yardım organizasyonlarına rağmen, VAN depreminin yaraları hala sarılamadı… Hükümet’in açtığı hesap numaralarında toplanan yardımlar, Sivil Toplum Kuruluşlarının topladığı yardımlar, vatandaşların şahsen gönderdiği maddi ve yiyecek-giyecek yardımları, vakıf ve derneklerin topladığı yardımlar, yurt dışından gönderilen yardımlar, Kızılay’ın doğrudan yardımları, belediyeler ve valiliklerce toplanıp gönderilen yardımlar vs.vs.

Sonuca baktığımızda, Ocak ayı sonunda hala çadırda kalan ve ihtiyaçları tam karşılanamamış vatandaşlarımızın olduğu haberi medyada yer almakta…

Sebep ne peki?

“Organize olamama, planlama ve koordine eksikliği”

Peki bu kimin kabahati ve ayıbı?

Başbakanlığa bağlı “Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı” adında bir kurum var. Bu kurumun da “Deprem Dairesi” diye bir alt kuruluşu var. Ancak bu birimlerde göründüğü kadarıyla bir “Organizasyon Komitesi” veya benzeri bir birim yer almıyor?

Dönelim bunlara bakalım, Eurovision ne ki?

Bence katılmasak da olur

Sağlıklı ve mutlu yarınlar dileğimle…