Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Engin Şahin Karadeniz

http://blog.milliyet.com.tr/shaka35

23 Eylül '08

 
Kategori
Bilim
 

Evrim ve varoluş

Evrim ve varoluş
 

Evrim'in Fikir Babası Darwin.


Garip bir kavga olarak betimlemek isterim. Kavga da evrim sav'ı ile varoluşçuluk arasında geçer. Evrim sav'ını Charles Darwin ortaya atmıştır. Evrimin ilkelerini biyoloji kitaplarında okuyoruz. Burada uzun uzun anlatacak değilim. İki temel öğesinden bahsetmek yeterlidir diye düşünüyorum. Seçilim ve mutasyon bu sav'ın iki temel direğidir. Seçilim doğal ve cinsel olmak üzere alt kollara da ayrılabilir. Mutasyonun da birçok çeşidi vardır. Nokta ve blok mutasyonda bunların çeşitleri arasındandır. Nokta mutasyon, gen alfabesindeki tek bir harfin değişmesi ile, blok mutasyon da bir blok genin değişimi ile olmaktadır.

Karşı görüş olan varoluşçular ise herşeyin akıllı bir tasarımla meydana geldiğini ve evrim'in bir saçmalık olduğunu dile getirmektedir. Varoluş'un bir prensibi olduğunu söylemek zordur. Bunu yerine bir inanış olduğunu söylemek daha kolaydır. Bu sav'ın destekleyicileri prensiplerini bilimsel olarak kanıtlamak yerine daha çok evrim sav'ı üzerinden fikir yürütmektedirler. Hatta daha da ileriye giderek evrim sav'ı destekleyicilerini tanrı karşıtı gibi görebilmektedirler.

Savlar incelendiğinde yer yer her iki görüşe de hak vermemek elde değildir. Evrim sav'ı herşeye rağmen tam olarak açıklanabilmiş bir süreç değildir. Milyonlarca yıldır geçen bu süreci daha bir yüzyıl içerisinde açıklamaya çalışmaktayız. Evrim sav'ına en çok karşı çıkılan yer de herhangi bir değişimle yepyeni bir canlı türemediği vurgusudur.

Bildiğiniz üzere gen haritası artık çıkarılmıştır. Bir biri ile benzer iki ayrı gen bulunamaz. Yani aynı genlere sahip iki canlı bulamazsınız. Muhakkak surette bu iki gen sahibinin genlerinde farklılıklar vardır. Bu farklı gen bilgilerine sahip canlılar gerek mutasyon, gerekse de seleksiyon yolu ile işe yarar olanların paylaşımı ile daha işe yarar canlılar haline gelmektedir. Oysa varoluşçular herşeyin başlangıçta olduğu gibi tasarlandığını söylemektedirler. Bir düşünürsek herşey başlangıçta olduğu gibi yaratıldıysa, bugüne kadar yok olmuş tüm türleri ve türler arasındaki çeşitlilikleri bir araya getirdiğimizde, dünya üzerinde nekadar yer kaplar? Herşey mükemmel bir şekilde doğaya uygun ise neden yok oldular?

Oysa doğal yöntemler ile olmasa bile daha dirençli bitkiler yetiştirmek üzere, daha şimdiden ne kadar çok farklı türde bitkiler yarattık. Gen bilgilerimiz henüz yeni, ileri aşamalarda da yepyeni tasarımlar meydana getirmek olasıdır. Bu gen üzerindeki doğal olmayan değişikliklere sağlığımız açısından karşı olmakla beraber, araştırma olarak yapılmalıdır.

Evrim'e karşı çıkışın temelinde dini duygular olduğunu sezmemek elde değildir. Bu açıdan baktığımda Tanrıyı basite almak kavramı çıkmaktadır. Oysa inancımız gereği Tanrı yaratıcı ise, neden illede canlıyı hazır olarak yaratsın? Canlıların bilgi ve kurallarını yaratmak ta tanrısal bir güç değil midir? Tanrı bilgiyi yaratarak daha da kutsal birşeyi başarmış olamaz mı? Kur'an da bu bilgilerin ip uçları yok mudur? Bizim de görevimiz bu tanrısal bilgiyi bulmaktır.

Evrim ile ilgili iki örnekleme yapmak istiyorum. Bu örneklerim de, günümüz örnekleri olacaktır. İlk örneğimiz elbette tam olarak bir evrim örneği değildir. Daha çok dar bir florada oluşmuş doğal seleksiyon'a örnektir. İkinci örnek ise geniş flora örneği olacaktır.

Hastane Mikrobu.
Hastane mikrobu olarak anılan bakteri, Metisilin dirençli Stafilikok Aurus (MRSA) dır. Bu bakteri aslında doğada her yerde karşılaştığımız bir bakteri çeşididir. Dedik ya hiç bir iki canlıdaki genler bir diğerinin tam bir kopyası değildir diye. İşte bu örnek bakteriler arasında antibiyotiklere direnç gösteren gen'e sahip olan çeşitleri de vardır. Hastane içerisindeki flora da bizler bu mikropları öldürürüz. Bunu tümüyle başaramayız. Bu bakteriler içerisinde yer alan dirençli olanlar yaşamayı başarır ve dirençli türlerin çoğalması ile karşılaşırız. Zayıf olan türler gider, güçlüler elde kalır. Bu dirençli bakteriler de bizi hasta eder. Hasta oluş sebebimiz bizim bu bakterilere olan savunma mekanizmamızın yetersiz oluşundan. İşte güncel bir küçük seleksiyon ve dar bir florada küçük bir evrim yarattık. Bu örnek evrim teorisinin ispatı olamaz. Sadece evrimin nasıl çalıştığına bir örnektir sadece. Yazık ki bu evrimsel oluşum bebeklerimizi ve zayıf bünyeli insanları öldürmektedir.

Deli Dana Hastalığı.
Bu hastalık ta daha önce varolmayan bir hastalıktır. Yepyeni bir hastalık türemiştir ve bu hastalığın mikrobu yoktur. Mükemmel yaratılışa bir örnek olarak vermek istedim. Yaratılışın hep mükemmel olmadığını göstermek için veriyorum bu örneği. Bu hastalığın çıkış sebebi cannibalism (yamyamlık) dir. İlginçtir ki danalar ile insanlar arasındaki genlerin çok farklı olmasına rağmen bir noktadan çıkmış gibi aynı kodlara sahip olan yerler vardır. Herbir canlıda olmamak kaydı ile bazı canlılarda yamyamlık ile gelen eşit genlere direnç gösteren bölümler vardır. Bu direnç gene sahip olan canlılar yamyamlık sonucu besin aldığında genlerindeki kod ile bu hastalığa yakalınırlar. Bizler yamyam değiliz buda nereden çıktı diyeceksiniz, eminim. Hayır yamyam olan bizler değiliz, danalar yamyam. Şöyle ki kesilen hayvanların kan ve kemiklerinden, yine hayvanları beslemek amacı ile hayvan yemi katkısı yapılmaktadır. Böylelikle bizim sebep olduğumuz bu yamyamlık ile hastalık yaratmış ve bu gene sahip olan kişilerde bu hastalığa yakalanmaktadır. Sadece bu gene sahip olan insanlar ve hayvanlar bu etlerden tükettiğinde hastalanırlar. Deli dana hastası olan bir hayvandan bu gene sahip olmayanlar yese de hasta olamazlar. Bu örnek ile canlılar arasında ortak noktaların olduğunu görmekteyiz, aynı zamanda da aynı canlılar arasında ki farklılıkları da görmekteyiz. Bu örneğin evrim ile genlerin ortak çıkışları bölümü haricinde hiçbir ilgisi yoktur. Sadece varoluş mükemmel dizayn ile geldi ise neden farklı farklı genlere sahip olunduğunu düşündürmek içindir.

Kuş Gribi.
İşte evrim için verilen ve zamanımızda gördüğümüz doğal bir mutasyon örneği. Kuş gribi yada tavuk vebası (Avian Influenza) adıyla anılan bir grip virüsü hastalığıdır. Grip virüsü yapısı itibari ile en hızlı evrim geçiren bir türdür. Hemen her yıl bu virüste bir mutasyon değişimi saptanmaktadır. Kuş gribi aslında bir insan hastalığı değildir. Daha çok kanatlı hayvan hastalığı olarak bilinir. Yüzlerce yıldır var olan bu hastalık birgün, bir yerde bir mutasyon sonucu değişime uğrar ve insanları hasta yapmaya başlar.

Bu virus tek zincirli RNA virüsleri olup Orthomyxoviridae ailesindendir. A, B ve C etkenli türleri vardır. A tip virüs insanların yanı sıra, domuz, deniz memelileri ve kuşlarda etkilidir. Virus genindeki (aslında tam olarak gen değildir) nokta mutasyonlarının birikmesi ile önceden toplum içerisinde dolaşanların bir benzeri olan, ancak yepyeni bir kod ile ortaya çıkar. Buna Antijen Sürüklenmesi denir. Bu antijen kayması ile artık yepyeni bir canlı ortaya çıkar. Buradan örnekle mutasyon ile yepyeni bir canlı ortaya çıkmış ve evrimin ispatı haline gelmiştir. 1918 yıllarında ortaya çıkan H1N1 türü zaman içerisinde tekrar mutasyonlara uğrayarak zamanımızda H3N2 ye kadar gelmiştir. Şu an dolaşımda olan ve bizi hasta yapan türleri H1N1 ve H3N2 türleridir.

KUR'AN ve Domuz.
Bizim dinimizde domuz yemek yasaklanmıştır. Çoğu din alimi bunu sebebini bulamamıştır. Oysa herşeyi bilen tanrı bunun sebebini kur'an da anlatmış mıdır, henüz bulamadım ama yasak ile sonucu vurgulamıştır. Peki dinimiz, domuz yemeyi neden yasaklar. Domuz insanlar ile hayvanlar arasındaki tek geçiş noktasıdır. Bu bilimsel gerçeklik üzerine birçok ilaçlar domuzlarda test edildikten sonra insanların yararına sunulmasına yol açmıştır. Kuş gribi de bu domuzlar üzerinde mutasyona uğrayarak insanlara zararlı hale gelmiştir. Uzakdoğu yapısı itibari ile hayvanlar ve insanların bir arada olduğu bir yerdir. Çindeki bir çiftlikte hem domuz, hem de tavuk besiciliği yapılmaktadır. Bu köydeki tavuk vebası domuza sıçramış ve orada mutasyona uğradıktan sonra insanlara zaralı hale gelmiştir. Eğer çinliler müslaman olsaydı şu anda kuş gribi vakaları yerine sadece tavuk vebası vakaları yaşayacaktık. Bu ara geçiş noktası hayvan hastalıklarını insanlara zararlı hale getirerek insan türünü tehlikeye atmaktadır. Bu örnek ile hem evrimin, hem de dinimizdeki domuz yeme yasağını ele almış olduk.

Varoluş ve evrim.
Tanrının herşeyi şu an olduğu gibi yarattığını söylediğine inanmıyorum. Zaten bize domuz yemeyi yasaklayan tanrının domuz üzerinden insana zaralı hastalıkların evrim geçireceğini de bildiğini düşünüyorum. Benim inancımda tanrı herşeyi yaratırken bilgisini de vererek yaratmıştır. Zaten kur'an da bunula ilgili ayetler de vardır. Önemli olan bu bilginin yaratılması değil midir? Bırakın bu bilgi de, evrim geçirerek çeşitli canlı türlerini yaratsın. Bu tanrısal bir adalet değil midir? Bu tanrısal bilgi yada kod siz ne derseniz, mükemmel canlının yaratılışı, sonuçta evrim eliyle ve tanrı bilgisi ile oluşmaktadır. Ben böyle düşünüyorum.

Saygılarımla...
 
Toplam blog
: 42
: 5769
Kayıt tarihi
: 14.07.08
 
 

Bazen icatci, bazen inatçı, hayatın her tonunda yürüyüp giden biriyim. Amatör fotoğrafçılık son m..