Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '09

 
Kategori
Futbol
 

Fatih Terim'den sonra.

Fatih Terim'den sonra.
 

Terim: "Görevimiz bitmiştir" dedi.


Bugün milli maç var. Ermenistan’la oynuyoruz.

2012 yılına kadar sözleşmesi olan Fatih Terim’in de aynı zamanda son maçı. Başarısızlığa karşı kendi isteğiyle istifa etti.

Kimse darılmasın bu söyleyeceklerim. Başarısızlığı kabul edip çekti gitti. Bir yerde ondan kurtulduk. Yani kendini rezil etti. “Biz Ayşe’yiz, Fatma’yız, Ahmet’iz veya Mehmet’iz bekle dünya biz geliyoruz.” diyerek dünyaya savaş ruhumuzu ilan eden bir teknik adamdan ne bekleyebilirdik.

Bundan sonra da gelecek olan teknik adam da Fatih Terim kadar isim sahibi olmalıymış. Anlayamadım. Fatih Terim o kadar kaliteli mi? Başarılı olmuş bir teknik adam olabilir. Ama bir önce ki bloğumda dediğim gibi kafası boş bir teknik adam. Günü kurtarsın da. Teknik ve taktiği olmayan ve bunu uygulayamayan teknik adamdan bahsediyoruz. Hani daha önce 1996’da gelip Galatasaray’ı üst üste şampiyon yaptırdı ya. UEFA Kupasını kakandırdı ya. Yine gitse Galatasaray’a aynı şekilde Galatasaray’ı üst üste 4 kere şampiyon yaptırabilir mi? UEFA Kupasını havaya kaldırabilir mi? Size soruyorum. Hatırlatayım bari. Galatasaray’a tekrar geri dönmüş ve arkasından da kovulmuştu.

Gelecek olan teknik adamla mukaveleyi imzaladığımızda ne diyeceğiz. Bizi 2014’de dünya şampiyonu yap mı diyeceğiz.

2014’de yapılacak olan Dünya Kupası maalesef Brezilya’da yapılacak. Sana orada şampiyon yaptırtmazlar. Neden mi?

Brezilya futbolcu ihraç eden bir ülkedir. Yılda 1000 kadar futbolcusunu pazarlayabiliyor. Bizim ülke de olan Brezilyalıları göz önüne alalım. Ya bizler. Hangi futbolcumuzu pazarlayabiliyoruz. Rahmetli Şükrü Gülesin, Rahmetli Metin Oktay ve Can Bartu dışında ta 2000 yılına kadar zaman diliminde bir futbolcumuzu gösterebilir misiniz? O yıldan sonra Turgay Kerimoğlu. Ümit Davala. Emre Belezoğlı, Nihat Kahveci, Alpay Özalan, İlhan Mansız, Hakan Şükür, Rüştü Reçber, Tayfun Korkut, Okan Buruk, Fatih Tekke ve son olarakta Tuncay Şanlı. Topu topuna son 9 yılda da 12 futbolcu. Milli formayı giyen diğer futbolcularımız da Almanya’nın ve diğer ülkelerin yetiştirdiği de oraya çalışmaya giden Türk ailelerinin çocuklarıdır.

Sonra başarı beklersin.

Futbola yatırım yapıyoruz ama boşuna.

Neden bizler sporda başarılı olamıyoruz. Devlet hiçbir spor branşına destek vermiyor da ondan.

Daha dün Euosport’tan Dünya Kupası 20 yaş altı müsabakalarını izlerken spiker bir ara şu cümleyi sarf etti. “20 yaş altı müsabakalarına artık futbol avcıları gelip futbolcu keşfetmiyor. Genelde 17 yaş altı müsabakalarına geliyor.” 13-14 yaşlarında ki gençleri izlemeye geliyorlar ve seçiyorlar. Büyük kulüplere kazandırıyorlar. Zaten bu turnuvalara geleceği parlak oyuncularla katılıyorlar. Kendi gösteren ve beğendirenler Avrupa’nın önde gelen kulüplerine zaten gidiyor.

Spora genç yaşta başlatmak gerekir.

Hayatı kurtulsun diye oğlumuzu futbolcu mu yapmak gerekir. Zaten çocuğun kapasitesi varsa futbolcu olur. Şimdi burada duralım. Bu yaşta çocuk okula mı gitsin ya da futbolcumu olsun. Evet, futbol da deli gibi para varda herkes o parayı kazanamıyor işte. Herkes bir Hakan Şükür, Rıdvan Dilmen veya Sergen Yalçın olamıyor. Ya da Brezilya da olduğu gibi dışarıya içimizden yetiştirip dışarıya pazarlayamıyoruz.

Diyeceğim o ki. Çocuğumuza gerekli hassasiyeti gösterelim. Onlar bizim çocuklarımız.

Bakın Avrupa çalışıyor diyeceğim ve örnek olarakta bisiklet sporunda vereceğim. Bir yerde bisiklet sporunu yıllarca yapmış olmamdan ve de bisiklet yarışlarını izlememden olsa gerek. Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu düzenleriz yıllarca. Sessizce. Daha iki sene öncesine kadar varlığından Türk halkı bu organizasyondan haberi bile olmamıştır kim bilir. İki yıldır TV sayesinde Türk halkı bu organizasyonundan haberi olmaya başladı. Şimdi sormak lazım görme olmadıktan sonra Türk gencine bu sporun varlığından haberi olabilir mi? Daha geçen gün benden yaşça çok küçük olan bir arkadaşa İzmir’den Sart’a oradan da Bozdağ’a çıktığımı söylediğimde “ben bunu yapmaya göze alamam” dedi. “Alırsın” dedim. “Araba ile alamıyorum da bisikletle mi alacağım” dedi.

Bozdağ'a doğru adım adım . http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=63868

Evet, tembeliz.

“Başkaları yapabiliyor ben neden yapamam diyemiyoruz.”

Yukarı da verdiğim örnekte Cumhurbaşkanlığı Bisiklet Turu yapmak için bir atılım yapıyoruz da ama Türk bisikletçileri ön plana sokup bütün dünyaya “bakınız bizim de bisikletçilerimiz de var” diyemiyoruz. Neden acaba? İtalya Bisiklet Turu 100 yıldır var ve katılımcıların yüzde ellisinden fazla İtalyan. Keza İspanya’da ki Turda öyle. Bu hususta Fransa da ki Turu ayrı tutuyorum. Onlar beynelmilel yapıyor.

Neden bizler İtalyanlar gibi olamıyoruz.

Kısanın özü.

Bendeniz bu turları izlerken yahu diyorum ben bunların kullandıkları bisikletlerle ancak 2 gün gidebilirim. Kaldı ki 21 gün boyunca üstelikte günde ortalama 150-200 km civarında devamlı pedal basmak nasıl bir his olmalı. Bir etabı bitirdikten sonra kısa zaman da dinlenecek ve ertesi güne belirlenen saatte dinç bir vaziyette hazır olacak. Olacak gibi değil. Demek ki bu yapılabiliyor. Bunu yapabilmek için bir ön çalışma yapmak lazım. En azından 10 yaşlarında başlıyorlar ve 20 yaşlara gelindiğinde profesyonel oluyorlar. Ondan sonra bu işe girişiyorlar. Ya bu çocukların okulları olmuyor mu?

Bu spordan ne kadar para kazanabiliyorlar. Bu sporu kaç yıl yapabiliyorlar. Hayatlarını nasıl tanzim ediyorlar.

Bunlar bisiklet işçileri. Bu işi yaparlarken tabi de acı hissediyorlar. Yoruluyorlar. Ama bizde SSk'nın işçilere sağladığı imkanlar gibi Uluslar arası Bisiklet Birliğinin öngördüğü ölçüde en asgari bir ücret alıyorlar bulundukları bisiklet kulüplerinden. Ne kadar ücret aldıklarını o kadarını bilemem ama Eurosport yayınında yılda en az 30-40 Euro olduğunu duymuştum. Daha az da olabilir bu rakam. Kaldı ki milyonlarca euro kazanan bisikletşilrde var. Örnek verirsek Lance Armstrrong, Condador gibi en ön safhada bulunan şampiyon bisikletçiler gibi.

Bu parayı alıyorlar ama hiçbir günleri de boş geçmiyor. Bugün bu bisiklete binmeyeyim diyemiyorlar. Yılda birkaç gün yarışıyorlar ama bütün yıl boyunca çalışıyorlar. O çocuklar da okumuyor belki ama bir bisikletçi olabiliyor.

Tenisçi olabiliyor.

Futbolcu olabiliyor.

Sonuçta çalışmak var.

Çalışmak, çalışmak ve çalışmak.

En iyisini veya en güzelini nasıl yapabilirim diye.

Bunun için taktik geliştiriyorlar. Durup yatmıyorlar.

Size son olarak bir başka örnek daha vereyim. Futbol’da 20 yaş altı Dünya Kupası Mısır da devam ediyor. 24 Takım katıldı. Dün de yarı final maçları oynandı. Sonuçlar söyle. Gana:3- Macaristan:2 ve Brezilya:1- Kosta Rika:0. Bu sonuçlardan sonra bu Cuma dünü üçüncülük maçı Macaristan ile Kosta Rika arasında final ise Brezilya ile Gana arasında oynanılacak.

Gana Teknik adamını maçtan sonra ki röportajında izledim. Ne dedi biliyor musunuz? “Mücadeleden çok takımımı güzel futbol oynatmaya çalışırım. Bunun için elimden geleni yaparım.” Vah be adam güzellikten bahsediyor. Bu işi nasıl güzel yapabilirim diye düşünüyor önce. Sonra da bu işi en güzel bir şeklde kıvıracak futbolcuları seçip işine öyle girişiyor.

Tıpkı ressam resmini yaparken nasıl en güzelini yapabilirim diye fırçasını sürüyorsa işte onun gibi bir şey.

Aklıma gelmişken söyleyeyim. Fatih Terim’in yerine Gana 20 yaş altı futbol takımını çalıştıran bu sempatik adamı getirsinler derim.

Bak adam Dünya Kupasını kaldırmak istiyor. Belki Cuma günü alır ya da alamaz. Gelsin bizim A Milli takımını çalıştırsın. 2014’de belki bizleri Dünya Şampiyonu yapar ve doyumsuz sevinçe boğar. Çünkü adam işini biliyor. Ve Fatih Terim'den de akıllı, kurnaz, zeki olduğu kadar da sempatik.

Son karar elbette Futbol Federasyonun olacak. Yalnızca bu benim önerim.

Ben kısaca şunu demek istedim. Günlük başarılar bize bir şey kazandırmaz. Çalışan ve işini en güzel bir şekilde ve daha iyisini nasıl yapabilirim diyen ve bunu yapmaya çalışan kişiler olmalıyız.

Saygılarımla efendim.

 
Toplam blog
: 540
: 3176
Kayıt tarihi
: 02.01.07
 
 

Hiç bir motorlu araca binmeyi sevemedim. Daha doğrusu sevdiremediler. Onun yerine iki tekerlekli ..