Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Haziran '10

 
Kategori
Kitap
 

Fazıl Bayraktar'ın ''Derin Kar Senesi''ni okurken

Fazıl Bayraktar'ın ''Derin Kar Senesi''ni okurken
 

Emekli General Fazıl Bayraktar’ın Türk edebiyatında ayrı bir yeri vardır. Özellikle şiirleriyle ve araştırmalarıyla yakından tanıdığımız Fazıl Bayraktar’ın bir de öyküleri vardır. Fazıl Bayraktar. 1928 Kastamonu’nun Araç İlçesine bağlı Aksu köyünde doğmuştur. 1949 yılından sonra Harp Okulu, Piyade Atış Okulu ve Jandarma Subay okulunu bitirerek Silahlı Kuvvetlerimizin çeşitli kademelerinde görev almış disiplinli, Onurlu bir asker ve aynı zamanda Türk edebiyatını yakından tanıyan ve şiir ve öykü dalında birçok eser kazandıran bir şair ve yazardır. Ben burada Fazıl Bayraktar’ın uzun uzun silahlı kuvvetlerimizde üstün hizmetlerinden ve eserlerinden veya öz geçmişinden anlatmak istemiyorum. Onun bana gönderdiği yeni öyküler kitabından " Derin Kar Senesi'n den söz etmek istiyorum.

<ı>Fazıl Bayraktar'ın daha önce yayımlanmış yapıtları: Harran Ovası’ndan Mektuplar ( 1964), Kadın Parmağı öyküler ( 1993), Harran Güzellemesi( 1993–1995), Çeşitlemeler ( 1996), Bıngıldaklı Çayır Öyküler ( (1996), Şehit ve Gazi Atalarımızın Soy Kütüğü –Araştırma ( 1998), Bir Kasabaya İki Deli Fazla Öyküler ( 2001), Kastamonu Yöresi Deyim ve Manileri ( 2004), Seçme Araş Şiirleri ( 2007), Paşa Pınarı şiirler ( 2009), ve şuandaki elimizde bulunan Derin Kar Senesi Öyküler ( 2010 ) adını taşıyan yapıtları vardır. Demek ki Fazıl Bayraktar şiir ve araştırmaları yanı sıra dört de öykü kitabı yayımlamıştır bugüne değin…

Fazıl Bayraktar görevi gereği Anadolu’nun birçok il ve ilçelerinde asker ocaklarında tabur ve alaylarda komutanlık yapmıştır. Aynı zamanda Jandarma olması nedeniyle görev yaptığı bölgelerde inceleme ve araştırmalar yapmış, yaşadığı bölgenin, yörenin insanlarıyla sıcak ilgi kurmuş, kaldığı yerlerde gördüklerini, yaşadıklarını ve özellikle başından geçen olayları kimi zaman birer anı, hatıra bağlamında akıcı ve yalın bir Türkçe ile yaşanan olayları ve bu olayların kahramanlarının sadece isimlerini değiştirerek geniş oylumlu öyküler meydana getirmiştir.

Kitap Ankara’da Kültür Ajans Yayınları ardasında tertemiz bir baskı ve düzenli bir mizanpajla hazırlanmış olup, 2010 tarihinde günışığına çıkarılmış, 144 sayfadan ibarettir. Kitapta 12 öyküler alıyor. Sırasıyla: Derin kar senesi (.s.5), Beydilli Oymağında Bey Düğünü ( s. 23 ), Üsteğmenin Avradı (s. 35), Dokuz Necati( .s. 43), Eğri Ahmet (.s. 51), Süzeyli Kel Bekir’in Şapka İle Meydan Güreşi ( s. 63), Kızlar Sarayı Köyünün Kadın Sırmalı Erkekleri (s. 71), Patahmet’in Hanı ve Sızma Ayvalık Zeytin yağı (.s. 87), Yalanbölmez ( s. 97), Kundak ( s. 105), Pusu ( s. 117) ve Volta ( s.127), bunlardan başka daha önce F.Bayraktar’ın öykü kitapları hakkında yazılan Kritiklerden Alıntılar ve Özgeçmişi yer alıyor.

Sayın Bayraktar'ın öykülerini okurken şunu görüyoruz: Öykülerdeki kurgu, düzen, planlama ve öykülere uygun yöresel folklorik unsurlardan beslendiğini, anlaşılır, akıcı, duru ve yalın bir Türkçe kullandığını, öykülerle ilgili yerine uygun uyumlu tasvirlere ( betimlemelere) yer verdiğini görüyoruz. Ayrıca iyi bir gözlemci olduğunu görmek olasıdır. Burada gözlem ve betimlemeler iç içedir.Öyküler insanı sarıp sarmalıyor, Öykülerde yer alan konular genel olarak yaşayan olaylardan alınmıştır, abartılı olaylara da yer verilmemiştir.

Sosyal ve toplumsal konuları irdelerken içinde yaşadığı toplumun inançlarına, gelenek ve göreneklerine saygılı ve duyarlı davranmıştır.Belden aşağı konulara asla iltifat etmemiştir. Örnek olarak kitabının ilk öyküsü olan <ı>“ Derin Kar Senesi’ nde yer alan ve öyküye ayrı bir anlam kazandıran şu gözlemlere ve bir demirci dükkânında bulunan malzemelere araç ve gereçlere bir göz atalım, konunun önemi bağlamında alıyorum:

Nalcıkuyusu köyünde bir demirci atölyesinde : <ı>Adı üzerinde demircilik; demircilik, nalcılık, mıhçılık, kalaycılık, bıçakçılık, kısacası metala ilgili her türlü sanat bu köye özgü gibidir. Nalcıkuyusu’nda çoğu evlerin hemen yanı başında gelişigüzel yapılmış demir atölyeleri bulunur. İsten kapkara kesilmiş duvarlar, sundurmalar, dikmeler, aralıklı tavan tahtaları kara bir Firavun lahitti gibi ortada upuzun duran ocak yarasaya benzer iki kanatlı devasa meşin körüğün önünde, sağında solunda yığın yığın kömür, cüruf, çam kabuğu, öbekleri, hurda demir artıkları, tele dizilip sundurmaya asılmış nal kangalları, her cinsten nal çivileri, saplı, sapsız baltalar, nacaklar, saban demirleri, kazma kürekler, içi kirli su dolu soğutma yalakları, sağa sola gelişi güzel atılıvermiş kazanlar, tencereler, lengeriler, bu düzensizliğin gerekli unsurları, imişcesine atölyemsi bu salaş mekânların loşluğunu lebaleb doldurur. <ı>Rutubet, oksit, nişadır, metal, kömür is kokusu, gün görmeyen bu izbeliği tamamlayan ayrıntılardır. “ ( Derin Kar Senesi , s. 8 ).

Dikkat ederseniz, Sayın Bayraktar’ın bir demirci atölyesinde neler bulunduğunu fazlasıyla tek tek incelemiş ve gördüklerini inceleyip sık dokuyarak, ince eleyerek iyi bir gözlem ve araştırmadan sonra bir bilgi kültürü yelpazesi içinde okuyuculara sunmaktadır. Demek ki iyi bir öykücünün önemli unsurlarından biri de yazacağı öyküyle ilgili hem iyi bir gözlemci ve hem de yazacağı öykünün konusu hakkında geniş bir kültüre ne denli sahih olduğunu gördük. Yazacağı öykü ile ilgili bilgileri de fazlasıyla irdeleyip sergilemeye çaba gösterdiğini görüyoruz öykülerinde. Bundan da rahatlıkla başarılı öyküler ortaya çıkardığını görüyoruz.

Öykülerinde sosyal ve toplumsal konulara da değinmektedir, öykülerinde yer alan kişi ve kahramanların çoğunu tanımakta ve yaşadığı çevrelerde seçtiğini ve bunların isim ve lakaplarıyla ortaya koyduğunu öğreniyoruz. Öykülerinde kahramanların isimlerini tam gerçek anlamıyla vermiyor. Bunları bir başka adlar altında kullanıyor. Tüm bunları yaparken de öykülerinde yapıcı, birleştirici bir yol takip ettiğini anlıyoruz.

Yine Sayın Bayraktar öykülerini yazıp kurgusunu hazırlarken sağlam, akıcı, duru, yalın ve anlaşılır bir Türkçe'nin yanı sıra, halk edebiyatından, yöresel deyim, atasözü gibi kelimelerden de fazlasıyla yararlandığını, bunları öykülerin durumuna göre yerli yerinde ustalıkla oya işler gibi titizlikle yer verdiğini görüyoruz..

İşte bunlardan birkaç örnek:

<ı>“ Yapma bağı bağlanırsın

<ı>Ekme ekin eğlenirsin

<ı>Bin atına, sür koyunu

<ı>Bir gün olur beğlenirsin “

<ı>( Beydili Oymağında Bey Düğünü , s. 25 )

<ı>Beydili Oymağında Kara Mehmet Beyin düğünü yapılırken, Mutu Hanımı Kara Mehmet Beyle baş göz ederken, yapılan düğün hazırlıkları için” yüz toklu, yüz keçi, iki şecereli Arap atı ( küheylan), beş kara kıl çadır, sayısı bilinmez burma Halep altın bileziği karşılığında bacısının oğlu kara Mehmet Bey’e verdi kızı. Colap Obası’nda öylebirtoy toylandı ki, kırk gün kırk gece yer yerinden oynarı. Çalındı, çığrıldı, gülündü, oynandı, kazalar kaynatıldı. Zekeriya sofrası kuruldu. Akla gelmedik oyunlar oynandı: Katır Kazığı Oyunu, Arası Kestim Oyunu, Arap Oyunu, Rakka’dan, Kilis’ten, Ayıntap’ tan Halep’ten, Ahter’inden Nizip’ten, Tekmil Türkmen oyunları, Avşar, Kürt, Arap obalarından akın akın davetliler sökün etti. (.28). Aradan yıllar, aylar geçti, derken Karna Mehmet Bey, ata yurdunu, oymağını, obasını, yakınlarını özlerdi sık sık at sürdü, o taraflara. Tepelere çıkıp gözledi durdu. Baba toprağını uzaklardan özlem gidermeye çalıştı: <ı>Ağalar yâd elin kahrı çekilmez <ı>Sılayı, vatanı arzular gönlüm <ı>Dağ başları boran oldu geçilmez <ı>Babam yurdu çölü arzular gönlüm. <ı>( Beydili Oymağında Bey Düğünü <ı>s. 31).

Sayın Fazıl Bayraktar, öykülerini folklorik deyişlerle, şiirlerle süslerken bir yandan da öğretici cümleler kullanıyor, bir de samimi bir şekilde sanki öğretmenlik yapıyor, öykülerini tarihi bilgilerle süslüyor, öykülerine ayrı bir tat ve derli, toplu bir çeşni katıyor. Örnek olarak şu cümleleri nedenli manidar:

<ı>“Gidenlerin çoğu dönmedi geriye. Kimi Balkan kırımında, kimi Sarıkamış dağlarında, kimi Çanakkale’de, Kanal Harekâtında kalanlarda Yunan harbinde eriyip gitti. Benim gibi, İngiliz’e esir düşmüş yarı çürük gaziyi adamdan sayarsan, kırk adamdan on tanesi ya döndü, ya dönmedi. Eh ne kar yağar, yağar boklukta zümrüt mücevherlerini bulmuş gibi ipek mendile sarıp sarmamalar adamı. Anka kuşu misali. <ı>( Kızlarsarayı Köyünün Kadığn Sımalı Erkekleri, s.74 )

<ı>Yalanbölmez Öyküde ise:

<ı>Turnam nerden geliyon, aslın Araç’tan /

<ı>Kanadın ıslanmış, yağmurdan, yaştan. (s 102.

Sözün özü: Emekli General şair ve yazar Fazıl Bayraktar, onurlu mesleğinin yanı sıra Türk edebiyatına, Türk kültürüne kayda değer kalıcı eserler kazandırıyor, ilerlemiş yaşına rağmen kahve köşelerinde oturup fayans döşemiyor, büyük restoranlarda bir grup emekli arkadaşlarıyla “artık yeter, belli bir yere geldim, bundan böyle hayatımı yaşamalıyım” demiyor. Gecesini gündüzüne katarak tertemiz bir Türkçeyle verimli ürünler, eserler hazırlıyor. Türk kültürüne Türk edebiyatına hizmet ediyor.

Mesleği gereği gittiği, yaşadığı yerlerde, başta kendi memleketi olan Kastamonu, Araç, Giresun, Keşap, Urfa, Akçakale, , Göçer, Ceylanpınar, Tüem, Devrek, Ankara, Yozgat, Bursa, . Emirdağ, Sarıkamış, Karabük, Siirt, Diyarbakır, Silvan, Mardin, Foça, Çanakkale gibi yerlerde yörenin hatırı sayılır duayenleriyle, bütünleşmiş, kan davalarından kız kaçırma olaylarına değin, halkın sosyal ve kültürel olaylarına el atmış, sorunlarına eğilmiş, barışla sonlandırmış, hatırı sayılır yörenin ileri gelenleriyle diyalog kurmuş bir komutan ve sevilen bir lider, bir şair ve yazardır.

Bu yönüyle tecrübe ve deneyimleriyle ve güzel bir Türkçeyle içinde yaşadığı olayları bazen bir anı bazen bir deneme ve bazen de bir öykü oylumunda bunları not ederek kitaplaştırmıştır. Halk edebiyatından ve folklorundan gereği kadar beslendiğini ve bunlardan da fazlasıyla yararlandığını, yer yer deyim, mahalli atasözü, yöresel sözler ve manilerle öykülerine renk kattığını görüyoruz.

Özenle kaleme aldığı öyküleri asla uydurma değil, eskilerin deyimiyle “ ayniyle vaki” yaşayan olaylardan aldığı bir gerçektir. Belki bu öykülerin çoğunda kendisi bile yer almıştır. Bu olay kahramanları arasında yer almış, belki öykülerde yer alan kahramanlardan biridir. Ancak mütevazı olmasından dolayı adını vermiyor.

Sayın Fazıl Bayraktar’a uzun ömürler, sağlıklı günler diliyor, böylesine değerli bir öykü kitabını Türk edebiyatına kazandırdığı için ayrıca tebrik ve saygılarımı sunuyorum. Özellikle öykü yazanlara bu kitabını okumalarını tavsiye ediyorum. Öykülerin nasıl yazıldığını, nasıl kurgulandığını, yöresel ve folklorik ürünlerden nasıl yararlandığını bir görmelerini isterim.

Öykü yazmak, hikâye ortaya çıkarmak., öyle sanıldığı gibi kolay değildir. Zaten böylesi ucuz öyküler de okuyucu bulamıyor. .“ Öykü yazdım, işte burada bitti” diyen her yiğidin harcı değildir. <ı>Derin Kar Senesi adını taşıyan öyküler kitabını bir solukta okuduğumu ve bir daha okuyacağımı burada belirtmek isterim. Kitap Ankara’da Kültür Ajans Yayınlarından temin edilebilir.

Meraklıları için: kulturajans@gmail.com.

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..