Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mayıs '14

 
Kategori
Anılar
 

Fazıl Hüsnü Dağlarca'yı anmak

Fazıl Hüsnü Dağlarca'yı anmak
 

Fazıl Hüsnü Dağlarca ( 1914- 15 Ekim 2008 )


Şiirimizin ve Türkçemizin Ses bayrağı olarak ünlenen Fazıl Hüsnü Dağlarca’yı ölümünün altınca yılında bugün anmak istedim. Ayrıca onunla ilgili ufak bir anımı sizlerle burada paylaşmak istiyorum.(  D. 26 Ağustos 1914 - Ö: 15 Ekim 2008 ).Temmuz 1974 yılında Devlet Bakanlığının hazırladığı Türk Folklor Araştırmaları konusunda bir kurs münasebetiyle Ankara’da bulunuyorum. Kadim dostlarımdan Prof. Dr. İrfan Ünver  Nasrattınoğlu  vasıtası ve sözü üzerine Türk Dil Kurumu’nun bulunduğu bir yakın bir salonda Genel Kuruluna gelenlerle tanışma fırsatını buldum. Bu arada Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cahit Külebi ve İbrahim Minnetoğlu Şahinkaya Dil yan yana idiler. Ayakta sohbet ediyorlardı. Hepsinin şiirlerine âşık, sevdalı idim. Onlarla tek tek tanıştım ve ellerini sıktım. Hatta sevgili Dağlarca’nın elini öpmek istedim. Bırakmadılar.

 

 Bu arada ellerini sıkarken bir sevgi heyecanı içinde ellerini biraz sıkmışım. Özellikle Fazıl Hüsnü Dağlarca sırtımı şöylece bir sıvazladı ve aynen şöyle dedi: “ Delikanlı siz muhakkak doğulusunuz “ demişti. Ben de “ doğru söylediniz ben Mardinliyim “ diye yanıt vermiştim…Dağlarca, Külebi ve İbrahim Minnetoğlu çantalarını açıp bana birer şiir kitaplarını  armağan etmişlerdi.. Şair Şahinkaya Dil ise benden adres isteyerek: Hocam bana adresinizi veriniz size ve okulunuza kitap göndereceğim “ demişlerdi. Şimdi bunların hepsinin şiir kitapları o günlerin birer anısı olarak evimin kitaplığında  baş köşede duruyorlar.

 

Zaman zaman alıp okuyor ve onlara saygıyla ve şairlerimizi rahmetle anıyorum. Hatta İbrahim Minnetoğlu’nun hem benim hakkımda yazıları ve hem de birkaç mektupları vardır. Nerden nerelere geldik. Bir anı vasıtasıyla hepsini saygıyla ve rahmetle anmış olduk. İşte güzel insanlar, gönüllerde iz bırakanlar insanlar kolay kolay unutulmazlar, böylece sevgiyle anılır.  Şimdi Şair Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın özellikle şiir yazan gençler için bazı sözlerini burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu sözleri Ahmet Yıldız’ın Dağlarca’nın ölümünün 4.Yılında yazdığı bir yazısından alıntı yapıyorum.  Vefatının 6.Yılında değerli ve unutulmaz şairimiz Fazıl Hüsnü DAĞLARCA’ yı   bir kez daha  saygıyla ve rahmetle anıyorum, mekanı cennet olsun diyorum…  

 

Şairimiz Fazıl Hüsnü DAĞLARCA gençlere şiir için neler söylüyor?

 

 İnsanın şiirleri insanın alınyazısıdır. İsteseniz de istemezseniz de size kendilerini yaşatırlar.

 

  • Şiiri seversen şiir de seni sever.

 

  • Gerçek şiir büyük bir coğrafya ve tarihtir. Önceyi, bugünü ve sonrayı da kapsar.

 

  •  Asıl şiir, beyindeki değişik katmanların birbirini anlamasıdır.

 

  • Dağa göre ben uzanamam, uzanamaz dağ bana göre.Şair adayları sürekli şiir yazmalı ve
  •  
  • hemen çöpe atmalılar. Bu yalnızca parmakları alıştırmak içindir."

 *      Türkçe muazzam bir dünyadır. Çok başka bir şeydir. Körlere ben kör demem, sağırlara

sağır; kim ki konuşması gereken yerde güzel Türkçeyi kullanmaz da susar ya da Arapça, Farsça

konuşur; ki onlar yaşamlarını yok etmişlerdir."(Burada, Türkçeden söz ederken sağ gözü sulandı

gibi. Sanki ağlıyordu.)

 

  •  Bir şair ne kadar şiir yazsa yazmadıkları da o oranda birikir.

 

  • Büyük şiir, Türkçenin dibine varmaktır.

 

             Çünkü Türkçe daha dokunulmamış bir gömüdür.

 

Hangi ülke dile el atmış ve çözmüşse o uygar olmuştur. Uygarlığı dil ile birlikte ele almak gerekir.

 Cemal Süreya benim şiirimi ikiye ayırmış. Sezgi dönemi, akıl dönemi. Tabi benim için iyi

duygularla bir şeyler söylemiş. Oysa benim şiirimde akıl makıl yoktur! Bir otun ne kadar aklı

varsa o kadar aklı vardır. Benim şiirimde yaşamın doğallığı vardır. Ben bir bitkiyim. Bir ağacım.

Yeşil, sarı, kahverengi filan olurum. 

 

  •   Ben bir ağaçtan başka bir şey değilim. Yemin ediyorum.

 

  •  Doğadaki bütün yaratıklarla ben eşitim.

  Bana öyle geliyor ki artık şairlerimiz şiir dışında başka şeyleri şiir sayıyorlar. Anlamsız şeylerle

kendilerini oyalıyorlar. Evet şiir gazete yazısı gibi kolay değildir. Ama bir anlam taşımalıdır. İki üç

hecenin tezadıyla şiir orijinal olmuyor. O dili, o sözcüğü konuşan halkının ekmeğiyle, yeryüzüyle

ilgili olmalıdır.

 * Şiir bir duyarlılıktır ama elden geçerken bir teknik kazanır.

 *Çünkü yalnızca bir otobüs şoförü olmak, direksiyon kullanmak şair olmak için yetmez.

Dağılmış bir motorun parçalarını bir araya getirecek teknik yetkinlikte olmalıdır.

 *Bir şairin yaşama kültürü, bir şairin sözcüğü büyük anlamda kullanmasına yardımcı olur;

kendini yinelemeden kurtulur.

 *.( Bu bilgilerden dolayı Sayın F.H. Dağlarca ve Ahmet Yıldız'a da  teşekkürlerimizi

  sunuyoruz ).

Abdülkadir Güler / 07.05.2014. SÖKE

 

 

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..