Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mayıs '11

 
Kategori
Felsefe
 

Felsefe nedir?

Felsefe nedir?
 

Arada sırada “Felsefe” yapmaya oturuyoruz ya kendi halimizle… Hiç mi kendimize sormuyoruz , şu felsefe nedir diye… Lisede öyle bir ders vardı. Filozof denilen bazı adamların bazı yavelerini ve de hayatlarını bize okumamız için ödev verirlerdi, ezberlerdik… “Felsefe” bu mudur ? Yoksa, bu lafın altında daha çapraşık şeyler var mı? 

Felsefeyi öğrenmek için Martin Heidegger, Soren Kierkegaard … gibi bazı azılı filozofların metinlerinin içine düşerseniz, sayfalarca okursunuz da hiçbir şey anlamazsınız ve ondan sonra da ben ne kadar ahmak bir mahlukum diye kendinizi suya atacağınız gelir. Sakın ha ! Büyük filozoflar böyledir… Her şeyi karıştırıp anlatmaya bayılırlar. Ama bugünün Bilgisayar kafalı beyinleri bundan hiçbir şey çakmaz, onlar (yani bizler..!) kodlamayı biliriz. Kısa kısa kodlayacaksın arkadaş… Öyle uzun şeylerden Bilgisayar anlamaz.. basite indirge ve KODLA.. İşte o kadar… 

Öyleyse felsefe nedir? Bana göre felsefe düşünme bilimi ve sanatıdır. Bundan sonrası artık sorular sorular gelir ve cevaplar her zaman yetersizdir. 

Hele biraz daha felsefeyi tanımlamaya çalışalım: Felsefe.. 

1- İnsanla ve evrenle ilgili bütün soyut sorulara akıl sınırları içinde, tutarlı, mantıklı ve kabul edilebilir yanıtlar getirmektir.
2- Kavramları , insan aklının sınırlarıyla ve bilinenlerle ilişkili olarak açıklamak çabasıdır.
3- Yaşamda olan her şeyi anlamlandırma etkinliğidir.
4- Felsefe, doğruyu bulma yolunda, düşünsel bir çalışmadır. (Eflatun)
5- Deney ve gözleme dayanan bilimsel veriler üzerinde düşünmektir. (F. BACON)
6- Felsefe yapmak doğru düşünmektir. (T. HOBBES)
7- Felsefe , düşünbilimdir.
8- Sorulara sistemli bir açıklama getirmektir.
9-Felsefe bireyin kendisini ve çevresini anlama, yorumlama, açıklama ve gerçeği arama çabasıdır.
10-Akıl ve mantık ilkeleri kullanılarak bilginin ne olduğunu, neyi ve nasıl bilebileceğimizi araştırır. 

İşte size, normal sınırlar içinde kabul edilebilecek Felsefe tanımlarından bir kaçı. Aslında Felsefe’nin kolay kolay bir tanımı yapılamaz; çünkü felsefedeki her ekol kendi tanımını kendisi getirir ve o ekole özgüdür. Bu bakımdan bazı tanımlar belli bir dinin dizinin dibinden ayrılmaz; bazıları da bilimsel bilgiyi ve mantıkı hiç kaale almaz. Onlar hakkında karar verecek olan sensin. Oku da bir kez daha düşün. 

Düşüncenin önceden konmuş naslara, dogmalara bağlı olduğu yerlerde felsefe yoktur. Olsa olsa belli bir inancın pekiştirilmesi çabası vardır. Felsefe düşünmeyle başlar. Düşünmenin başlangıcında ise kuşku vardır. Felsefe yapmak bir konuyu korkmadan irdelemektir. Aslında bilimin başlangıç noktasında da felsefe vardır. Çünkü bir sorunu çözmek için mantıksal, tutarlı bir önerme, bir sav gerekir, bu da ilişkileri görerek bir mantıksal bağ kurmak suretiyle olur. Sözgelimi , “hastalıklarla mikroplar arasında bir bağ vardır” düşüncesini test etmek insanoğlu için uzun yüzyıllar almıştır. İlkel insan bu bağıntıyı uzun süre görememiştir… Bu yüzden koleradan, tifodan, vebadan, veremden vs.. yüzlerce yıl milyonlarca insan boşu boşuna göçüp gitmiştir. Ne zaman ki insan aklı “ hastalık – mikrop - uygun ilaç” ilişkisini kurmuş , ondan sonra bir çok hastalığa çare bulunmuştur. Onun için diyoruz ki, her gerçek bir düşünmenin başlangıç noktasında, bir kuşku, bir önerme, savlama vardır…Ondan sonra bilimsel çalışma izler ve sonuçları toparlamak yine mantıki bir bağıntının kurulmasıyla sonuçlanır . Bu da bir felsefe çalışmasıdır. Felsefe, bir bakıma beyinde neden – sonuç ilişkilerini kurmayı gerektirir. Bir sonuç varsa onun nedeni veya nedenleri ne olabilir. İlk önce kafadan bir model tasarlanır, ondan sonra o modelin doğrulanmasına gidilir . Modelin doğrulanması çalışması artık bir bilimsel test çalışmasıdır. 

Çoğu kez bilim her modeli test aşamasına indiremez, onun için düşünceler bir bakıma model aşamasında kalırlar ve bir “kuram” olarak geçici bir süre kabul görürler. Yeni bir bağıntı formülü öne sürülene kadar. Yeni kabul edilebilir bir açıklama yapılana kadar. 

Ama günlük hayatta felsefe bu kadar da bilimle iç içe değildir. Belki diyebiliriz ki, hayatla ve deneyimlerle iç içedir. İnsanların yaşadıklarından çıkardıkları bir şey vardır; bir genelleme olur.. Bu genellemeyi , bilimsel önerme olmadan da insanlar kabul ederler. 

Falan dağın tepesinde kara bir bulut gören kişi arkasından yağmur geldiğini görürse ve buna 40 yıl şahit olursa, “Anut dağının başı karardı mı, iki saat sonra yağmur yağar..” diye bir denence ortaya koyabilir. Ona bunu hayat öğretmiştir. Bir süre sonra bazı bilge insanlar bu önermeleri , diğer alanlarda da ileri sürerler, çoğu kez de doğru olabilir. Ne demiş Nasreddin Hoca , “Dünyanın merkezi , benim eşeğimin sol bacağının altındadır…”dediği zaman kendine göre (ve fizik kanunlarına göre) bir gerçeği işaret etmektedir. 

Aslında Atasözleri .öyle “Hikmet”ler olarak insanoğlunun binlerce yıllık tecrübesini dile getirerek, günlük hayatta bir bakıma felsefe ihtiyacının yerin alır. 

-Arpa eken darı biçmez.
-At binenin , kılıç kuşananın.
-Kurt kocayınca, köpeklerin maskarası olur.
-Baba malı tez tükenir, oğul gerek kazana.
-Bakmakla usta olunsa, köpekler kasap olurdu.
-Cefa çekmeyen, sefanın kadrini bilmez.
-Dağ nice yüksek olsa, yol üstünden aşar.
-Denize düşen yılana sarılır.
-El elden üstündür.
-Gelin bindi deveye gör kısmeti nereye. 

Türkçe’de ve diğer dillerde böyle yüzlerce Atasözü, deme vardır. Her birisi kendine göre bir hikmet taşır. Bunları yaşlılar, bilgeler bilirler… Yeri geldiğinde acemilere, gençlere, toylara hatırlatırlar. Bu da bir felsefedir. Bunlar hayattan çıkarılmış derslerdir. Belki çoğu Atasözleri de birbirleriyle çelişirler. Ama hayatın içinde de çelişkiler vardır. Hayat her zaman düzen içinde gitmez ki.. Bir bakarsın ki, bilmediğin bir yerde, bilmediğin koşullardasın. İşte o anda senin dümenin aklındır. Akıl felsefenin özüdür. Her yere birlikte götürdüğümüz bilgedir. Kendimiz bilge olmazsak, bir eşek yükü kitabı nereye taşırsan taşı, zorda kaldığında doğru yolu hangisinin içinde bulacaksın. Kolay mı? Ama aklın varsa, dümenin işte o…Yoksa sana sunulan yapma akıllar değil.. Herkes bir şey söyler. Ama sonunda karar verecek olan sensin. Aklını kullan ve bir felsefen olsun. Her kişinin dünyayı bir yorumlayış biçimi vardır. Onun felsefesi işte odur. 

Niye böyle gevezelikler yazıyorum ki… Herkesin aklı kendine. Hem kim başkasının aklını beğenir ki… Bazen beğenir gibi olur da… Yine de varsa yoksa yine kendi aklı… Gerisi fasa fiso… 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..