Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ekim '15

 
Kategori
Siyaset
 

Fırat'ın doğusunda, neler oldu; neler oluyor; neler olacak?- 6

Fırat'ın doğusunda, neler oldu; neler oluyor; neler olacak?- 6
 

Sevr Antlaşmasına Anadolu'daki direnişiin bir benzeri de, Fırat'ın doğusunda olmuştu...


SEVR ANTLAŞMASI'NA "ANADOLU GENELİNDE" VE "FIRAT'IN DOĞUSUNDA" TEPKİLER...

-- ANADOLU GENELİNDE TEPKİLER...

Büyük Millet Meclisi'nin(x), Sevr Antlaşması'na tepkisi çok sert olmuştu...

Zaten, daha 23 Nisan 1920'de açılmasından bir hafta sonra(30 Nisan 1920) kurulan Hükümet, Müttefiklerin Osmanlı Devleti ile yapmış ve yapacak olduğu hiçbir barış antlaşmasını kabul etmeyeceğini açıklamıştı.

San Remo Konferansı'nda son şekli belirlenen Sevr koşulları 22 Mayıs 1920 günü Meclis'te okununca bütün milletvekilleri, bu koşullara karşı söz söylemede; özellikle de İngiltere'ye ve Sadrazam Damat Ferit Paşa'ya saldırmada birbirleriyle yarış etmişlerdi...

Bütün milletvekilleri, söz birliği içinde bu barış koşullarının, "insanlığa sunulan bir utanç ve ihanet belgesi" olduğunu vurgulamışlardı.

Saruhan(xx) Milletvekili Mustafa Necati(xxx), "Bu antlaşmaya asla itaat etmeyecek; ona var gücümüzle karşı koyacağız"(1) demişti.

Sevr Antlaşması'ndan sonra da, başlangıçtaki tepkiler devam etmiş antlaşmanın imzalandığı 10 Ağustos 1920 günü, tüm ülkede bir "yas günü" olarak kabul edilmiştir.

O gün, bütün Türkçe gazeteler "siyah çerçeve" içinde yayınlanmış; eğlence yerleri yasaklanmış; mağazalar kapatılmış ve ülkenin her yerindeki camilerde, ülkenin kurtuluşu için "dinsel törenler" düzenlenmiş ve kurtuluş için dualar edilmiştir.

Bu antlaşma, "bir barış antlaşması" değil; bir devleti ve bir halkı "ganimet" gibi gören, "parçalanmasını" ve "paylaşılmasını" öngören bir antlaşma idi...

FIRAT'IN DOĞUSUNDA TEPKİLER...

Sevr Antlaşması'na karşı Anadolu'da görülen tepkilerin benzerleri, Fırat Nehri'nin Anadolu dışındaki --güneyindeki--  Osmanlı topraklarında da görüldü...Özellikle, Musul Vilayeti için düşünülen yönetim şeklinden  kaynaklanıyordu...

İşgal otoritelerinin, kısa süre içinde baskıya dönüşen idare tarzı, aşağı yukarı 400 yıldır serbest bir şekilde hayatlarını sürdüren başta Araplar olmak üzere bütün Mezopotamya halkını tedirgin etmişti...1918 Mütarekesi'nin  üzerinden bir yıl geçmesine rağmen aynı durum devam ediyordu.

Bu da bölge halkının, örgütlenmesine ve İngiliz aleyhtarı faaliyetlere başlamasına yol açmıştı. Bu faaliyetler içinde ve ardında Türklerin de bulunduğu haberleri duyuluyordu... Dahası, Türklerin, Kürtler dışında Araplarla da işbirliği içinde olduğu söyleniyordu(2).

M. Kemal'in çizdiği Misak-ı Milli sınırları içinde Musul ve çevresi olduğu gibi Kuzey Suriye de bulunmaktaydı...Bu nedenle, Mustafa Kemal'in, her iki bölgede de hem Araplar hem de Kürtlerle İngilizlere karşı bir işbirliği içine girmesi ve onlarla birlikte bir cephe oluşturmak istemesi amacının bir gereği idi...

Bunun yanında, İngilizler de, Arapları ve Kürtleri yanına çekmek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Ancak 1920 yılın başlarında, bu konuda bölgede daha fazla etkin olan M. Kemal'in girişimleriydi. İngilizler, Mezopotamya'da Araplarla Kürtleri uzlaştırmaya çalışırken, 1920'lerin ortalarında, kendilerine karşı açılan bir cephe ile karşılaştılar.

Ancak açılan bu cephede birlik yoktu. İngiliz belgelerine göre Musul'daki Arap ve Kürt nüfusunun, gelecekleri için Anadolu'ya dayanmayı tercih ettikleri anlaşılıyordu. Fakat Araplar arasında Türk hakimiyetine geri dönmek, Türklerle eşit statüde bir "Arap-Türk Birliği" kurmak isteyenlerin yanı sıra mutlak bağımsızlıkta ısrar eden gruplar da vardı. Türk yanlısı Araplar ise, İngiliz Mandası'nı  reddediyorlar, "Ya Türk Mandası ya İstiklal" diyorlardı...Kurdukları örgüte de, Anadolu'daki "Müdafaa-i  Hukuk" birlikteliğinden esinlenerek "Fefa-yı Vatan" adını vermişlerdir(3).

NOT : Özellikle, bloğoma bu ikinci bölümü --FIRATIN DOĞUSUNDA TEPKİLER-- eklememin amacı, Resmi tarihimizin, Milli Mücadele'nin yalnızca Anadolu'da yapıldığı izlenimini veren algısını kırmaktır...Görüldüğü gibi, Mustafa Kemal, bir yandan kongreler toplarken ve Anadolu'yu teşkilatlandırırken, Fırat'ın doğusundaki ve batısındaki, hala bizim olan topraklarda yaşayan Osmanlı-Türk halkı ile de ilgilenmesini sürdürmüş ve onları teşkilatlandırmıştır.

Bir örnek vereyim...Birinci Dünya Savaşı boyunca Osmanlı Devleti'ne sadık kalan ve pek çok hizmetler etmiş olan Irak aşiret reislerinden Acemi Sadun Paşa, bir yandan İngilizlere karşı mücadelesini sürdürürken diğer yandan da Mustafa Kemal ile gizlice haberleşiyor; Irak ve Iraklıların Türkiye'ye bağlı olduklarını söylüyordu(4).

Acemi Sadun Paşa, bir Osmanlı hayranıydı. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Anadolu'ya geçerek Milli Mücadele'ye katılmıştır. Daha sonra Türkiye'ye yerleşmiş ve 1960'da Ankara'da ölmüştür(xxxx).

Devam edecek...

cdenizkent

---------------------- :

(x) Cumhuriyet Tarihimizle ile ilgilenenler, tarihimizin bu yanını konuşurken ve yazarken, 23 Nisan 1920'de açılan BMM için "TBMM" derler ve böyle yazar...Ancak,1921 Anayasası'nda bu meclisin adı, "BMM" olarak geçer... 

(xx) Saruhan Sancağı, bugünkü Manisa ilinin Osmanlı dönemindeki adıdır. Osmanlı döneminde bu sancağa gönderilen şehzadeler, "veliahd şehzade" olarak anılırdı. Yani, ona geleceğin padişahı olarak bakılırdı.

(xxx) Mustafa Necati, Cumhuriyet Döneminin ilk Eğitim Bakanı olmuştur.

(1) TBMM Zabıt Ceridesi(Tutanak Dergisi), Cilt-2, ss.11-20(22 Mayıs 1920)

(2) Mim Kemal Öke, Musul ve Kürdistan Sorunu(1918-1926), Ankara: Kürt Kültürü Araştırma Enstitüsü, 1996, ss.78-79

(3) Mim Kemal Öke, Musul Meselesi Kronolojisi, İstanbul: Türk Dünyası Araştırma Vakfı, 1991, ss.58-59

(4) Atatürk'ün Tamim, Telgraf ve Beyanatları, IV(1917-1938), Ankara: Türk İnkılap tarihi Enstitüsü, 1964, 38

(xxxx) Süphi Saatçi, Irak'taki Türk Varlığı, İstanbul: Tarihi Araştırma Merkezi Yayını, 1996, s.185

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..