Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '09

 
Kategori
Güncel
 

Gazeteci olup haber yazacağınıza silah alıp kurşun sıkın!

Gazeteci olup haber yazacağınıza silah alıp kurşun sıkın!
 

Bir gazeteci bir Hastane’de üç gecedir kafasında yedi dikiş ile yatan bir hastanın kendisiyle ilgilenin kimsenin olmadığına dair şikayetini gazetesinde haber yapar. Haberinde Hastane yönetimini de daha önce buna benzer yaşanan olaylardan dolayı eleştiren ve Vali’ye hitaben bir yorum yazar.

Gazeteci yorumunda “Balıkesir’de bazı önemli kuruluşların üst düzey yöneticileri Sayın Valimize her ne kadar hemşeri yakınlığı ile protokol ve hiyerarşi kurallarını dahi zorlayarak yaklaşıp, bazı işlerini gördürmeye çalışıyorlarsa da, o her zaman milletin hizmetinde Devletin valisi inancı ile bu tür tatlı su kurnazlıklarına paçayı kaptırmadan işini hakkaniyet kuralları içerisinde yürütmeye çalışıyor.” der.

Hastanenin başhekimi “bana hakaret etti” diyerek gazeteci hakkında şikayetçi olur. Basın yoluyla hakaret isnadıyla gazeteci hakkında dava açılır.

Asliye Ceza Mahkemesi 02.04.2009 tarihinde kararı verir: ”Gazetecinin Başhekime karşı görevli memura hakaret suçu sebebiyle toplam 304 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına, bu para cezasının günlüğü takdiren 20Tl. den hesaplanarak toplam 6.080TL. para cezası ile cezalandırılmasına, bu cezanın ertelenmesine veya hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına yer olmadığına… ”

Özet olarak Gazeteci bu yorumundan dolayı 6.080TL. para cezasına çarptırılır ve cezası ertelenmez ve hükmün açıklanması geri bırakılmaz. Gazeteci para ödeyecektir.

Sizlerle paylaşmak istediğim ikinci mahkeme kararı da yine Asliye Ceza Mahkemesi tarafından bir ay sonra yani 13.05.2009 tarihinde verilir.

Mahkeme aynı ama olay farklıdır: Bir şahıs olay günü kardeşinin dövülmesi üzerine ruhsatsız tabancasını alır ve mağduru bulup ona iki el ateş eder. Silahı tutukluk yapar ve tabancadaki diğer iki mermi ateş almaz. Yani tutukluk yapmasa ateşe devam edecektir. Ateş alan iki mermiden birisi mağdurun bacağına isabet eder. Diğer mermi isabet etmez. Mağdur 15 gün işinden kalacak derecede ve basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek biçimde yaralanır.

Şimdi sanığa verilen cezayı okuyalım: ”…Sanığın silahla yaralama suçundan dolayı 1.100TL. para cezası ile cezalandırılmasına ve sanığın takdiren 6 ay futbol müsabakalarına girmemesi şartıyla cezasının ertelenmesine, bu hükmün açıklanmasının ertelenmesine… Sanığın ruhsatsız silah taşımak suçundan 5 ay hapis ve 184tl. para cezası ile cezalandırılmasına ve bu cezanın ertelenmesine, 5 yıl süre ile hiçbir yükümlülük olmadan denetime tabi tutulmasına ve denetim süresi sonucunda hükmün ortadan kaldırılmasına ve davanın düşürülmesine….”

Ruhsatsız silah ile birisini yaralayan şahısın aldığı ceza sonuç olarak 1.284TL. para cezası ve 5 ay hapis.. Ancak ceza ertelenmiş ve hükmün açıklanması dahi geri bırakılmış... Bunun anlamı sanık kasıtlı bir suç işlemezse beş yıl sonra dava düşürülüp hiç olmamış gibi olacak….

Bir gazeteci eline kalem almış ve bir yorum yapmış… Cezası 6.080TL. ve erteleme falan yok paşa paşa ödeyecek…. Gazetecinin sabıkasına ceza yazılacak…

Bir şahıs eline ruhsatsız silah almış birini vurmuş… Cezası 1.284TL. para ve 5 ay hapis.. Ama ceza ertelenmiş ve hükmün açıklanması geri bırakılmış… Beş yıl sonra dava dosyası düşürülüp yok sayılacak. Yani sabıka falan yok…

Bu iki kararı veren Mahkeme aynı.. Mahkemenin uyguladığı ceza yasası aynı yasa..

Gazetecinin ifadesi hararet midir, şahsın ruhsatsız silah ile ateş etmesi silahının tutuluk yapması iki el ateş etmesi yaralama mıdır yoksa öldürmeye teşebbüs müdür şeklinde tartışılabilecekse de bu yazının konusu bu değil.

Bu iki olayı ve kararı okuyunca vicdanınız “adalet yerini bulmuş” dedi mi?

Gazete haberi ile yanlış işleyen bir kurumdan şikayetçi olan vatandaşın yakınmasını fotoğraflayıp haber yapan gazetecinin yaptı mı daha tehlikelidir yoksa içine dört mermi konulup bir şahsa doğrultulup ateş edilmesi olayı mı daha vahimdir?

Gazeteci eline kalem alıp haber ve yorum yazacağına bir ruhsatsız silahı eline alıp Başhekimi ayağından vursaydı hukuken daha mı doğru yapacaktı?

Bir Ceza sistemi böyle bir şeyi önermesi doğru mudur?

Düşünce mi daha vahim ve tehlikelidir yoksa silah ve mermi mi daha tehlikeli ve vahimdir?

Bizden okumak, araştırmak ve düşünmek yerine silah alıp mermi sıkmamız mı isteniyor?

Okuyan, araştıran, düşünen, yazan bir insana silah doğrultup mermi sıkandan daha fazla neden cezalandırılıyor dersiniz?

Bir sistem nasıl olurda bir resmi kurumda mağdur edildiğinizde bunu yazıp çizip söylemeyin yoksa eline silah alıp insanları ayağından vurandan daha fazla cezalandırırım diyebilir?

Hukuk ve ceza sistemini, toplumsal tercihini böyle kurgulamış bir ülke huzura ve saygınlığa ulaşabilir mi?

Bir ülkede devlet eline ruhsatsız silah alıp kızdığı bir insanı ayağından vuranı hakkını aramak, yanlış işleyen sistemi eleştirmek için haber yapan yorum yazan gazeteciye tercih ediyorsa o devlete kusura bakmayın ama ne devlet denir, ne hukuk devleti denir ne de o devletin saygın ve ümit vaat eden bir geleceği olur!...

Devletler “nasıl bir birey” istediklerini, “nasıl bir toplum” planladıklarını kanunlarıyla, yasak ve özgürlük, ceza ve ödülleriyle ortaya koyar.

Ceza kanunları bireylerin sınırlarını çizen bir anlamda onları eğiten hedefledikleri toplum düzenine uyduran, uyumunu sağlayan kurallardır.

Bir hastanede hatalı işleyen sistemi eleştiren ve vatandaşın mağduriyetini gazan, sorgulayan, düşünen ve hak arayan bir kişinin eline ruhsatsız bir silah alıp ateş edip bir bireyi yaralayan kişiden daha ağır cezalandırıldığı, daha ağır cezanın öngörüldüğü bir devletin nasıl bir birey istediği ve nasıl bir toplum ve nasıl bir kamu düzeni öngördüğü açıkça görülmektedir.

Şimdi siz bu somut olay ve mahkeme kararları sonucunda Türkiye’nin hak arama özgürlüğü için vatandaşlarını eline kalem alıp yazmaya mı yoksa eline silah alıp kurşun sıkmaya mı özendirdiğini, yönlendirdiğini söyleyebilirsiniz?

Türkiye bu manzara içerisinde gerçekten temel insan hak ve özgürlüklerine, çağdaş hukuk ve ahlak değerlerine saygılı bir ülke kabul edilebilir mi?

Türkiye’nin hak arama, düşünme, ifade etme, basın özgürlüğü konusunda yeterli bir seviyede olduğunu söyleyebilir misiniz?

Türkiye’nin bireyin yaşam hakkının güvence altına alındığı bir ülke olduğunu kim söyleye bilir?

Türkiye basın özgürlüğü, düşünce ve ifade hürriyeti konusunda bireyleri haklarını aramamaları, sisteme boyun eğmeleri konusunda vatandaşlarını baskı altında tutan bir ülkedir.

Türkiye vatandaşlarının yaşam hakkını güvence altına almayan, bireyin yaşam hakkına saldırı yapıldığında bunu “laf olsun” tarzında cezalandıran ve bu ceza ile adeta yaşam hakkına saldırıyı teşvik eden bir ülke konumundadır.

Türkiye hukukun çağdaş değerlerini özümsemelidir.

Türkiye hukuk zihniyetini değiştirmelidir.

Türkiye yasalarını çağdaş ve evrensel değerlere uygun hale getirmeli ve bunu kendi vatandaşı için samimiyetle gerçekleştirip uygulamalıdır.

 
Toplam blog
: 178
: 1496
Kayıt tarihi
: 01.10.07
 
 

Balıkesir doğumlu.1990 İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mezunu. Balıkesirspor Kulüp Yöneticili..