Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '17

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Geçmişte Yaşanmış Duygusal Bağlardan, Aşklardan Nasıl Kurtulabiliriz?

Geçmişte Yaşanmış Duygusal Bağlardan, Aşklardan Nasıl Kurtulabiliriz?
 

Geçmişte Yaşanmış Duygusal Bağlardan, Aşklardan Nasıl Kurtulabiliriz?


Birçok kişinin başından evlilikle sonuçlanmayan bir veya birkaç aşk macerası geçmiş olabilir. Gençliğin ilk heyecanından veya bir an önce hayata atılmak ve gençliğin vadettiği güzel duyguları yaşamak arzusundan kaynaklanan bir hevesle âşık olunur. Ama her aşk, ekonomik, sosyal veya kültürel vb nedenlerden dolayı evlilikle sonuçlanmaz, yarıda kalır. Bu durum, insanın kalbini çok acıtsa da kişi bir başkasıyla hayatını birleştirir ve yoluna devam eder. Sonuçta hangi duygular yaşanırsa yaşansın kişi artık, bir başkasını tercih etmiş, geçmişte yaşananları arkasına bırakmıştır. Muhtemelen çoluk-çocuğa da karışmıştır. 
Ancak bu aşamadan sonra başka bir sorun yaşanabilir. İnsan, evlendiği kişiye âşık olsa bile, bazen eski aşkı, zihinsel olarak gizliden gizliye peşini bırakmaz. Bir bakarsınız, hiç beklemediği bir zamanda bir şarkı sözü, bir fotoğraf, bir söz, bir haber onu almış ve eski günlere yeniden götürmüştür. Bu eski aşk, kişinin geçmişte takılıp kalmasına, sürekli eski aşkı arzulamasına, yani geçmişe özlemde saplanıp kalmasına neden olur. Hep onu düşünmeye başlar. Öyle bir hal alır ki, sanki eski aşkı ile geçirdiği günleri veya saatleri zamanda donmuş da bir yerlerde durmaya devam ediyormuş gibi algılar.  Sanki yeniden oraya dönerse, eski aşığı ile her şeyi yeniden yaşayacak.
 ‘Karşılıklı aşk, arzular, hatta gençliğin verdiği güzellik bile aynı şekilde bekliyor’ diye düşünür. Kişi bazen yaşamının kaybolduğunu zannederek onu arayama çıkmış gibi hisseder. Zanneder ki eski aşkıyla yaşadığı duygular bir yerde dondurulmuş halde duruyor. Bir aracı olsa oraya gidebilirmiş gibi, sanki tanıdık gelen şeyleri tek tek gösterebilirmiş gibi. 
Zihni allak bullaktır; bir taraftan eskiye özlem duymakta, kaçırdığı fırsatlara üzülmektedir. Diğer taraftan da zihninin yetişkin tarafı eşine ihanet ettiğini söylemektedir. Bu gerilim hali, çözülmezse kişiyi depresyona sokabilir. 
Oysa gerçek böyle değildir. Çünkü gerçek yaşamda belki eski aşık ya ölmüş olacak ya da ileri yaşlarda buruşuk, yaşlı birisi olacak. Saçları grileşmiş, ağarmış veya belki kelleşmiş olacak. Muhtemelen biraz kamburlaşmış veya göbek bağlamış olacak. Genç kalmış olsa bile birlikte olduğu dönemle ilgili  çok farklı hisleri olacak….Size karşı aynı duygu ve heyecanı hissetmeyecek. Haliyle siz de değişmiş olacaksınız. Siz de onda eskiden göremediğiniz şeyleri göreceksiniz, yani halk tabiriyle köprünün altından çok sular akmış olacak.  Bunları düşünerek daha gerçekçi olmanın çözüme katkı sunacağı kesindir. Çünkü aslında ardına düşündüğü eski aşkı değil belki de bir seraptır… Çünkü eski aşkı, gençliğin rüya gibi bir döneminin parçasıdır.
Bazen de boşandığında veya eşini kaybettiğinde ilk düşündüğü kişi bu eski aşkıdır. O da eğer boşanmış veya eşini kaybetmiş ise, evlenmek için akla gelen ilk kişi budur. Alman yazar Goethe bu konuyu “Gönül Akrabalıkları” adlı romanında işler. Gençliklerinde birbirine âşık olup da evlenmeyen Eduard ve Charlotte  eşlerinin ölümünden sonra hemen evlenirler. Çünkü birbirlerini geçmişte çok sevmişlerdir. Aynı mutluluğu yakalamayı düşünürler.  Ancak mutlu değillerdir. Çünkü aradan geçen yıllar onlardan çok şey alıp götürmüştür. Hiçbir şey yerinde saymaz. Eski duygular da, bakış açısı da zamanla değişmiştir.
 
Burada düşünmemiz gereken bir diğer şey de, öncelikle her şeyin geçici olduğunu, geçmişin yalnızca zihnimizin içinde var olduğunu, daha önceki dünyamızın beynimizde bir yerlerde elektrik akımıyla veya kimyasal sinyallerle saklanan bir anıdan ibaret olduğunu bilmemiz ve sevgimizi yeni aşkımıza/eşimize yöneltmemizdir. Gerçek olan budur işte
 
 
Toplam blog
: 81
: 623
Kayıt tarihi
: 18.10.17
 
 

1963 yılında dünyaya geldim. 1985 yılında Atatürk Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde..