Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Nisan '12

 
Kategori
Eğitim
 

Gediz üniversitesi Çocuk Gelişimi Etkinliği - Emel Yeşilkayalı

 

Emel'le telefonda görüştüğümüzde, öğretim görevlisi olarak çalıştığı, Gediz Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü'nün etkinliği olduğunu söylerek beni de davet etti.

Emel Yeşilkayalı uzun zamandan beri MB de yazamıyor çünkü Gediz Üniversitesi'nde yoğun bir şekilde Çocuk Gelişimi Bölümü'nde öğretim görevlisi olarak çalışıyor.

Gediz üniversitesi Seyrek'te. İnsana çok uzak gibi gelse de, metro ve izban sayesinde, Ulukent'e kadar nasıl geldiğiniz anlamıyorsunuz. Ulukent'ten sonra ise, üniversitenin ring araçları ya da belediye otobüsü var. Biz hiç beklemeden belediye otobüsüne binip, kırsal alandan geçerek yola devam ettik. Değişik ve güzel bi yol olduğundan, üstelik de yemyeşil meyva bahçelerinin arasından yol alarak üniversiteye ulaşmak çok keyifli ve dinlendirici oldu benim için.

Üniversiteye ulaştığımızda kapıdaki kibar güvenlik görevlisi hanım bize mihmandarlık yaparak, etkinliğin hangi blokta olduğunu gösterdi.

Gediz Üniversitesi bir vakıf üniversitesi ve henüz çok yeni. Doğrusu bu kadar güzel ve modern bir okulla karşılaşacağımı ummamıştım.

Kapıda Emel'le karşılaştık. Nırı nırı nımmm, baya birbirimizi özlemişiz. Emel'in öğrencilerinin düzenlemiş olduğu sergiyi gezdik. Hepsi birbirinden yaratıcı ve en önemlisi atık malzemelerden, kuklalar, çiçekler, akvaryum ve oyuncaklar yapmışlar. Yaptıkları kuklalarla Seyrek İlköğretim okulu öğrencilerine kukla gösterisi sundular. Buradan hepsini tebrik ederim. Bu bölümde okuyor olmaktan çok mutlu olmalılar, ki hepsinin gözlerinin içi parlıyordu. Yaptıkları işleri sergilemekten heyecan duydukları her hallerinden belliydi. Tabii Emel'in de en az onlar kadar heyecanlı ve mutlu olduğu yüzüne yansıyordu.

Sergiden sonra Emel bize üniversiteyi gezdirdi, sinema salonu, spor salonu, kuaförü, kafeteryası ile öğrencilerine ve eğitmenlerine sınırsız imkan sağlayan bir üniversite burası.

Editörlüğünü Emel'in yaptığı Anne-Çocuk isimli altı ayda bir çıkarttıkları dergileri de var. Bugün dergiyi  okuduğumda, piyasadaki dergilerle boy ölçüşecek kadar dopdolu içerikli bir dergi olduğunu anladım. Emel'de, öğrencileri de, yazılar yazıp, röportaj yapmışlar. Önsöz yazısında arkadaşımın ismini görmekten gurur duydum.:)

İçeriğinde ise; Okul Öncesi Eğitimle ilgili olarak, Okul Öncesi Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü Funda Kocabıyık'la röportaj, Anne-Çocuk sağlığı bölümünde, Gelişimsel pediatri hakkında, Kültür sanat bölümünde, Çocuk Kitapları üzerine Mehmet Azim'le yapılmış bir röportaj vardı. Mehmet Bey, çocuk kitaplarının hurafe ve batıl inançlardan arındırılmış olmasını ve çocukların çoğunun eserlerdeki kahramanlarla kendilerini özdeşleştirmekte ve okuduklarından etkilendiklerini ifade etmiş. Saldırganlık, korku, şiddet, öfke çocuk kitaplarından uzak tutulmalıdır” diyor. Çocuklara yönelik yayıncılığın her şeyden önce ciddiye alınması ve özen gerektiren bir çalışma olduğunu ifade etmiş. Üstelik her çocuğun ilgi alanının farklı olduğunu ve buna göre kitaplar hazırlamının önemini vurgulamış.

Serebral Palsy'li çocuk sahibi bir aile ile yapılan röportajda vardı. Bu yazıyı okuyunca, yaşamın her türlü zorluğa rağmen güzel olduğunu ve bu ailede zorlukların dayanışma ruhunu pekiştirdiğini bir kez daha vurguluyor. Aile, çocuklarının, bebeklik dönemindeki sıkıntılı dönemi atlattıktan sonra, sinemaya da, tatile de çıktıklarını, yaşamın her anında kızlarıyla birlikte geçirdiklerini ve yaşamlarını hiç kısıtlamadığını anlatmışlar.

Serebral Palsy hastası olan Dublinli Christy Brown, yirmi üç çocuklu bir ailenin hayatta kalabilen on üç çocuğundan biriymiş. Beyin felçli olarak dünyaya gelmiş ve bu yüzden uzun süre konuşma ve hareket yetileri olmadan yaşamını sürdürmüş. Doktorları başlangıçta Brown'ın zihinsel olarak da özürlü olduğunu düşünmüş. Fakat annesi doktorların sözüne aldırmayarak, çocuğunu eğitebileceğine inanmış. Annesinin çabaları sonuç vermiş ve Brown sol ayağını kullanarak yazmayı ve resim yapmayı başarmış. Konuşmaya başlamsıyla birlikte doktorları tedaviyi değiştirerek fizyoterapiye ağırlık vermiş. Böylelikle Brown rahat hareket etmeye başlamış. Yaşamını tekerlekli sandalyeye bağlı olarak sürdürse de, bur durum onu İrlanda'nın tanınmış yazarlar arasına girmesini engellememiş. Sadece sol ayağını kullanarak yazdığı eserler dünya çapında bir üne kavuşmasını sağlamış. Hayat hikayesini yazdığı “Sol ayağım” adlı eseri 1989 yılında filme alınmış. Kimi zaman hüzünlü kimi zaman eğlendirici olabilmeyi başaran filmin, azmin ve umudun hikâyesi olarak verdiği evrensel mesajlar da var.

Bu gerçek hayat hikâyesi beni çok etkiledi. Annesinin oğlunu eğitebileceğine inanmasaydı ve kendi haline bıraksaydı, büyük bir olasılıkla böyle bir yazar ortaya çıkmayacaktı. Buradan da anlaşılıyor ki, bir çocuğun eğitiminde annenin ne kadar önemli olduğu.

Emel'in Gediz Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Seyfullah Çevik'le yaptığı röportaj ise o kadar güzel, eğlenceli ve çok önemli mesajlar içeriyordu. Rektörün mutlu bir çocukluğu ve birbirine sevgi ve saygı duyan anne babası olmuş. Yoksullukları mutlu olmalarına engel olmamış. Röportajı okurken bir kez daha anladım ki, zorluklar insanı hayata hazırlıyor. Tabii sizin hayat görüşünüz, her ne olursa olsun hayattan keyif almayı bilen, aile bağlarının güçlü olduğu, çalışkan, esprili biriyseniz karşılaştığınız zorluklar sizin ileriki yaşantınızda; sorumluluk sahibi, çalışkan, güçlü ve keyifli biri olarak hayata hazırlıyor.

Emel Bergama Oyuncak Kütüphanesini anlatmadan önce çocukluğunda, bir gardrobun içinde hayal ettiği arap bebeği anlatmış. Bu rüyayı aradan uzun yıllar geçmesine rağmen hatırlaması, çocukken oyuncaklarımızın hayal dünyamızı ne kadar etkili olduğu anlaşılıyordu.

Türkiye'de ilk olarak Bergama'da hayata geçmiş oyuncak kütüphanesi. Çocuklar kütüphaneye üye olduktan sonra istediği oyuncağı bir haftalık süre için alıp, evinde oynadıktan sonra yenisi ile değiştirebilme şansları varmış. Kütüphanenin bir amacı da, anne baba eğitimi vermekmiş. Bugüne kadar en az iki ayda bir olmak üzere ebeveynlere yönelik “Aile Tutumları”, “Okulöncesi Eğitimin Önemi”, “Çocuklar İçin Oyunun Önemi” gibi çeşitli seminerler verilmiş.

“Çocuklar geleceğimizdir Vakıf Başkanı” Neşecan Hürtürk'le vakfın amaçları ve yaptıklarıyla ilgili röportajı da var.

Gediz Üniversitesi'nin halkı ve çevresini aydınlatma ve geliştirme sorumluluğu da olduğunun bilinci ile, Seyrek İlköğretim Okulu'nu kardeş okul olarak seçmiş. Gediz Üniversitesi, bu çalışmalar sayesinde, hem kendi öğrencilerinin, hem de Seyrek ilköğretim Okulu öğrencileri, velileri ve öğretmenlerinin motivasyonlarını, bilgilerini attırmayı, çeşitli uygulamalrla karşılıklı gelişme ve farkındalık yaratmayı amaçlamışlar.

Sergi salonunda, Gedizli ablalarının ürettiklerinin karşı satandında Seyrekli kardeşlerinin yaptıkları eserler de çok dikkat çekici, estetik ve bilinçlendiriciydi.

Emel'in öğrencileri ile iletişimi de çok yapıcı ve güzeldi. Bir sene gibi kısa zaman içinde okulda çalışmasına rağmen birbirlerini çok uzun zamandır tanışıyormuş gibi sevgi ve saygı çerçevesinde öğrenci öğretmen ilişkileri vardı.

Buradan Emel'e nice başarılı ve mutlu öğrenciler yetiştirmeye devam etmesini diliyorum.

Not: Çektiğim fotoğrafları MB değişiklik nedeni ile maalesef yükleyemedim.

 
Toplam blog
: 246
: 1012
Kayıt tarihi
: 15.02.08
 
 

..