Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Aralık '10

 
Kategori
Sinema
 

Geleceğe Dönüş ile Nostaljiye Dönüş

Geleceğe Dönüş ile Nostaljiye Dönüş
 

Tarihin tartışmasız en sevilen üçlemelerinden Geleceğe Dönüş'ün DVD setini yaklaşık 3 hafta önce elde ettiğimde içimde çocuksu bir heyecan vardı. Film hafızam iyi değildir aslında, şöyle ki izlediğim bir filmin detaylarını aylar geçmeden unuturum. Geleceğe Dönüş'ü de izlemeyeli yıllar olmuştu ve detayları aklımdan çıkmıştı. DVD setini sipariş ettiğimde şöyle bir hafızamı tazelemeye çalıştım, bakın neler hatırlamışım:

* Saat kulesi ve onun için bağış toplayan insanlar ilk aklıma gelendi nedense.

* Trenle Seyahati ve vahşi batıyı anımsıyordum.

* Uçuçu unutmak mümkün müydü ki? :=)

* Ve futbol almanağı... Ah keşke demiştik, keşke biz de böyle bir kaynak ele geçirsek de bahislere bahis demeseydik...

Üçlü seti az önce bitirdim. İnanılmaz bir tat verdi tabii ki. Ve anladım ki günümüzde çok hızlı tüketiyoruz. İnternet, filmlerin, dizilerin, albümlerin erişilmesini çok kolaylaştırdı ve aynı zamanda değerlerini düşürme tehlikesini doğurdu. Devamlı izlememeli, bir kenara koymalıyız bu filmleri. Bir 5 yıl sonra yeniden merhaba diyebilmek için, hafızalarımızı mutlandırmak için.

***

Ve bir kaç not... Dört zamanda geçiyor üçlememiz. 1885, 1955, 1985, 2015.

* İlk filmde doktoru vuran teröristler Libyalı. Bir film bile dünyanın hakim gücünün düşmanlarının dönemsel olarak değiştiğini gözler önüne serebiliyor işte. Spielberg ve Zemeckis, filmi bugün yapsalar teröristlerin hangi milletten olacağını üç aşağı beş yukarı tahmin edebiliyoruz. Libyalı olmayacakları kesin, değil mi?

* İkinci filmde gelecekten bahsediliyor. Filmin şimdiki zamanı 1985'lerdi. Ve gidilen gelecek ise 2015. Şunun şurasında 4 yılımız kalmış 2015'e. Uçuçlar ve uçan otomobiller hala yok, polis baygın yatan vatandaşın ev adresini anında bulacak veritabanına henüz sahip değil, ama öte yandan büyük dev ekranlarda birden fazla kanalı aynı anda izleyebiliyoruz. Sanki, senaristlerin hayaline henüz erişememiş dünya, teknoloji bu kadar almış başını giderken bile :)

* 1885'teki suyun rengi günümüzden ne kadar farklı. İçenler ölmüyor ya da belki o kolera, veba salgınları o su yüzünden oluyordu, kimbilir. Ve yemeklerden de kurşun saçmaları çıkıyor. En mühimi de şapka takmamak garip karşılanıyor. Ve Red Kit'te olduğu gibi işleri en iyi giden vahşi batı çalışanı burda da cenazeciler oluyor.

* Bazı özel isimleri anımsatalım: Delorean (akıllı arabamız: ikinci kara şimşeğimiz. Atlar da eşlik etti, trenler de ona), Einstein & Kopernik (Doktorumuzun köpek dostları), Biff (Her 3 filmde de kahramanlarımızın belalısı _isimleri farklı olsa bile_), Clayton Uçurumu (Yarım demiryolunun ordaki uçurumun kahramanlarımız geleceği değiştirmeden önceki adı) Eastwood Uçurumu (Yarım demiryolunun ordaki uçurumun kahramanlarımız geleceği değiştirdikten sonraki adı), Clayton (Doktorun aşkı), Clint Eastwood (Ne aptalca bir isim diye dalga geçer Çılgın Köpek Tennen ve adamları), Hill Valley (konunun geçtiği yer)

Bu filmin bir dördüncüsü de çekilemez miydi acaba yeni teknolojiyle? Alıcısı olmaz mıydı? Birisi benim, o kesin. Ah çocukluğum...

 
Toplam blog
: 78
: 1198
Kayıt tarihi
: 12.10.10
 
 

Alice'in harikalar diyarındaki cennet bahçesinden sesleniyorum sizlere. Burada önyargı, olur olma..