Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ocak '14

 
Kategori
Yoga / Meditasyon
 

Gerçekten görüyor muyum?

Gerçekten görüyor muyum?
 

Bir asanada en az iki üç dakika beklemek... Bedenin, zihnin ve ruhun gevşemesine izin vermek... Evet, yin yoga'dan bahsediyorum. En sevdiğim yoga tarzlarından biri. Beni rahatlatan, gevşeten, içe döndüren ve çevreme daha duyarlı olmamı sağlayan bir yoga şekli. Peki bunun nesi ilginç diye sorabilirsiniz? İlginç olan, bu yoga tarzını 11-12 yaşındaki gençlerle deneyimlemem. Yin yogayı 11-12 yaşındaki öğrencilerle çalışabileceğim aklıma gelmezdi taa ki geçen haftaya kadar...
Geçen hafta sonu yoga stüdyosunda 11-12 yaşındaki iki genç kızla dersim vardı. Okullar bir gün önce tatil olmuştu. Derse girdiğimde, öğrencilerin çok yorgun olduklarını gördüm. Hani koşuşturma içinde bir şey hissetmezsiniz ama bir an durup dinlenirseniz ne kadar yorgun olduğunuzu anlarsınız ya. İşte bizim genç kızlar da aynı durumdaydı.
"Kendimizi çok yorgun hissediyoruz öğretmenim. Bugün yoga yapmasak olmaz mı?" Tabii ki olmaz. Yoga yapacağız. Bir bakalım bu işi nasıl çözeriz diye düşünürken, aklıma öğrencilere "yin yoga" yapma fikri geldi.
Yazımın başında da bahsettiğim gibi, yin yoga, bir asanada en az iki üç dakika kasları pasif bırakarak beklemeyi ve bu şekilde kasların ötesine geçerek derin bağ dokularını da esnetmeyi hedefleyen bir yoga tarzı. Zihni ve bedeni dinlendirdiği ve içe dönüşü kolaylaştırdığı için büyüklerin çok sevdiği bir yoga şekli. Peki ya gençler? Acaba onlar bir asanada birkaç dakika kıpırdamadan durabilirler miydi? Karar verilmişti. Yin yoga yaptıracaktım ve ne olacağını hep beraber görecektik.
Derse yerde sırtların altına bolster koyup "kelebek"te (supta baddha konasana) uzanarak başladık. Öğrencilere, kendilerini toprağın enerjisine bırakıp bedenlerini yere iyice ağırlaştırarak gevşetmelerini söyledim. Yaklaşık beş dakika bu duruşta bekledik. Bedeni, zihni ve ruhu biraz gevşettikten sonra, bolster'ları çektik kenara ama sırt üstü yatmaya devam ettik.
Yerde uzanırken bir bacağı düz bir şekilde yukarı uzattık (supta padangusthasana). Sonra iç bacak kaslarını esnetmek için bacağı yana doğru açtık. Bacağı tekrar ortaya aldıktan sonra ters tarafa düşürüp bir burgu yaptık  (jathara parivartanasana'nın tek bacaklı varyasyonu). Tekrar bacakları ortaya alıp, dizi büktük ve "yarım mutlu bebek" (ardha ananda balasana) duruşuna geçtik. En son "eye of the needle" (iğne deliği) duruşunu yaptık. Ardından aynı seriyi diğer bacakta tekrarladık.
Daha önceki derslerimde öğrencileri hiç bu kadar sakin ve mutlu görmemiştim. Acaba bugüne kadar hep "vinyasa" ve "hatha" tarzı ders yaparak yanlış mı yapmıştım? Her ne kadar genç de olsalar, belki onların da biz büyükler gibi bedenen, ruhen ve zihnen gevşemeye, esnemeye ve dinlenmeye ihtiyaçları vardı? Neden bunu daha önce akıl edememiştim?
Zihnimde tilkiler dolaşırken, sırt üstü uzanarak yapacağımız asanaları bitirmiştik. Yavaş yavaş omurganın üzerinde öne arkaya sallanarak omurgayı uyandırmaya başladık ve oturma pozisyonuna geldik. Omurgadan devam etmeye karar vermiştim. "Kelebek" (baddha konasana/butterfly) ve "tırtıl" (caterpillar/paschimottanasana) ile devam ettik. Dış kalça kaslarını da esnetmek için "uyuyan kuğu/güvercin" (sleeping swan/eka pada raja kapotasana) yaptık. Bu duruşta beklerken, asanaların neden değişik isimleri olduğundan bahsettim. Yoga tarzlarına göre, bazı duruşların farklı adlandırıldığını ve bu duruşun da onlardan biri olduğunu söyledim. "Eka pada raja kapotasana"... Hep birlikte bu ismi söylemeye çalıştık. Tekerleme gibiydi. "Bir kartal, bir kartala, gel beraber bir kartal yuvası kuralım demiş" misali...
Dersin sonuna geliyorduk. Bir iki asanayı da eşli yaptırmak istedim. "Helikopter böceği" (dragonfly/upavista konasana) bunlardan ilkiydi. Karşılıklı olarak birbirini esnetmek ve bu duruşta kolları yana açarak burgu yapmak...
Eşli duruşlardan ikincisi "jathara parivartanasana"nın dersin başında yaptığımız varyasyonuydu. Eşlerden biri yerde burgu yaparken diğeri kalçasını onun kalçasına dayıyor, bir eliyle eşinin bükülü bacağını bir eliyle de omzunu yere yaklaştırmaya çalışıyordu. Son eşli duruş ise "balasana"ydı (çocuk duruşu). Eşlerden biri çocuk duruşuna geçip kollarını öne doğru uzatıyordu, diğeri de sakrumun üzerine kalçasını yerleştirip eşinin üzerine uzanıyordu. Alttaki kişi, bedenini esnetirken yukarıdaki göğüs kafesini açıyordu.
Böylece ders sona erdi. Genç kızlar her zamanki gibi "savasana"ya (derin gevşeme ve dinlenme pozisyonu) hazırlandı. Başlarının altına minder, üzerlerine battaniye ve gözlerine göz yastığı. Portakal yağıyla masaj da cabası.
"Savasana"dan sonra bir oturma pozisyonuna geldiler. Dersi bitirecektik. "Okulun yarı dönemini geride bıraktık. Kaç aydır ders çalıştık, ödev yaptık. Yorulduk. Büyükler gibi dinlenmek, gevşemek, esnemek ve rahatlamak bizim de hakkımız. Genciz diye her zaman koşuşturmak zorunda değiliz. Arada bir durmak, bedeni, ruhu ve zihni dinlemek ve dinlendirmek bizim de hakkımız" diyerek dersi bitirdik.
Benim için ilginç bir deneyim olmuştu. İnsanlar bazen önlerindekileri göremezler. Kör olduklarından değil, bakmasını bilmedikleri için. Ben de öyle olmuştum. Karşımdaki bedenler genç olduğu için, onları tazecik ve gencecik gördüğüm için yorgun olabileceklerini ve onların da zaman zaman "es verip" dinlenmeye ihtiyaçları olduğunu göremeyecek kadar kör olmuştum. Benim için çok anlamlı bir ders olmuştu. Bundan böyle gözlerimi dört açacak ve görmek için bakacaktım.

 
Toplam blog
: 201
: 432
Kayıt tarihi
: 08.05.13
 
 

Uluslararası Yoga Alliance onaylı hatha, vinyasa, yin ve prenatal yoga eğitmeni... Hayata bambaşk..