Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Haziran '13

 
Kategori
Sosyoloji
 

Gezi Parkı eylemleri: Bir mantık hatası...

Gezi Parkı eylemleri: Bir mantık hatası...
 

Gezi parkı eylemlerine tamamen dışarıdan bakan tarafsız bir gözle konuyu gören ya da gösteren oldu mu hiç bilmiyorum ancak bu yazıda biraz bunu denemeye çalışalım.

NASIL BAŞLADI?

İlk olarak takribi 10 tane gerçek çevrecinin Gezi Parkı'ndaki ağaçların kesilmesine tepki olarak küçücük bir eylem gerçekleştirmesiyle başladı.

NASIL GELİŞTİ?

BDP milletvekili S.S.Ö'in vinçlerle birlikte gerçekleştirdiği medyatik tepkiyle gelişim gösterdi ve medyada yer buldu.

NASIL ÇIĞRINDAN ÇIKTI?

S.S.Ö'in tepkisel yaklaşımına ek olarak eylemcilerin çadırlarının yakılması ve polisin müdahalesiyle 10 15 eylemciyle başlayan protesto oldukça geniş bir hükümet protestosuna dönüştü.

AMAÇ NEYDİ?

İlk başta ağaç sevgisiyle başlayan gösteriler, sonrasında polisi, en son olarak hükümeti protestoya dönüştü.

Buraya kadar olan objektif değerlendirmelerin ardından şahsi yorumlarımı aktarmakta fayda buluyorum.

 

EYLEMCİLERE GÖRE...

Gezi Parkı eylemlerine katılanların tepkilerini medyadan takip etmek son derece kolay oldu. Sosyal medyada eylemcilere göre genel olarak Gezi Parkı eylemlerinin amaç ve gerekçeleri kısaca şöyleydi:

Polis aşırı müdahalede bulundu.

Polis yetkilerini aşıyor.

Hükümete tepki var.

Hükümetin düşürülmesi için bu eylemler bir şans olabilir.

Hükümet düşene kadar eylemler sürmelidir.

POLİSE GÖRE...

Eylemcilere müdahale eden ve gerçekten uzun süre ailesinden ayrı kalan, zorlu şartlarda görev yapan polislerin görüşlerinin bir kısmını şu şekilde özetleyebiliriz:

Eylemlere ilk gün müdahale edilmeseydi kalabalık bu kadar büyümezdi. Sonraki müdahaleler zorunlu oldu ancak ilk gün hataydı...

Göstericilere gaz maskesi ve baret dağıtıldığına şahit olduk.

Çevik kuvvet polislerinin silahını ve kalkanlarını almaya çalışan (bazıları başardı da) eylemciler var. Her biri oldukça örgütlüydüler.

 

BİR ŞİKAYETE İKİ FARKLI BAKIŞ AÇISI

Biber gazı kapsülüyle kafaya nişan alındı

Bu konuda eylemcilere göre polis bunu özellikle yaptı. Polise göre ise 150 metre menzili olan biber gazı kapsülleri yaklaşık 45 derece açıyla eğik atış şeklinde atılan bir gereçtir ve düşme sırasında bunun olması kasıtsız bir sonuçtur.

Bu bilgileri edindikten sonra polis tanıdığıma şunu sordum: "peki bu kapsüller yere doğru nişan alınarak ateşlenemezler miydi? O zaman en azından böyle bir risk olmazdı..." Dostumun söylediği şey bunun çok daha tehlikeli bir sonuç doğurabileceğiydi. Polis dostum gaz kapsüllerinin yere doğru ateşlendiğinde ayağa doğru gelmesi durumunda kaval kemiğini bile kırabilecek bir sekme hareketi sergileyebileceğini söyledi.

Kısacası polis genel olarak medyada eylemcilerin çoğu eyleminin yayınlanmazken, polisin her eyleminin büyük bir abartıyla yayınlanmasından son derece musdarip olduğunu söylüyor. Özellikle Twitter ve Facebook paylaşımlarının "Polis kafa kesti, kol bacak koparttı" gibisinden gerçek dışı provokatif amaçlı kullanıldığından şikayetçiler.

Bunları söylerken de asla aşırıya kaçmış güç kullanımını inkar etmiyorlar. Ancak göstericilerin de aralarına karışan "Profesyonel eylemci" denilebilecek bazı grupların doğrudan polisi hedef alan planlı eylemler gerçekleştirdiklerini belirtiyorlar.

 

BENCE...

İşe her iki tarafı da dinleyip tarafsız yaklaşmak gerçekten çok zor. Her iki grubun da kendine göre haklı olduğu bazı noktalar var.

Geçenlerde Gezi Eylemlerine katılan bir tanıdığıma son derece sert bir tepkigösterdim. Bu tepki onun eylemlere katılmasıyla hiç alakalı değildi. Tepkim onun amaçsız bir eyleme katılmış olmasıydı.

Yukarıdaki resimde de görüldüğü gibi meydana üs kuran terör örgütü yanlısı grupların terör örgütü poster ve sözde bayraklarını açtığı gören bir vatansever nasıl olur da o meydanda yanyana durabilirler? Bu gelmiş geçmiş en büyük saçmalıktır.

 

NERDE İZMİR NERDE GEZİ PARKI...

Gezi parkında komünistlerden sosyal demokratlara, Kemalist olduğunu iddia edenlerden teröristlere kadar birbiriyle teknik olarak hiçbir alaka ve ilişkisi olamayacak grupların nasıl oluyor da bir araya gelebiliyor olduklarını anlamak için kendimi çok zorladım. Sosyal medyanın gazına gelen dostuma da bu paradoksu açıklamasını rica ettim.

Bir Kemalist nasıl olur da bir terörist yahut onun sempatizanıyla bir arada olabilirdi? O da eveleyip geveledi ve sonunda yaptığının bir saçmalık olduğunun farkına vardı. Bir de İzmir örneğine bakmak gerekiyor. İzmir'de ise Gezi Parkından çok daha farklı bir hava solunduğu daha ilk günden belliydi.

Eyleme katılan dostuma yaptığının "Epic Fail" olduğunu söyledikten sonra kendisine İzmir örneğini verdim. İzmirde yüzbinler sokağa döküldüğünde herkesin elinde Türk bayrağı ve Atatürk posteri vardı. Polise taş atan da çatışan da yoktu.

Meydandaki vatansever ancak hükümete karşı tepkili topluluğun arasına karışmak isteyen ellerinde terörist bez parçaları olan yüz kişilik grup meydana inmeye çalıştıkları anda yüzbinler aynı anda alev püskürürcesine onları meydandan defettiler.

Verilen mesaj mantıklıydı: Biz hükümete karşı eylem yapabiliriz ama asla DEVLETE KARŞI eylem YAPMAYIZ! Oysa aynı anlarda Gezi Parkında tarihin gördüğü en saçma sapan eylem gerçekleştiriliyordu.

Bunu söylediğim için bana kızacağınızı biliyorum ama İzmirli'nin eylemiyle Gezi Parkının eyleminin resmine bir uzaktan bakın Allah hakkı için! Atatürk posterinin 100 metre ilerisinde terörist başının resmi nasıl durabilir? Terör örgütü simgelerinin az ilerisinde nasıl olur da Türk bayrağı dalgalanabilir? Kemalist birisi nasıl olur da bundan rahatsız olmaz.

Dostuma bu durumu söylediğimde "Mücadeleyi kazanmak için birbirimize ses çıkarmıyoruz" gibisinden mantık hatası içeren bir cevap verdi. Oysa bir Kemalist hiçbir imkan ve şerait altında vatana millete ve devlete karşı olan hiçbir oluşumla yan yana gelemez.

Dostumun niyeti siyasi otoriteye bir tepki göstermekken o kişilerin derdi er ya da geç devleti ortadan kaldırmaktı. Önce devlet olmalı, ondan sonra o devletin iktidarına tepki gösterilmeli. Devletin olmadığı yerde iktidar da olmaz, muhalefet de protesto da... Bu bir mantık hatasıdır.

Söz konusu İzmir'deki eylemlerse, bu eylemleri mantıklı karşılayabiliriz. Herkes ister hükümet isterse başka bir siyasi meseleyi cam çerçeve indirmeden ve devlete karşı bir hareket sergilemeden protesto edebilir.

Ancak ortak payda vatandır, millettir ve devlettir. Hükümetler ve muhalefetler gelir geçer. Kalıcı olacak olan devlettir. Bu devlet bugün muhafazakar, yarın sosyal demokrat, merkez bir eğilimde ya da başka birşey olabilir. Önemli olan bayrağın gökyüzünde dalgalanmasıdır.

Dolayısıyla bizim kutsalımıza el uzatan hainlerle birlikte "Düşmanımın düşmanı dostumdur" mantığı bu soruna tatbik edilemez. Çünkü bu düşman sadece düşmanın düşmanı değil herşeyin düşmanıdır. Kısacası eylem dediğin ya İzmir'deki gibi yapılır, ya hiç yapılmaz!

 

YA ADAM GİBİ EYLEM YAPMAK YA DA HİÇ YAPMAMAK...

Ben dostumu uyardım. "Ya o eylemci arkadaşlarınızla birlikte meydanı bir avuç teröristten temizleyin ve sonra neyi istiyorsanız onu protesto edin, yok eğer beceremiyorsanız o meydanı derhal terk edin." dedim. Bunu deyince oldukça sert bir tepki gördüm ancak o görüntüler kanıma o kadar dokundu ki ilk kez ılımlı tepki veremedim.

Bugün gelinen noktaya o meydanda eyleme katılanlar açısından bakmaya çalışalım. Şahsi görüşüm, kendi seslerini duyurabilme adına olumlu sonuçlar elde ettilerse de kendi davalarına zarar verici nitelikte bir sonuçları da toplum gözünde üstlendiler.

Bugün başbakan da "Kendine ulusalcı diyenler bu manzarayı içlerine nasıl sindirdi?" söylemini kullanıyor. O gün direniş için teröristlerle ortak bir payda üretenlerin bunu kendilerine nasıl açıkladıklarını hala tam olarak anlayamadım ancak bunu sokaktaki vatandaşın önemli bir kısmına açıklamanın hiçbir yolu yok. Sizce de Anadolu'daki vatandaşın bu mantıksızlığa bir anlam vermesi imkansız değil mi?

 
Toplam blog
: 352
: 2915
Kayıt tarihi
: 05.06.10
 
 

Jack Amca, düşünsel dünyasındaki gelişmeleri dışa vurmak niyetiyle başladığı yazı yazma sevdasına..