Gezi rehberi - 3

Bu sabah Alibaba Motel’in teras katında kahvaltı keyfindeyiz. Reçeller, kahvaltılık sos, zeytin çeşitleri ve tereyağı doğal ev yapımı. Teras katın manzarası da kahvaltımıza eşlik ediyor. Küçükkuyu sahilini izlerken masamızın renkli çeşitlerinden atıştırıyoruz.

Adatepe’ye doğru yola çıkıyoruz sonra. Köy meydanında oldukça yaşlı ve heybetli iki yaşlı çınar ağacının altında çaylarımızı yudumluyoruz. Burası köyün kalbi gibi. Geziye gelenler ve köy halkı ile birlikte sıcak havaya rağmen kalabalık sayılır. Yine zeytin, salça, erişte gibi köy ürünleri satışta. Etrafa göz gezdirdiğimizde Dut Dibi Kahvesi ilgimizi çekiyor. Dut ağacının altına kurulmuş, küçük sevimli bir yer. Çay ve kahvenin yanı sıra gözleme de yapılıyor. Adatepe küçük ama meydanında bir şeyler yemek ve içmek için oldukça güzel yerler var. Bunlardan biri de Zeus Han. İsmini köyün girişinden gidilen Zeus Altarı’ndan almış.

Fotoğraf makinemizi çıkartıp köyün sokaklarında geziye çıkıyoruz. Sokak araları zakkum çiçekleriyle bezenmiş. İlerledikçe yine taş evler ilgimizi çekiyor. Dağların eteklerine bile bu tür evler yapılmış. Evlerin mimari özelliklerden dolayı Türk ve Rum Tipi olduğunu biz bile ayırabiliyoruz. Adatepe geçmişi binlerce yıl öncesine Antik Çağ’a kadar uzanan bir köy. Cumhuriyet öncesinde zeytin ve hayvancılıkla uğraşan Rum ve Türk ailelerin yaşadığı bir yermiş. Mübadele ile birlikte Rumlar köyden ayrılmış sadece Türk nüfus kalmış. Onlarında birçoğu zamanla buradan taşınmışlar. Bu nedenle sokakları neredeyse ıssız gibi.

Köyün arka tarafları daha eski, yıkıntı halinde binalar var. Yöre olarak çınar ağacı her yerde görülüyor. Köy koruma altına alındıktan sonra eski doğal görünümüne neredeyse kavuşmuş gibi fakat arka tarafında daha yapılacak çok iş var. Yeni beton bina yapımına izin verilmiyormuş. Eskilerde aslına uygun olarak restore edilebiliyormuş.

Dışarıdan gelip köye yerleşenler çeşitli maddi ve manevi katkıda bulunmuşlar. Bu amaçla kurulan Hüseyin&Meral Zeytinyağ Sanatevi küçük otantik bir kahve. Dinlenmek için mola verip soğuk sıcak bir şeyler içebilirsiniz. Kendi ürettikleri zeytinyağı ve sabunların yanı sıra el yapımı takılarda bulabilirsiniz. Kahvenin bahçesinde çok eskiden zeytinyağı yapımında kullanılan eski usül taş değirmen çeşitleri sıralanmış. O kadar eski ve hantal ki, bunlarla nasıl çalışmışlar diye şaşırıyoruz.

Köydeki kapalı ilkokul binası, valilikten kiralanarak, restore edilmiş ve seminer, konferans, atölye çalışmaları yapılan bir mekana yani Adatepe Taş Mektep'e dönüştürülmüştür. Mektep bu haliyle yaz aylarında faaliyet gösteriyormuş.

Adatepe’nin çıkışında köy mezarlığının yanından Zeus Altarı’na sapıyoruz. Yaklaşık 800 metrelik yolu yürüyerek gidiyoruz çünkü araç trafiğine kapalı bir alan. Zeus Sunağı’nın bulunduğu taş tepeye çıktığımızda bakmaya doyamadığımız manzara önümüze seriliyor. Edremit Körfezi, Ayvalık civarındaki adalar ve Midilli. Olanca güzelliği ile karşımızda ve saatlerce izlemekten bıkılmayacak bir tatta. Dağlardan gelen yaban mersinlerinin, taze limon kekiklerinin ve adaçayının kokusu ise tatlı bir esinti ile ciğerlerimize doluyor. Tepeden aşağıya baktıkça orman ve zeytinliklerin arasında yer yer kurulan kooperatif evleri hiç hoşumuza gitmiyor. Doğaya ne kadar zarar verilmiş demekten geri kalmıyor insan.

Tepede bulunan dev kaya kütlesinin içinde taş duvarla örülen küçük bir odacık var. İçinde de bir sarnıç. Burası Alman maceraperest Heinrich Sehlineman ve arkeolog Judeich tarafından Zeus Altarı yani sunağı olarak isimlendirilmiş. Küçük bir pencereden sarnıcın içi görünüyor ama içine girmek mümkün değil. Kaya kütlesinin alt tarafları küçük mağaralar halinde hava şartlarından dolayı oyulmuş durumda. Bu eşsiz tepenin serinliğinden ayrılarak dönüşe doğru tekrar yürümeye başlıyoruz. Bugünün yorgunluğunu atabilmek amacıyla Küçükkuyu sahiline yola koyuluyoruz.