Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mayıs '07

 
Kategori
Felsefe
 

Gök tanrımla monologlar 2

Gök tanrımla monologlar 2
 

Sevgili Tanrım;

Dün yağmur yağdı, ondan önceki gün de. Bu gün bulutsuz bir hava var. Hayatın devriyesini atan suyun döngüsünü düşündüm. Su olmak çok zorlu bir şey Tanrım. Su, çok zeki bir şey. Yanmıyor, kaçıyor, kovalıyor, zorluk çıkarmıyor ama teslim de olmuyor. Sizin emirlerinize kayıtsız şartsız uyabilen tek şey, su. Bu yüzden, suyun melek olduğunu düşünürüm. Suyun hırsı yok, acelesi yok, hiçbir şeye ihtiyacı yok. Dünü, bu günü ve yarını yok. Yaşlanmıyor, kirlenmiyor, ağlamıyor, gülmüyor. Üstelik su yoksa hayat da yok. Ama ayna. Aynayı bulan ilk insan sanıyorum sudan almıştır feyzini. Gökyüzünü çok güzel taklit edebiliyor. Gökyüzü ise; bende, sizi temsil eder ve gökyüzünü taklit edebilen bir varlık, melekten başka ne olabilir ki…

Beni duyduğunuzu hissediyor ve mutlu oluyorum şu an. Bazen sizi kızdırmaktan çekiniyorum. Sizi kırmayı hiç istemiyorum. İnanın, cehennem korkusuyla ilgisi yok bunun. Ben sadece kırılan bir kalbin acısının ne demek olduğunu biliyorum. Beni böyle acılarla terbiye ettiğiniz için size şükranlarımı sunuyorum. Sizi üzmemeye özen göstererek, Adem dedemiz ve Havva ninemizle ilgili bir şeyler sormak istiyorum. Çok özür dilerim sevgili Tanrım ama ben sizin Adem’le Havva’yı cennetten kovduğunuza inanmıyorum. Kovmayı size, yani Tanrı’ya yakıştıramıyorum.

Sizin öğretilerinizi anlatan kutsal kitaplar, cenneti tanımlarken, insanın nefsine hitap eden her şeyin bolluğundan bahsediyorlar. Oysa, nefsini terbiye edememiş insanların cennette ne işi var? Cennetin onuruna kavuşan insanın gözü, cennetin nimetlerinde olmaz ki. Cennetin huzuruna laik olan kişi, kendine hizmet verecek cariyelere ihtiyaç duymaz ki. Yediği önünde yemediği ardında, ekmek elden su gölden bir hayat, olsa olsa cehennemde olur. Eminim ki biz, sizin anlatmak istediğiniz değerleri karıştırdık. Bu yüzden, cenneti böyle vaat edenlerin, o vaat ettikleri cennete, kendilerinin gitmesini diliyorum sizden. Kendi cehennemlerini yaratmaları için.

İşte böyle sevgili Tanrım, cennetti; size sormadan pazarladılar bize. Oradaki bolluğu övdüler. Sonra da, Adem dedemle Havva ninemin bir tek elma yüzünden, cennetten kovulduklarını söylediler. Bunu yapmadığınızı biliyorum sevgili Tanrım. Cenneti Adem ile Havva’ya hediye ettiğinizi, cennetin bu dünya olduğunu biliyorum. Pazarlamacıların, cennetle ilgili anlattıkları bütün güzelliklerin, dünyadan örnekler olduğunu görüyorum. Bu yüzden ölmeyi de hiç istemiyorum. Siz kovana kadar ben, bu cennette kalmak istiyorum. Yani, bana yansıyan yüzünde. Öbür yüzdeki cehennemi hatırlayarak, az önce sorti yapan bir uçağın, bombalarını insanların üzerine bıraktığını bilerek… İzin verirseniz sevgili Tanrım, ellerinizden tutmak istiyorum. Acaba bu cennetin içinde bu cehennemi neden yarattınız? Küçük aklım ermiyor hiçbir şeye…

Sizin sadece cenneti yarattığınızı, bizimse sadece cehennemi yarattığımız anlıyorum. Dedelerimi ninelerimi, annemi babamı, bütün akrabalarımı, insanlığı, cennete layık gördüğünüz için size şükranlarımı sunuyorum. Sizden özürler diliyorum, cehennemi yarattığımız için. Ama şuna inanıyorum ki sevgili güzel Tanrım, bir gün bize sunduğunuz o yüce ruhla, yeryüzünün her yüzünü, bize hediye ettiğiniz cennete dönüştüreceğiz. Paylaşmayı öğrendiğimiz gün.

Yoruldum yine Tanrım. Sizin o büyük gücünüz karşısında cılızız çok. Çocukluğumun o komik anısı, arada kaynadı yine. Bir dahaki sefere anlatmaya çalışacağım. Derin bir aşkla kucaklıyorum sizi. Sevgili dedemin bir dörtlüğüyle ayrılıyorum huzurunuzdan:

Cennet cennet dedikleri

Birkaç köşkle birkaç huri

İsteyene ver onları

Bana seni gerek seni (*) Yunus dedemi öpün benim için, Sevgili Güzel Tanrım.

 
Toplam blog
: 153
: 1481
Kayıt tarihi
: 16.09.06
 
 

Tıka basa dolu bir adam değilim. Balığı gördüysem derine inerim. Uzun süre gölgede kalamam. Okuru..