Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '12

 
Kategori
Kitap
 

Gülseren Mungan'dan ''Devran''

Gülseren Mungan’ın DEVRAN adını verdiği ilk öykü kitabının Yazın Yolculuğuna Başlarken bölümünün ilk cümlesi “Bir üzüm salkımının taneleri arasında gezinen su damlasıyım ben…”  diye başlıyor. Bu aslında yazarın doğaya, insana ve kendine bakışını özetleyen hoş ama bir o kadar da düşündürücü bir cümle. Kocaman ummanda damla olmayı bilmek bile bir erdem işi. Bunu bilen bir yazarın yazdıklarında da bu bilincin esintileri çokça bulunmakta.

Devran, bana bu bağlamda çok anlamlı geldi. Türkçe Sözlüğe baktığımda: Devran; (arapça) erkek ismi 1. dünya, felek. 2. zaman. 3. talih, yazgı. Bu anlamlardan hangisini kitabın teması olarak benimseyeceğime karar veremedim. Öncelikle kitaba adını veren öykü: Devran; bu anlamların hepsini içinde barındıran zamanın içinde yenilmeden zamana uyum sağlamaya çalışan ama bir o kadar da yazgısından korkan Ferda’nın Ferda’ya  bakışı aslında. Okurun yeni okumalarda yeni şeyler keşfettiği bir öyküde, dünya zaman içinde yazgısını aramaktadır aslında.

“Bana Yeni Bir Hayat Yazar mısın” cümlesi beni en çok etkileyen cümle. Bir öykü adı olmaktan çok kitap adı bile olabilirmiş. Bu içten içe yazgıya karşı koyamamanın yarattığı itirazın sessiz bir çığlığı olsa gerek. Yazılan hayat hep aynı olacaktır ama zaman belki yazgıyı değiştirebilir, kim bilir?

Gülseren Mungan; insani bir öykü evreni içinde kahramanlarının hümanist yanlarını ortaya koyarken şiirsel ve oldukça naif bir dil kullanıyor. Yirmi üç öyküden oluşan kitap uzun yılların birikiminin yazarın gönlünde demlenerek parmaklarından kaleme akıp kağıda damıtılmasıyla oluşmuş. Bu o kadar belli ki, yazarın öykü konusunda alması gereken daha çok nefes olduğunu düşündüren bazı satır araları olsa da içtenliği ve kurduğu, kendine has cümleleriyle öyküler kendi içinde değerleniyor, ruh kazanıyor.

Öykülerin geneli şiirsel bir dille yazılmış. Yazarın şiir temelli olduğunu düşünmeden edemiyorum. Belki de bu dilin ahengi öyküleri bir an önce bitirmeye itiyor beni. Birinden diğerine geçerken sanki yan yana dizilmiş binaların içinde dolaşıp, birinden diğerine geçiyormuşum gibi hissediyorum. Bu geçişlerde karşıma çıkan çoğunlukla kadınlar oluyor doğal olarak. Yazmak bir sorun bu anlamda. Özellikle de kadını yazmak. Bu sorun Gülseren Mungan’ı sorumlu kılmış. “Biz ne kadar sorumluyuz?” sorusunu defalarca kendine sormuş ve yazdıklarıyla da okuyucuya sorduruyor. Kahraman susarak soruyor sorularını ve hatta onlar ne kadar çok susuyorsa okuyucunun aklında o kadar çok soru birikiyor.

Kitaptaki en dikkatimi çeken bir diğer öykü ise; Gerdek. “Neredeyse buradaki her şey, insana değil de günaha ve ayıba dairdi…” cümlesi günümüzü özetleyen çarpıcı bir cümle. Sürekli anlatılan bir konuyu kendi süzgecinden geçirip, harmanlayan yazar kadının ya da erkeğin her iki cinsinde günahtan ve ayıptan nasibini nasıl aldığını etkileyici bir dille anlatıyor. Mağduriyetin cinsiyet ayırtında olmadığı gerçeği yüzümüze çarpıyor. Acı, attığı tokattan değil de bu duygudaşlığı niye sürekli yapmadığımızdan kaynaklanıyor. Bencilliklerimiz üst üste biniyor bu kısa ama çarpıcı öyküyle.

ISLAK KARANLIKTA KIRMIZI GÖL, ölümün söylettikleriyle ölünün söyledikleri arasında gidip gelen acı bir öykü. Kocası tarafından öldürülen kadının isyanı, duyulmayan tüm isyanlara bir tepki. Ölmeden duyulmuyor sesleri kadınlarımızın. Öldükten sonra ise ancak gazetelerde manşet oluyorlar. Bu ses sadece acıya gebe.

Birbirine paralel iki kadın iki kader ve bir adam; yaşamak denen şeyin neresinde olduğunun farkında olmayan. Kalmak mı İyi Gitmek mi Birlikte, öyküsünde soru soruyu, soru da acıyı öğütüyor insanın içinde.  

Kitabın traji komik öyküsü; Bari Civcivleri Olmasaydı. Fıkra gibi başlayan ve aynı şekilde devam eden öykü de günahı, ayıbı nasıl bir çerçeveden nasıl bir zihniyet ile gördüğümüzü yansıtması açısından çok hoş. Öykü bittiğinde gülüyoruz ama gülmeli miyiz? diye de soruyoruz kendimize.

Gülseren Mungan, ilk öykü kitabıyla güzel bir giriş yaptı edebiyat dünyasına. Kadın olmak bu kadar zor işte, dedirten öyküler. Kadın olmanın ötesinde insan olmanın zorlukları, ayrıcalıkları, insansıların vahşeti ve daha birçok acıyla şekillenen öyküler arabesk gözyaşlarını değil, yüreğimizi titreten acılar barındırıyor. (Devran, Gülseren Mungan, Şenocak Yayınları, Ocak 2012)

 
Toplam blog
: 5
: 201
Kayıt tarihi
: 04.10.12
 
 

1969 İstanbul'da doğdum. ODTÜ İstatistik mezunuyum. Halen bir Kamu Kuruluşunda İstatistik Uzmanı ..