Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Temmuz '13

 
Kategori
Güncel
 

Günün değil dünün yorumu

Günün değil dünün yorumu
 

Elinde pala bulunan potansiyel bir saldırgan(Alıntıdır)


Dün İstanbul'da meydana gelen Palalı Saldırı nedeni ile az önce 'günün yorumu' başlığı altında başladığım aşağıdaki 'trajikomik' yaklaşımlarım için aradan geçen süre yaklaşık yarım saat içerisinde yayına verilemediğinden, şu an gece yarısı geçilidiğinden 'Günün değil dünün yorumu' adı ile yayına verilmiştir.

Aşağıda okuyacağınız şaşırtmacalı, örnek olaylı kısa yorumumu Ankara Adalet Sarayı içerisindeki saygı değer savcılar ile yargıçlara arz eylerim efendim. Çünkü İstanbul'daki Palalı Saldırı Olayının faillerinin polislerce derdest yakalandıktan bir gün sonra yetkili yargı tarafından salıverilmeleri, çok dolaylı da olsa bendeki örneklerden hareket etme ile öç alma sarmalı bağlamında değişik duygular uyandırmıştır.

Türk adaletine kim güvenmez?

'Palalı saldırganlar serbest bırakıldı' haberini duyunca, 'cadı avından' oldu bitti korktuğu için gerçek adını yazmaktan çekinen binlerce okuyucudan biri olan YassuSeka diyor ki:

'Acaba aynı saldırı Sayın Hakim beyin ailesinden bir bayana yapılsaydı, tekmelenseydi yine aynı kararı verir miydi?  Ki bundan sonra bu tür saldırılar ve serbest bırakmalar yaşanmaz. Herkes cezasını çekmeli. Türk adaletine güveniyorum.' (Alıntıdır)

Bence de herkes yasalardan hangi ceza var ise onu çeksin! İşte bu kapsamda başta o çok soyut 'adalet' kavramına sarılmaktan ve içini doldurmaktan başka çıkar y o l yoktur diye düşünmekteyim. Kişi hangi ülkede yaşıyor ise o ülkenin adaletine güvenmelidir. Bu ülkede Türkler çoğunlukta olduğundan ve yaklaşık bin yıldan beri de devletler ve beylikler kurmaktaki üstün yeteneklerinden dolayı Türkiye adlı bu topraklarda Türk Adaletine güvenmeyip de gözlere mil çekilmesine bile izin verilen Roma-Bizans karması o sözde adalete mi güvenecektim?

Ayrıca Atina'dan çıkıp Hindistan'a kadar ilerleyen Büyük İskender'in Helen, Makedon ve Traklar'dan oluşan dev ordularının astığı astık, kestiği kestik, talancı, ganimetçi ve çapulcu adaletine de güvenemem erenler. Ki o ordular dağıldıktan sonra kurulan Selevkoslar'ın Balkanlar'dan Hindistan'a kadar neler yaptıklarının çetelesini de tek tek yazacak değilim şimdi ulu orta.

Yeniden konuya dönecek olursam: Diyorum ki eğer İstanbul Yargısınca bağışlanan Palalı Saldırganlara öykünenler yarışması açılacak olur ise ilk başta ben varım. Bu konudaki haklılığımı Medyanın Denetimsizliği konusunda başvurduğum çoğu kişi, kısaca,' İş Sözleşmesi yapacaktın, elinde başka belge olmadığından işin Bilirkişilere kalacağından sorunun içinden çıkmak her bakımdan zor' dediklerinden, ben de bu güzel yarışmaya ilginç bir Palalı Saldırı Tasarısı ile katılmak istiyorum.

O gün bugün diyorum ki Devlet her iş kolu için ayrıntılı birer İş Sözleşmesi çıkartarak yürürlüğü koymalı ve şirket yetkilileri ile noterde onaylanacak olan bu sözleşmelere bağlı olarak, üzerinde anlaşılan günlük, aylık, parça başı gibi bedeller elden değil bankalar aracılığı ile ödenmesini zorunlu kılacaktır, diye bir uygulamaya geçilmesini düşünüyorum. Söz konusu durum ya da emek sömürüsü bir tek Basın Yayın alanında değil çoğu taşeron şirketler ile özellikle en az üç milyon işçinin çalıştığı inşaat kesimindeki işçiler ile ustalar için de geçerlidir. Çünkü 'söz bir Allah bir',  'adam gibi söz vermek', 'sözüne güvenmek', 'sözün senet sayılması' ve 'sözünde durmak' gibi değerlerimiz üç kuruş daha kazanmak uğruna feda edilmiştir. 

Öte yandan Peygamberimizin işi sağlam kazığa bağlamak anlamında, 'senetleşiniz' diye buyurduğunu bilmeyenimiz yoktur sanırım. Çağdaş hukukta da Yargılamadaki deliller arasında eğer 'söz' inkar ediliyor ise 'belge' ya da gerekli 'deliller' istenmez mi? Kaldı ki Peygamberimizin, 'Dürüst, sözüne ve işine güvenilen tüccar nebîler, sıddıklar ve şehitlerle beraberdir' sözünün de bu toplumdaki etkinliğini de günden güne yitirmekte olduğunu görmüyor muyuz?

Önce palalı bir iş yeri açmak gerekir

Artık bütün Türkiye gibi bütün dünya da anladı ki Palalı Olmak ayrıcalık bir ayrıcalıktır. Yeter ki mahkemede, özür palayı sallaman gereken yerde ‘pala’ kullanmayı gerektirecek bir iş yerin olmalı. Yoksa ‘kesici ve yaralayıcı hatta öldürücü bir alet bulundurmak ve taşımak’ gibi bir suçlamadan dolayı ‘üç aydan üç yıla kadar hapis yatmak’ (Alıntı yeri: Atmasyon Ltd.) işten bile değildir.

2008’de bir sohbet dizisi çekiminde benimle İş Sözleşmesi imzalamaktan kaçan, her bölüm başı için bana söylediği ücretin 1/3'ünü ödeyen Taşeron Şirket sahibi ile ortaklarından çok eski arkadaşım olan Hacı ile aram açıldı. Resmen oyuna getirilmiştim. Devlet katındaki bütçede en az (1.500 ile 2.500) TL arasında olan yönetmenlik ve resim seçicilik hizmetlerim için bölüm başına (410) TL almak zorunda kalmıştım. Diyorum ki onları tek tek ya da ikisi bir arada iken bir köşede bir pala ile büyük bir Caminin altındaki şirketin yakınında arabadan iner inmez yanlamasına bir kaç vuruşun peşinden, üç beş tokat ve bir kaç da tekme atsam ne güzel olur değil mi?

Bu tasarımın iyi işlemesi durumunda Ankara Yargısı bana h i ç ceza veremeyeceği için bu öğle sonuna beri mutluluktan uçuyorum. Böylece söz konusu şirket genel müdürünün oturmakta olduğu sözde ‘mutena semt’ için o çok eski Hacı arkadaşımın da içi rahatlar diyorum.  Çünkü ortada İstanbul'daki Palalı Saldırı için polislerce zar zor yakalanarak karakola götürülen ancak İstanbul Yargısınca evlerine yollanan Dört Palalı Yargılaması gibi bir emsal (örnek olay, örnek karar) var!

Mutluluktan ben uçmayayım da k i m uçsun!

İşte şimdi, ç o k geç de olsa 'adalet' denilen muammaya güvenmeye başlıyor gibiyim.

Yine de tez elden gerçekleştirmeyi tasarladığım Palalı Saldırı için o yakınlarda küçük bir Ankara Döneri satış yeri açmalıyım. Böylece bir küçük esnaf olarak yargı karşısına çıktığımda; yok gürültü yaptı, yok yere tükürdü, az önce yediği dönerin parasını vermedi, diyerek saldırılarımı iyiden iyiye temellendirmem gerekir değil mi erenler?

İşte bu nedenden dolayı mutluluktan ben uçmayayım da k i m uçsun!

Yaşasın palalı yeni işim!

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..