Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Temmuz '13

 
Kategori
Güncel
 

Mehveş Evin, ‘Palalı saldırı affedilemez’

Mehveş Evin, ‘Palalı saldırı affedilemez’
 

Gazeteci Ayşe Mehveş Evin (İstanbul 1970)


Hiç güleceğim yoktu, desem yeridir. İnsan ister istemez sıkıntılarından ya da kaygılarından dolayı da güler. İşte kendimce yorumlamaya çalıştığım Palalı Saldırı Olayı için 'ne olacak bu işin sonu' diye tasalanıp dururken Gazeteci Mehveş Evin'in ‘Palalı saldırı affedilemez' başlığını görünce kendimce bir gülüş yayılıverdi yüzümde.

Milliyet Gazetesi köşe yazarı Mehveş Evin çoğu çatışmalı toplumsal olaylara elinden gediğince uzak durmaya çalışsa bile, Taksim çevresindeki gelişmeler sonunda onu da öyle etkilemeye başlamış ki o da bugün taşı gediğine koymuş.

Mehveş Evin de çoğumuz gibi, 'Palalı saldırı affedilemez' diyor.

Bana göre bugünün en çarpıcı makale başlığı bu.

Kendisini bu başlıktan ve özlü yorumlamasından dolayı kutluyorum.

Bir Palalı Saldırganın kişiliği ya da C.S. kimdir?

O’nun olayların peşine düşerek yapmış olduğu araştırma ve görüşmeler de alkışa değer içerikler taşıyor bence. Bu bağlamda söz konusu Palalı Saldırganlardan C.S. adlı kişi ile yakalanmadan önce görüşmüş olmalı. Mehveş Evin’in Twitter iletişim alanında yazdığına göre C.S. ‘AKP’ye oy vermemiş’ bir kişi. Protesto eylemlerine katılanlar için, ‘Onlar terörist’ diyen esnaf C.S’nin (600 bin) TL borcu varmış. Her Cumartesi gösteri olmasına ‘yeter’ diyor. Çünkü işleri bozulmuş’ diye de ekliyor gazeteci Mehveş Evin.

Bugünkü makalesinde, ‘Telefonda konuşan kişi, hiçbir pişmanlık duymadığı gibi kendini gayet haklı görüyordu. Cinnet falan hikâye! Benim için dehşet verici olan işte buydu...’ yorumlamasında bulunan Mehveş Evin’e katılmamak mümkün mü?

Özellikle Mehveş Evin’in, ‘Kim olursa olsun, başvurduğu ölümüne şiddet asla affedilemez’ yargısına hangi yurttaşımız hangi Yargıcımız karşı çıkabilir? Peki, bu kadar dehşet bir olay karşısında kökeni, mesleği, amacı ile verdiği maddi ve manevi zararlardan dolayı salıverilen dört esnaf üzerinden binlerce emsal davranış sergilenmeye başlanır ise ne yapacağız? Söz konusu olası olaylar karşısında Yargıçlar ne yapacak bir de bunu düşünmeye başlayalım erenler.

İşte bu yüzden olsa gerek Mehveş Evin’in, ‘İsyan, tecavüzcüyü, palalıları, sopalıları, katilleri cezalandırmayan işte bu düzene...’ saptamasına hangimiz takılıp kalarak, kara kara düşünmeye başlamıyoruz?

‘Sorun kadın nefreti, öteki nefreti...’

Değerli yazarın ‘Mağdur esnaf hikâyesine sevinmeyin’ ara başlığı altında sıralamış olduğu özlü düşüncelere de katılmamak elde değil. Özellikle onun:

* Sorun kadın nefreti, öteki nefreti...

* Sorun, insanlar hayatını, gözünü, beynini kaybederken, çoluk çocuk demeden gazlanırken paranın, kazancın, gücün, konforun derdinde olanlar...

* Sorun, işine geldiği zaman gerçekleri çarpıtanlar... Bir halkı itinayla birbirine düşürenler’ cümlelerindeki derin anlamları umarım bütün Yargıçlar ile emir komuta zincirindeki bütün yetkililer de anlar.

Saldırganların salıverilmesi artık Yargının daha çok eleştirilmesine yol açacaktır.

Maddi ve manevi yönlerden güçlü çekim alanlarına doğru sürüklenmekte olduğumuzu düşünüyorum. Bu gelişmenin içerisinde toplumun yeni yasal baskıları da içeren hızlı bir değişime doğru itilmesi gözlerden uzak tutulamaz. Bu konuda AKP'ye yönelik eleştiriler muhalefet kadar ABD, AB ve AP yetkililerince de dile getirilmekte, zaman zaman da sert eleştiriler almaktadır. Sorunun içerisindeki Barış Süreci bağlamında Akil Adamlar Hey'eti yanında Terör Örgütü ile siyasi uzantılarının talepleri hiç de yabana atılamaz. Hangi neden ve hangi durumda olur ise olsun söz konusu olayların ya da dayatmaların gerisindeki siyasi iktidarlar, güvenlik güçleri, muhalefet partileri ile yargı yetkilileri hiçbir biçimde eleştiri oklarından kaçamaz.

Şahitli ispatlı durumlarda ’delil aramak’ boşuna bir uğraş mıdır?

Söz konusu dört kişilik Palalı Saldırı eylemcilerinin bir günlük karakol ağırlamasının ardından ilgili yargı yetkililerince salıverilmesi karşısında ben de küçük dilimi yuttum desem yalan olmaz.

Palalı Saldırganlar olarak adlandırmak zorunda kaldığım dört esnafın meslekleri gereğince iş yerlerinde pala bulundurmaları suç sayılmasa bile ellerindeki palalar ile suça yönelmişlikleri apaçık bir durum olduğunu ilgili görsellerden ben de seyrettim.

Olayın gelişmesine göre kendilerine ve işyerlerine hiç bir zarar vermeden Biber Gazı'nın o iğrenç etkilerinden dolayı bir protesto eyleminden kaçarak uzaklaşmak isteyen kişilerin palalı kişilerce karşılanması sorunun çok ilginç bir boyutu olsa gerek.

Onların ilgili Yargıda salıverilmeleri ise başlı başına bir emsal (örnek) teşkil edebilecek bir karar. Bana göre bu karar elinde her türlü yaralayıcı ve öldürücü alet taşıyan kişilerin olası saldırıları için yorumlanmaya başlandığında ortalığın nasıl bir kargaşaya bürüneceğini h i ç düşünebiliyor muyuz?

Eğer Yargı bur tür öldürme, tehdit etme, yaralama, tekme tokat dövme, pala ile vurma gibi saldırgan davranışlar karşısında saldırıya uğrayanlar ile tehdit edilenleri dinlemeden önlerine getirilen dört palalı esnafı salıvermiş ise 'adalete güvenmek' içerikli dayanağımızın nasıl ortadan kalkmakta olduğunun kararını size bırakıyorum.

Demek ki ben istediğim kişiyi her hangi bir mesleki aracımla tehdit edebilir, kovalar, söver döver, tekme tokat girişebilirim. Çünkü Yargı bu gibi durumlarda hiç kimseyi dinlemeden, hiç bir tanık getirilmesi gibi bir emirde bulunmadan beni de salıverecektir. Gelinen bu aşamada yoksa biz her türlü polis gücü ve araştırma kaynaklarına rağmen Bağımsız Yargı ile mi ne avukatlık ne adli tıp ne de uzmanlaşmış polis gücü bulunmayan kadılıkla mı yönetiliyoruz diye sormadan geçemeyeceğim.

Yaşasın fotoğraf makinem!

Bu durumda her hangi bir durumda kullanmak üzere, az kalsın, 'yaşasın palalarım!' diyecektim inanın. Özür dilerim, ağzımdan kaçtı. Oysa benim cebimde ya da çantamda fotoğraf makinemden başka sert hiç bir şey bulunmaz. Bu durumda Allah korusun sıkıştığım her hangi bir durumda, söylenebilecek bütün sözler bittikten sonra, 'nefsi müdafaa' olarak, bir anda fotoğraf makinemi kullanmak zorunda kalabilirim.

İşte şimdi, 'Yaşasın fotoğraf makinem!' diyerek mutluluktan uçmaya başladığımı buradan duyurmak istiyorum. 1963'ten beri yanımdan ayırmadığım fotoğraf makinelerimden birinin bir gün kendimi savunmak için kullanabileceğimi hiç düşünemezdim. Demek ki olası bir saldırı karşısında ağır yaralamaya yol açmadıktan sonra Yargı tarafından serbest bırakılacağımı düşünerek karşıma çıkacak soysuzlara karşı daha bir saldırgan tavır içerisinde bulunabilir, en küçük bir fırsatta birilerine sille tokat girişebilirim, diye düşünmeye başladım.

Sözü çok uzattığım için özür diliyorum. Şimdi dilerseniz siz de gözlemleri, yaklaşımları ve değerlendirmeleri bakımından beğendiğim Gazeteci Mehveş Evin'in Palalı saldırı affedilemez başlıklı makalesini okuyunuz.

gundem.milliyet.com.tr/palali-saldiri-affedilemez/gundem/ydetay/1733608/default.htm

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..