Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ocak '18

 
Kategori
Sinema
 

Hafıza

Hafıza
 

Çünkü karanlık, ışığı takip eder.


Uzun zamandır beyin ve işlevleriyle ilgili yazılar ve kitaplar okuyorum. Bu konuyla ilgili sinema filmi çıkmışsa hemen giderim. Dün de (27.01.2018 Cumartesi) sinemaya gitmeye karar verdim. Vizyona girmiş filmlerin azlığından hangisine gideceğime karar veremiyordum. Daha önceden araştırmadığım halde, vizyondaki yabancı bir film dikkatimi çekti ve biletimi aldım.

Orijinal adı: Rememory yani hafıza. Hafıza deyince ilgimi çekti ve filme bilet aldım, içeri girdim. Salonda az kişi vardı. Filmin ilk yarısı bitti. Işıklar yandı, arkamdaki bir iki kişinin kendi aralarında konuştuğunu duydum. “Bizi getirdiğin film bu mu? Çok sıkıcı!” dedi. Filmin sonunu merak ettiğim için ben bu yoruma sadece gülümsedim. Ara bitti, filmin ikinci yarısı başladı. Merakla izliyorum. Filmi izlerken, aklıma yıllar evvel okuduğum ve çok beğendiğim bir kitap gelmişti. “Acaba konusu kitaptan alıntı olabilir mi?” diye içimden geçirmeye başlamıştım. Filmin bitmesine yakın, herşey açıklandığında, “Evet, bu kitapta yazan hikâye,” dedim. Filmi izleyen ve arkamda ilk yarısı bittiğinde memnun olmayanlar bile, güzel yorumlar yapıyordu.

Filmin özeti; Gordon Dunn isminde bir bilim adamı, insan hafızasının geçmişte “anı” olarak kayıt ettiği yaşanmışlıkları, bir aletle geri döndürüp, ekrana yansıtabilen bir alet icat etmiştir. Bu alet henüz deneme aşamasındadır. Gordon Dunn, denemelerini yaparken bir grup psikolojik sorunu olan insanı denek olarak kullanır. Bu insanlar, geçmişte yaşadığı kötü deneyimlerini ortaya çıkarmak ve onlarla baş edebilmek ister. Fakat icat edilen bu alet, insanların geçmişte yaşadığı ve zamanla unuttuğu kötü hatıraları, tekrar gün yüzüne çıkarır. Çıkardıktan sonra Gordon Dunn’un hesaplamadığı bir şey yaşanır. İnsanların geçmişte yaşadığı ve unuttuğu yaşanmışlıklar, hayalet gibi onları takip etmeye başlar. Denek olarak kullanılan kişiler, eski görüntüleri hâlâ yaşıyormuşcasına tekrar tekrar görmeye başlarlar. O günkü acılarını, o günkü utanmışlıklarını, pişmanlıklarını, korkularını aynı ilk günkü gibi acı duyarak yaşarlar. Deneklerden bazıları, gördükleri halüsülasyonların fazlalaşması ve dayanılamayaak dereceye gelmesinden dolayı intihar eder. İşte tam bu noktada, filmin başrol oyuncusu Peter Dinklage (filmdeki adı: Sam Bloom) ortaya çıkar. Geçmişte yaşadığı çok kötü bir anısı vardır. Kardeşi rock müzik müzisyenidir. Bir gece beraber içtikten sonra evlerine gitmek için arabalarına binerler. Sam, kardeşinin arabasını kullanmak ister ve direksiyona geçer. Müziğin sesini sonuna kadar açarlar, birlikte bağıra çağıra karanlık yolda neşeyle giderler. Sam’ın kendilerinden geçmiş halde şarkıya eşlik ederlerken, bir anda büyük bir patlama olur. Sam’ın kullandığı araba, başka bir arabaya çarpmıştır. Bir müddet baygın yatar. Kendine geldiğinde gözlerini açar ve yan tarafında kanlar içinde birşeyler mırıldanan ve ölmek üzere olan kardeşini görür. Dışarı çıkıp onu kurtarmaya çalışır ama başaramaz. O noktadan sonra hiçbir şey hatırlamamaktadır. Kazanın şiddetiyle, hafızası yaşadıklarını hatırlamaması için kapatır. Aradan yıllar geçer ve Sam, Gordon Dunn isimli bilim adamını takip ederken ortaya çıkar. Büyük bir konferans salonunda icadı olan makineyi tanıtırken, Sam’ın da dinleyiciler arasında olduğunu görürüz. Sam, konferansın bitiminde Cortex firma binasının önünde arabasında beklemektedir. İçeriye girip çıkan iki kişiyi görür. Bunlar, konferans sonunda Gordon Dunn’un deneklerinden iki kişidir. İkisinin de sinirli olduğunu, binaya girip çıkarken de şüpheli denebilecek şekilde hızlı ve panik halinde olduklarını görür. Ertesi gün, gazetelerde Gordon Dunn’un öldürüldüğü haberini okur. Hemen harekete geçer.

Gordon Dunn’un icate ettiği hafıza makinesi çalınmıştır. Bu aleti çalan kişi, konferans sırasında Gordon’un yanına gidip tartışan kadın deneklerinden biridir. Sam, bu hafıza makinesinin nerede olduğunu görür. Bir plan yapar ve makineyi çalar. Nasıl çalıştığını bulur ve kendi üzerinde dener. Kardeşiyle kaza geçirdiği günü hatırlamaya çalışır. Üç dört deneme yapar ama kardeşinin en son ölmeden önce söylediği şeyleri duymaya sıra gelince, korkup makineyle bağlantısını keser. Üç dört denemeden sonra cesaretini toplar ve ne olacaksa olsun diyerek kaza gecesine döner. Bir anda kendisini yaşanan o kötü günün içinde bulur. Uzaktan kendisini izler. Neler olup bittiğini görür. Kardeşinin neler söylediğini anlamaya çalışır. Ama son gördüğü gerçek, asıl onun kaderini değiştiren şeydir. Onlara çarpan aracın içinde kanlar içinde yatan kişileri görür. Hayretler içinde kalır. Arabanın arka koltuğunda ölen küçük bir kız çocuğu vardır. Bu kişi, Gordon Dunn’un kaybettiği minik kızıdır. Yıllardır gördüğü rüyaların hiç birisinde olmayan bir sahnedir bu. O kızın Gordon Dunn’un kızı olduğunu görür ve karısına yardım etmeye karar verir. Kocasını kimin öldürdüğünü bulmaya çalışır. Ve sonunda, kimin yaptığını bulur.

Gelelim benim benzerlik bulduğum kitaba;

2009 yılında okuduğum bir kitaptı. Adı, “Güzü Beklerken”. Kitabın yazarı, sıkı durun “SCOTT BLUM”

Filmdeki karakterin adI ise SAM BLOOM. Burada bence yazara bir atıf yapılıyor. Çünkü bu kadar bariz göze sokma olamaz. Kitabın konusundan ziyade, size Remomery filmiyle, Güzü Beklerken (Waiting For Autumn) kitabının benzerliğinden bahsedeceğim.

Güzü Beklerken kitabını Türkçe’ye çeviren kişi Merve Duygun. Öncelikle kendisini tebrik ediyorum. Oldukça akıcı ve sade bir dille çeviri yapmış. Şimdi de gelelim Rememory filmiyle, Waiting for Auntumm kitabının benzer yerine;

Kitabın kahramanı aynı zamanda kitabın da yazarı. Scott, büyük bir kaza geçirir. Bu kazada nişanlısını kaybeder. Fakat, kazanın şiddetinden kaza anını hatırlayamaz. Kazanın neden olduğunu bir türlü anlayamaz. Büyük bir çöküntüye uğrar. Psikolojik olarak sarsıntı yaşar. İçine kapanır ve bir gün işinden kovulur. Anne ve babası olmayan Scot, her seferinde iş aramaya koyulsa da, bir şekilde girdiği işlerden çıkarılır. Umudunu kaybetmek üzereyken şehir dışında, bir müzik grubunun direktöründen iş teklifi alır. Bu teklifle birlikte hayatını değiştirmeye karar verip pılını pırtısını toplar, bir karavanla yola çıkar. Yolda, eski karavanı yanar. Tamir ettirmek istediğinde, cebinde kalan son parasını tamire vermenin mantıksız olduğunu düşünüp, gideceği şehre yakın küçük bir kasabaya gidecek otobüs bileti alır. Burada biraz kalıp toparlandıktan sonra iş görüşmesine gitmeye karar verir. Yeni hayatına bu kasabada devam etme kararı verir. Bir gün alışveriş yapmak için kasabadaki büyük markete gider. Marketten çıkarken, üstü başı kir içinde, saçı sakalı birbirine girmiş, haftalarca yıkanmadığı için kötü kokan bir adam görür. Adamın yanında da küçük bir yavru köpek vardır. Adam, elindeki karton kağıda şunu yazarak tutmaktadır, “İncelikle kabul edin.”

Bu yazı Scott’ın dikkatini çeker ve bu evsiz görünen orta yaşlı adamla hem sohbet etmek, hem de biraz kafa bulmak ister. Fakat bu adam hiç de onun tahmin ettiği gibi kolay bir lokma değildir. Scott!ın sorduğu sorulara verdiği cevaplar onu bir hayli şaşkına çevirmiştir. Aslında biraz da hoşuna gider. Alışveriş yapmak için yeniden markete geldiğinde, bu adamın yine aynı yerinde, yine aynı pozisyonda ve farklı bir karton yazısıyla orada olduğunu görür. Bu kez, onunla biraz daha vakit geçirmek ister. Derken Scoot, bu adamla tanışır. Adı Robert’tir. Robert, Scott için gönderilmiş özel biridir. Scott’un yaşadığı acıları ve travmaları biliyor ve onu yeniden hayata döndürmek için çabalıyordur. Robert, Scott’un geçmişinde yaşadığı travmatik olayları çözmesi için ona yardım eder. Sonunda onu profesyonel birinin yardım etmesi için başka bir arkadaşını yönlendirir. Bu kişi Martika isminde spritüel bir kadındır. Scott bu kadınla tanıştıktan sonra hayatı tamamen değişir. Bir grup seansına katılır. Takım Yıldızı ismini verdikleri bir “Aile Dizimi” yapılır. Scott’un geçmişte yaşadığı kaza anına götürürler. Karşısına gruptan bazı kişileri çıkarırlar. Bir kişi nişanlısını canlandırır, bir kişi Scott’u, bir kişi de nişanlısını öldüren sarhoş sürücüyü. Scoot, nişanlısını öldüren sarhoş sürücüye büyük bir öfke duyar. Ama seansı yöneten kişi, artık öfkelenmenin bir yeri olmadığını, nişanlısının öldüğünü ona hatırlatır.

Nişanlısı Cherly’in öldüğünü, bundan sonraki hayatında, Cherly’in ruhunu bırakması gerektiğini söyler. Sarhoş sürücü yaptığı şeyden dolayı üzgün olduğunu, pişmanlık duyduğunu ve onu affetmesini ister. Scott bu seans sonunda kendini biraz daha rahatlamış hisseder. Ama ruhunun derinliklerinde hissettiği acı katmerlenerek artmaya devam eder. Sonunda, spritüel ortamda ruhunu gezdirmeyi, rüyalarını kontrol edebilmeyi, hatta onları değiştirebilmeyi öğrenir. Hayatının gidişatını etkileyen kaza anına gitmek ister. Artık o kazanın nasıl olduğunu görmek ve geçmişiyle barışmak ister. Meditasyona başlar. Meditasyon sırasında, o gün neler yaşandığını görür. Nişanlısını öldüren sarhoş şoförün yüzünü ilk kez gördüğünde şok geçirir. Bu kişi Scott’tan başkası değildir! Yıllarca nişanlısını öldüren caniyi düşünüp, bu kişinin kendisinden başkası olmadığını öğrenince, büyük bir pişmanlık yaşamaya başlar. Kendini ve ruhunu eğitmeye karar verir. Ya geçmişinde yaşadığı bu dramatik gerçekle yüzleşip hayatına kaldığı yerden devam edecektir, ya da tamamen kendini spritüel alemde yok edecetir. Kararını vermesi kolay olmayacaktır. Ama onu yönlendirecek biri vardır. Bir kız çocuğu! İleride kendi kızı olduğunu öğrendiği kız çocuğu, eğer bu dünyada kalırsa, onun kızı olacaktır. Bunu Scott’a söylemiştir. Scott ince bir çizgide giderken, tanıştığı bir kadın, onu bu hayata bağlar. İleride doğacak kızının annesi, onu hayata bağlar.

Kitap çok ince, 150 sayfalık. Çok rahat 2 saat içinde bitirilebilecek bir kitap. Okuyup bitirdiğinizde, aklınızın bir köşesine mıh gibi işliyor. Kendi hayatınızdan bir takım sahneler görür gibi oluyorsunuz. Rememory filmi de öyle. Onda da gayet sakin bir anlatım tarzı var. İzleyicilerin bazıları, böylesine güzel bir hikâyenin daha fantastik ve aksiyonlu sahnelerinin olmasını isterdi. Ama bence böyle sakin bir üslup kullanılması daha iyi olmuş. Her filme ille de görsel efekt koymak gereksiz. Bazı filmler görsel efektler olmasa da olur. Ben filmi beğendim. Giderseniz farklı bir şey öğrenmiş olursunuz. En azından, geçmişini silmek isteyen Gordon Dunn’un kendisini öldürmesine şahit olursunuz. Bir hastasının gelip ondan geçmişini silmesini istemesi üzerine, hastasını uyarıyor. Böyle bir şeyin imkânsız olduğunu, eğer geçmiş hafızasını silerse geleceğinin de olmayacağını söylüyor ve onu yatıştırıyor. Ama Gordon Dunn, yarattığı aletin geçmişi silip silmeyeceğini bilmemektir. Bunu saha önce hiç bir hastasında denememiştir. Sonunda kendi üstünde dener ve...

 
Toplam blog
: 28
: 2562
Kayıt tarihi
: 16.04.13
 
 

Yazar, çizer  ..