Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Nisan '09

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Hane halkının durumu iyi ise oluşan kuyruklar nedir?

Hane halkının durumu iyi ise oluşan kuyruklar nedir?
 

ABD kaynaklı ekonomik bunalım aylardan beri dünyayı kasıp kavururken bizim için öncelik yaklaşmakta olan yerel seçimlerdi. İktidarı ve muhalefeti ile yerel seçimlerde alınacak oy oranı ve kazanılacak belediye başkanlıkları öncelik taşıyordu. Bu durumda da ekonomi ikinci planda kaldı aylardır. Ekonomik sorunların çözümü için seçimlere çok kısa bir zaman kala bir kısım önlemler alınmaya başlandı.

IMF ile yapılacak olan anlaşmayı da ne edip edip seçim sonuna ertelemeyi başarmıştık. Oysa ki IMF’den gelecek paraya ekonominin ihtiyacı vardı. Ekonomistlerin ve sanayicilerimizin söylemleri bu yönde. Hükümetin yaklaşımı bu yönde. Ne var ki bir vatandaş olarak yıllardır IMF reçetelerinin ülkeme kazandırdığı bir şey olmadığının bilincindeyim. IMF reçeteleri, işçiye, memura, emekliye, çiftçiye bugüne kadar kazandırma yerine daima kaybettirici olmuştur. IMF’nin reçetelerini de benimsemiyoruz. IMF ise “istediğiniz borcu veririm ama dediklerimi de yapmak durumundasınız “ diyordu. IMF nin bu söylemini ve dayatmalarını seçim sonuna ertelemenin yanı sıra kesenin ağzını açıp yerel seçimlerde <ı>“ garip gurebaya” kömürden tutun da gıda ve beyaz eşyaya, para yardımına kadar geniş bir yelpazede yardım yapıp oy almayı başarmalıydık. Ve kimi yerde bunu başardık da. Ne var ki Garip gureba halen büyükşehirlerin varoşlarındaki sokak aralarında <ı>“büyükşehir belediye başkanlığı” yazılı arabaların gelişini gözetliyor. Bedava dağıtılan ekmekleri alabilmek için kadınlarımız kızlarımız uzun kuyruklar oluşturuyorlar. Yardım alamayanlar ise çöp bidonlarının etrafından ayrılmıyorlar.

Aslında IMF’nin isteklerine ve IMF’ye hayır demeyi başarabilseydik bence bu daha onurlu bir “dik duruş” olurdu. IMF reçeteleri ile yıllardır zaten tanışıyoruz. Ve o reçeteler ile bir türlü kendimizi toparlama olanağı bulamadık. O reçeteler ile tarımımızı bitirdik, çiftçimiz ürün alamaz konuma geldi, Toprağı işleyen değil hazır ürünü alan ve kullanan bir toplum oluşturuldu. Verimli topraklara sahip ülkemiz buğday ve çeşitli gıda maddelerini ithal eder konuma getirildi. IMF’ye ve reçetelerine razı olmak kolunu kaptırmak ve kurtaramamak anlamını taşır. Sanayimizin durumu ortada ve kırılgan.

Dış borç stokumuz 400-500 milyar doları bulmuş durumda. IMF ve ülkemizin kaynaklarına gözünü dikmiş finans çevrelerinin açlığından bir türlü kendimizi kurtaramadık. Olmadı olamadı, bu gidişle olmayacak gibi de görünüyor. Çünkü krizin tetiklediği işsizliğin ve iş yeri kapanmalarının önüne geçilmesi, piyasaların bir nebze de olsa rahatlaması için hazinenin IMF den gelecek paraya ihtiyacı var. En azından şu anda görülen o.

TUSİAD ve işadamları, KOBİ’ler ve sanayinin gözü IMF ile yapılacak anlaşmada.

Sanayi üretimi Şubatta yüzde 23, 7 gerileyerek tarihinin en sert düşüşünü yapmış durumda. Üretim endeksi on ay gibi kısa bir sürede 124’ten 84’e gerilemiş. Türkiye ihracatının lokomotifi olan otomobil sanayi yüzde 60 daralmış gözüküyor. İmalat sektöründe hal böyle iken ve işsizlik çığ gibi büyürken bankacılık sektörü ise krizi fırsata çevirmenin yollarını arıyor.

Bakan Şimşek <ı>“ Ekonomide kırılganlıklar var ama… Eylül ayından bu yana ciddi önlemler aldık fakat adına paket demedik…” diyor. Paket diyince ne olacaksa (!).

Yabancı yatırımcılar borsada aylardan beri satıştalar. Borsa ve dolar yatırımcılarını ötelemeye devam ediyor. Borsada manipüle yapanlar yağmurlu ve puslu havayı sevdiklerini gösterdiler. Yabancı yatırımcılar da güneşli havayı sevdiklerinin altını çiziyorlar yaptıkları satışlarla.

Ekonomiden sorumlu devlet bakanı Mehmet Şimşek<ı>; “ Hane halkının durumu iyi. Bankaların durumu iyi. Özel sektörün durumundan da o kadar korkulacak… Birtakım kırılganlıklar var. O kadar çok kötü bir durum yok” diyebiliyor.

Hane halkının durumu iyide neden sokaklar yardım bekleyenlerle dolu? Bedava ekmek alabilmek için oluşturulan kuyruklar neyin habercisi? Artan hacizlere ne demeli? İşini kaybeden insanların feryatları yeri göğü çınlatıyor. Evine bir lokma ekmek götürebilmek için asgari ücretin çok altında ve sigortasız kaçak çalıştırılan işçilerin çalışma saatlerinin normal çalışma saatlerinden fazla olmasının ve bu duruma çalışanın ses çıkaramamasının bir açıklaması var mıdır?

Sanayi siteleri kaçak işçilerle kaynıyor. Kayıt dışı ekonomi ise artan varlığı ile çözüm bekleyen önemli bir sorun oluşturmaktadır. Vatandaşın bırakınız ayakkabı, giysi almayı mutfağından da kısar durumda olduğunu bakan Şimşek görmüyor mu?

Bakanın aksine İSO başkanı Tanıl Küçük <ı>“ Sanayideki düşüş, krizden en çok etkilenen ülke olduğumuzu gösteriyor” diyor. Uludağ Taşıt Araçları ve Yan Sanayi İhracatçıları Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Sünneli ise “ Sanayi üretim endeksi düşmeye devam ederken diğer yandan ihracattaki azalış, işsizlikteki artış gidişatın hayra alamet olmadığını gösteriyor. Bu göstergeler, alınan tedbirlerin yetersizliğinin sonucudur. Artık ‘ acil durum’ ilan edilmeli ve çarkların yeniden dönmesini sağlayacak kararlar uygulamaya konulmalıdır” diyor.

Reel sanayi ile iç içe olan yetkili ve etkili kişilerin söyledikleri bakanın söylediklerini tutmuyor. Sokak aralarında yardım bekleyen ve uzun kuyruklar oluşturan vatandaşın durumu da bakanın dediklerinin tersini gösteriyor.

Keşke ekonomi sayın bakanın dediği gibi olsa. Keşke işini kaybeden ve işsizler ordusuna katılanların sayısı bu kadar fazla olmasa. Keşke sokak aralarında eli koynunda verilecek yardımları bekleyen analarımız bacılarımız kardeşlerimiz olmasa. Keşke evine bir lokma ekmek götürmenin sıkıntısını aile reisleri çekmese. Keşke öğrenci velileri okula giden çocuğuna gönül rahatlığı ile yeterli harçlığı verebilse. Keşke öğle aralarında evine gidemeyen öğrenciler yedikleri börekleri, içtikleri çayları veresiye defterine yazdırmasalar.

 
Toplam blog
: 40
: 792
Kayıt tarihi
: 16.02.09
 
 

1958 Gürün doğumluyum. Emekli öğretmenim. Ülkemin ve dünyanın gündemini oluşturan konularda yazılar ..