Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Kasım '15

 
Kategori
Haber
 

Hasan Demir: "Bir kişi ne yapabilir?"

Hasan Demir: "Bir kişi ne yapabilir?"
 

“…Umudunuzu yitirmemenize hayranız ama toplum almış başını bir çıkmaza doğru sürükleniyor; biz tek başımıza siz tek başınıza ne yapabiliriz? Milyonların yanında üç beş kişinin sözü mü olur, diyenlere bir kişinin neler yapabileceğine dair iki örnek vereceğiz. Birini yıllar önce Türkiye gazetesinde Gürbüz Azak ağabey kaleme almıştı.  “Bu kadına dikkat!”  diyerek Helana Rubinstein’dan bahseden bir yazı idi.

“Bu kadın unutulması güç bir Yahudi idi” diye başlayan yazı şöyle devam ediyordu:

Gerçi İsrail’de yaşamıyordu ama, Yahudi ırkına, kültürüne toz kondurmazdı. Sadece kendi ırkı için yaşadı, öldü.

90 yaşının üstündeyken Avustralya’da bir gazeteci ile aralarında geçen konuşma şöyle:

“-Bayan Rubinstein... Kadınları süslemek, güzelleştirmek için yetmiş yıldır yüzlerce kozmetik üretiyorsunuz. Dünya güzellik piyasası sizin elinizde.  Bunca krem, losyon ve müstahzarın sahibisiniz. Doğru söyleyin, bu yaşınıza kadar hangilerini kullandınız? Cevaba dikkat:

-Hiçbirini...

Gazeteci şaşkınlık ve dehşet içindedir.

- Anlamadım efendim... ’Hiç birini’ mi dediniz?

- Evet, hiçbirini...

- Niye ama?

- Çünkü kozmetiğin faydasına inanmam...

-Peki ama o halde yetmiş yıldır niye hâlâ imal ediyor ve dünyanın dört bir yanına pazarlıyorsunuz?

Bu cevaba da dikkat:

-Tevrat’ta denir ki: “Bir gün İsrail oğulları simsiyah kuşlara binip, çok uzaklardan vatanlarına dönecekler.

“Peki bunda ne var?” demeyin... 1949 yılında Amerika Yahudileri filolar halinde aylarca ve aylarca İsrail’e göç ettiler. Bütün uçakları çok çok önceden siyaha boyanmıştı... İşte İsrail’i binlerce yıl sonra Filistin’e Helana Rubinstein gibi idealist Yahudiler taşıdı. Bugün Türk milleti ve İslâm dini için dünyada herhangi bir konuda tekel olmuş bir Türk, bir Müslüman var mı?

Gelelim bir kişinin neler yapabileceğine dair ikinci örneğe...

İngiliz ressam j.H. Valdan’ın bir çalışmasında “Maraton”un hikâyesi resmedilir.

Evet, Maraton’un hikâyesi...

Eski İranlılar Yunanlılara devamlı saldırırdı. İsa aleyhisselamın doğumundan 512 sene evvel İranlılar Yunanlılara yine saldırdılar. Limni adası ile Kiklad adalarını zapt edip yerleştiler.  Bu tarihten 22 yıl sonra büyük bir ordu ile Yunanistan’ı istila ettiler ve Atina üzerine doğru ilerlemeye başladılar. Yıldırım hızıyla, Atina’ya 30 kilometre mesafedeki stratejik önemi hayli yüksek Maraton mevkiine geldiler.

İran askerlerini Maraton’da gören bir vatandaş hemen harekete geçti, hiç durmadan koşarak İranlıların Maratona kadar geldiklerini soluk soluğa Atinalılara söyledi, son kelime ağzından çıkar çıkmaz da düşüp öldü. Bu haber üzerine Atinalılar toplanıp Maraton’daki İranlılara saldırdılar ve ülkelerini İran istilasından kurtardılar. Demek ki, bir kişi isterse, vatanını istiladan kurtarma gücüne sahip.

Dünyayı değiştiren fikirler önce bir kişiden neşet eder, sonra topluma mal olur. Keşifler de böyledir. Her durum karşısında herkesin yapabileceği bir şey mutlaka vardır. Biz insan olarak Allah’ın yeryüzündeki halifesiyiz. Allah kâinatı yaratmış ve yarattığı kâinatı insanın emrine sunmuştur. Çocuklarını “Okusun da iş bulsun, aç kalmasın” diye yetiştiren nesiller fıtrata ihanet etmektedirler. Her anne baba önce bozulmuş dünyaya bakacak ve çocuğunu “dünyayı değiştirecek adam” olarak yetiştirecek. Onlara Maraton koşabilecek ve Helana Rubinstein olabilecek bir enerji yükleyecek ki, kendisi mesuliyetten, mensup olduğu millet ve değerler sürünmekten kurtulabilsin... Selam ve dua ile…” (Hasan Demir: “Bir kişi ne yapabilir?”. Yeniçağ Gazetesi. 05.10.2011)

Basınımızda merkez ve yerel gazetelerde yazan ve yazılarını severek okuduğum çok sayıda yazarımız var. Bazılarına “sevgi yazarı” diyorum; “vicdanlı yazar” diyorum; “Allah’tan korkan kuldan utanan yazar” diyorum. Bazıları da var ki, hiç bitmeyen ya da bitmeyeceğini sandıkları savaşların şahısları gibiler… Yunus’un ülkesinin yurttaşları olduklarını bilmezler mi bunlar?!..  Kavgadan başka bir şey göremezsiniz yazılarından. Ziyalaşan insanlar, münevverler, yani aydınlar; eli kalem tutanlar akıllarından güç almalıdırlar. Gazeteci ve yazarların birbirleriyle çatışmalarını hiç sevmedim, asla da sevmeyeceğim. Hasan Demir ağabeyimiz sevgi yazarıydı, vicdanın yazarıydı, gözünü budaktan esirgemeyen bir cesaret ve doğruluğa sahipti. Ne çok da sakin ve sabırlıydı…

Bir gün Eskişehir’de Şairler Derneği’nde sohbet halindeyken bir arkadaşımız Hasan Demir’den bahsedince ne çok sevinmiştim. Sahaftan bir kitabını almış, öyle çok sevmiş ki tam bir heyecan haliyle anlatıyordu Hasan Demir’i… Çok geç farketmişti, ama olsun; tanıması önemliydi. Yazdığı gazeteleri ve çok kıymetli bir şahsiyet olduğunu kendilerine ifade ettim.

Çok arzu etmeme rağmen sevdiğim yazar Hasan Demir’i görmem, tanışmam kısmet olmadı.

Hasan Demir çok zamandır hastaydı, bir odadan bir odaya zar zor adım atıyordu. İhtiyaç halinde evinden çıkıyordu. Telefonla konuşması sağlığını etkiliyordu. Bir aydan beri de yazılarını göremeyince, hastalığının ilerlediğini düşündüm ve bugün de gazetemizde acı haberini okudum ve gözyaşlarımı tutamadım. Allah rahmet eylesin. Çok hasta olmasına rağmen soranlara hep aynı cevabı verirdi:

-Hamdolsun çok iyiyiz!..

“Hamdolsun” demenin ne demek olduğunu Iraklı mülteci olan minik Abbas’ın annesinden ve rahmetli sevgili yazarımız Hasan Demir’den çok daha iyi öğrendim. Bu satırları okuyanlardan dileğim odur ki, Hasan Demir’in yazılarını okuyunuz; evet lütfen okuyunuz!.. Hasan Demir Yeniçağ ve Yeni Mesaj gazetelerinde yazıyordu.

Yeni Mesaj’daki son yazısı, 28.09.2015 tarihlidir, yazısının başlığı: “ARTIK YETER!” dir.

Yeniçağ’daki son yazısı, 30.09.2015 tarihlidir, yazısının başlığı: “GÜVENSİZ TOPLUM” dur.

Yeni Mesaj yazarlarımızdan Yusuf Karaca ve Mustafa Aslan’ın da sevgili Hasan ağabeyimiz için yazdıkları yazılar çok güzeldi, vefa yüklüydü; bu yücegönüllü yazarlarımıza çok teşekkür ederim.

Selcan Taşçı da vefa deyince ilk akla gelecek yazarlarımızdan biridir. Hasan Demir için yazdığı yazısından bir bölüm:

“...YENİÇAĞ'ın akilliği arifliğinden beslenen, soğukkanlı, sağduyulu, adil, vicdanlı yazarı, "ağabeyi",  Hasan Demir -direnmek için sebebinin kalmadığına kanaat getirecek tecrübelerle geçtiğinden belki de son dönemi- bizlere/sizlere veda etti ve ilahi adaletinden şüphe duymadığı bir başka aleme gitti.

Başımız sağolsun.

Bugün hayatta ve yazabiliyor olabilseydi,  muhtemelen bugün için "1918'in Çanakkale'si ne ise işte tam da odur" derdi;

"Çünkü Çanakkale, arkasına devasa savaş teknolojisine rağmen kendisine güvenmeyen İngiliz, Fransız ve İtalya'nın dünyanın dört bir yanındaki müstemlekelerinden asker toplayarak Türk'ü bu topraklardan silip atma, en azından, Türk bayrağının yanına yeni bayraklar ilave etme savaşıdır. O savaşta Türk milletinin yanında görülen Almanya bile aslında savaş sonunda Türk'e ait ne varsa onun sahibi olma hesabı yapan bir Türk-İslam düşmanıdır...

(...) Dün Çanakkale'yi geçemeyenler 2015 seçimlerinde geçebilecekler mi, asıl mesele bu..."

Çünkü bu satırları o yazdı; hem de aylar öncesinden!  …” (Selcan Taşçı: “Hasan ağabey hayatta olsaydı…”. Yeniçağ Gazetesi, 01.11.2015)

Sevgili gönül dostlarımız:

HASAN DEMİR’İN YUKARIDAKİ YAZISININ  (Bir kişi ne yapabilir?) ÇIKTISINI ALIP SAKLAMANIZI VE ARADA BİR OKUMANIZI DİLERİM.

Selam, sevgi ve hürmetlerimle efendim…

 
Toplam blog
: 323
: 2029
Kayıt tarihi
: 04.09.06
 
 

Yaşanan her hayat en iyi hayattır; yeter ki içinde kötülük olmasın!.. ..