Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ALİ GALİP AKYILDIRIM

http://blog.milliyet.com.tr/aligalip

25 Temmuz '15

 
Kategori
Güncel
 

Hatırladınız mı? "Analar ağlamasın" deniliyordu...

Hatırladınız mı? "Analar ağlamasın" deniliyordu...
 

Barzaniyle, Şivan ile el ele kol kola girilmiş barış mesajları veriliyordu. Çünkü her şey güzel olacaktı “analar ağlamayacaktı.”


"Analar ağlamayacaktı, bayrağa sarılı tabutlar gelmeyecekti”

Dağlarımıza bahar gelecekti.

Bunun içinde “Açılım Şart” deniliyordu.

“Açılım”için “Çözüm Süreci” kesinlikle olmalı deniliyordu.

Bunların hepsinin olması için de “İleri demokrasinin derhal hayata geçirilmesi” isteniyordu.

Süreç hızla çalışmaya başladı. Bunların hızla olabilmesi için her şey meşrulaştırıldı. İmarlı’da ki cani bile tüm görüşmelere dâhil edildi.

Bir dediği iki edilmedi.

Kanlı örgüte karşı tüm operasyonlar durduruldu. Silahlar susmuş gibi gösterildi. Çünkü 7 Haziran da seçim vardı. Bu politika hem iktidara hem de örgütün siyasal partisine yarayacaktı.

Ve açıla açıla, çöze çöze, çözüle çözüle ülkenin emniyeti, askeri iş yapamaz hale getirildiler.

Çünkü  “analar ağlamayacaktı.”

Sözde “aydınlarımız, akillerimiz” her gün televizyon kanallarında “açılıma” methiyeler diziyorlardı.

Çünkü “analar ağlamayacaktı. Bayrağa sarılı tabutlar gelmeyecekti”

Siyasilerimiz demeç üstüne demeçler veriyorlardı. “ Öcalan Türkiyenin önünü açıyor” diyen mi ararsın, “Öcalan bölgenin reel politikasını daha iyi değerlendiriyor” diyen mi ararsın, “ Öcalan dünyanın geleceğini daha iyi okuyor” diyene mi bakarsın, “Öcalan’ın mesajları bizimde düşüncemizdir” diyen yetkililer mi ararsınız, “ PKK bir terör örgütü değildir” diyen gazeteciler mi ararsınız…

Velhasıl kelam, artık “analar ağlamayacaktı” Tabut tabut şehit cenazeleri gelmeyecekti.

Güneydoğu’da bir bayram havası (!) yaşanıyordu. Atatürk heykelleri kaldırılıyor, Atatürk’e ait vecizler sökülüyor, evlerin pencerelerine sözde “Kürdistan” bayrakları asılıyor, köy isimleri, belde isimleri Kürtçe olarak değiştiriliyor, belediyelerin tabelaları, yön levhaları Kürtçe olarak yazılıp asılıyordu.

Cumhuriyete baş kaldıran, kalkışma yapan, isyan eden ve sonucunda mahkûm olan kişilerin itibarları devlete sormadan geri veriliyor, heykelleri dikiliyordu. Terör örgütünün elemanları sokaklarda silahları ile dolaşıyor, kimlik kontrolü yapıyorlardı. Yargılama yapıp vergi bile topluyorlardı. Şehitlerimizin adı anılmıyordu. Şehit yakınları yok sayılıyordu.

Çünkü bundan böyle “analar ağlamayacaktı”

Barzaniyle, Şivan ile el ele kol kola girilmiş barış mesajları veriliyordu. Çünkü her şey güzel olacaktı “analar ağlamayacaktı.”

Netice de, seçimden sonra PKK terör örgütü yeniden gerçek yüzünü göstermeye başladı.

Yeniden şehit haberleri ile sarsılmaya başladık.

Oysaki ne istedilerse verilmişti. “Daha ne olacaktı”  diye düşünebilirsiniz.

Ama kazın ayağı öyle değildi. Yaratılan canavar doymak nedir bilmiyordu.

Sırada “kantonlar kurmak, özerklik ilan etmek, caniyi İmralı’dan çıkarmak ve hayallerinde ki sözde Büyük Kürdistan’la birleşmek ” vaz geçilmezleri arasındaydı.

İsteklerini kabul ettirmek için, kalleşçe güvenlik görevlilerimizi şehit etmeye, yol kesip araçları yakıp yıkmaya, kamu görevlilerini kaçırmaya başladılar.

Her eylemleri kalleşçe ve namertçeydi. İnsanlıktan uzaktı.

Evet, yeniden her gün neredeyse yeni bir şehit haberi ile sarsılmaya başladık.

Hal bu ki, seçimden önce bir takım medya sayesinde “barış meleği” olarak vitrine konulan örgütün siyasi partisi ve eşgenel başkanı kitleleri etkilemeyi başarmıştı.

 Nitekim bu süreç örgütün siyasal partisine daha çok yaradı. Hatta o kadar yaradı ki Kürt oyları dışın da Türk oylarını da alarak barajı geçtiler. Ama Türkiye partisi olamadılar.

"Analar ağlamayacaktı. Bayrağa sarılı tabutlar gelmeyecekti.” İddialar böyleydi verilen sözler böyleydi.

Ama ne yazık ki, analar ağlıyordu artık. Ateş düştüğü yeri yakmaya devam ediyordu.

Hangimizin yüreği kaldırabiliyor, evladının tabutuna sarılarak ağlayan ananın feryatlarını.

Ve hangimiz bilebiliriz o annenin çektiği acının büyüklüğünü.

Ve hangimiz biliriz ki o ananın evladının arkasından yüreğinin kaç şiddetinde sarsıldığını.

Ateş düştüğü yeri yakıyor.

Yakmak ne kelime, sönmeyen bir ateşe dönüşüyor acılar. Sönmek bilmiyor.

Analar ağlamsın deniliyor.

Sözle, temenni ile olmuyor.

Analar ağlıyor.

Bu kaçıncı ölüm. Bu kaçıncı yok oluş

Bu kaçıncı gözyaşı.

Akan gözyaşları nehir oldu, deniz oldu

Taşıyor yatağından.

Taşarsa bu gözyaşı denizi kimse duramaz karşısında.

Anaları ağlatmayın!

Yeni bir yazıda buluşmak dileği ile…

 
Toplam blog
: 264
: 396
Kayıt tarihi
: 28.07.14
 
 

1959'da doğdu. Sınıf Öğretmenliği okudu.1979'da Öğretmenlik görevine başladı. Hayatın; okumak, ya..