Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '17

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Hayat damarlarımızdan biri kopuyor mu?

Hayat damarlarımızdan biri kopuyor mu?
 

Artiz Mektebi


Toplumun büyük bir kesimi, tiyatroya, baleye, operaya, konsere, sinemaya gitmiyor. Birçoğu bu sanatları tanıdığını sanmıyorum. Araştırmalar, bu sanatlara ilgi duymadıklarını gösteriyor.

Toplumun yüzde 49’u hiçbir zaman sinemaya gitmiyor. Yüzde 39’u hiç kitap okumuyor. Toplumun yüzde 66’sı konser, tiyatro, opera gibi herhangi bir etkinliğe katılmamış.

Toplumun yüzde 81’i hiçbir çalgı aleti çalmıyor; yüzde 57’si video, VCD, DVD internetten film, dizi izlemiyor; yüzde 47’si hiç dergi okumuyor; yüzde 86’sı hiçbir hobi kursuna gitmemiş, En sık yapılan aktivite ise yüzde 85’le televizyon izleme. Bu gerçekler,”Türkiye’yi Anlama Kılavuzu”ndan

Konunun başlığı, Atatürk’ün sanatla ilgili özdeyişinden.”Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.”Millet;dil, ülkü, ülke, duygu, kültür, tarih, gelenek, görenek birliğinden oluşan insan topluluğu, ulus. Ulusu oluşturan değerler arasında sanat yok; ama kültürü oluşturan değerlerden, yaratılardan en önemlisi “sanat” değil midir?

Danimarka, 4 milyonluk bir ülke, 1milyonluk opera binası var. Kanada Monitoba’ da ana caddede her 100 metrede piyano var. Piyano kullanmasını bilen bilmeyen kullanıyor. (Haber Türk, Oylum Talu,18.02.2017) Bizde,İstanbul Beyoğlu’nda, Ankara Kızılay’da, İzmir Alsancak ’da caddeye piyano ya da bağlama yerleştirsek ne olur, düşünebiliyor musunuz ?! 80 milyona yaklaşan ülkemizde, bırakın milyonu, yüz binlik bir opera binası bile yok. Son yıllarda, tiyatro ve sinema binaları AVM oldu. İstanbul Beyazıt’taki “Azak”, Beyoğlu’ndaki “Dormen” tiyatroları, sinema salonlarının yerlerinde yeller esiyor.

Muhsin Ertuğrul,”Tiyatro, bir kentin ocak başıdır; orada ısınılır.”diyor.O ocak başında toplanamayanlar, ruhlarını arıtamadıkları için huzursuzdurlar. Yüreklerine, insan sevgisinin sıcaklığı sinmemiştir. İnsanlarla ilişki, iletişim kurmakta zorlanırlar. Kendileriyle, çevreleriyle barışık değillerdir. Tiyatro eğitiminden geçen öylemidir ya.,.

Sanat, insanı kötülüklerden, çirkinliklerden kurtararak yüceltir. Gerçeği tasarlar, tümüyle kucaklar, araştırır. İnsanı, iyiliğe, güzelliğe, dostluğa, kardeşliğe yöneltir, sanat. Ruhumuzu kaplayan tozu, küfü süpürür atar.J.Joyce şöyle diyor:

Katışık topraktan ve onun doğurduğundan, ruhumuzun zindan kapıları olan sesten, biçimden, renkten yavaş yavaş, alçakgönüllükle, sebatla, anladığımız güzelliğin bir imgesini dile getirmeye, yeniden yoğurmaya çalışmaktır, sanat.

Tiyatro salonlarında,W.Shakspeare’ in Hamlet’ ini, Macbeth ’ini, Julius Cassar ’ını, Othello’ sunu; Moliére’nin, Cimri’sini, Kibarlık Budalası’nı, Zoraki Hekimi’ni, Cevat Fehmi Başkut’un Paydos’unu, Küçük Şehir’ni, Harput’ta Bir Amerikalı ’sını geçmiş yıllarda izledik; şimdilerde göremiyoruz.

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Salonu’nda, devlet adamlarına özgü özel koltuk vardı. Şimdi o koltuk, devlet adamlarınca dolduruluyor mu? Yoksa boş mu? Devlet adamları, bu salona gidip konserlerini izliyorlar mı? Yoksa bu tür konserlere, yer verilmiyor mu, artık. Tiyatroya, operaya, baleye, heykele, resme gereken önem verilmiyor. Bu alanlarda çalışan, ürün veren sanatkârlara devletçe destek verilmediği gibi Ankara Belediye Başkanı seksi bulduğu –Heykelin de seksisi olur mu?-“Böyle heykelin içine tükürürüm.”diyerek aşağılamış; Cumhurbaşkanı da heykeli “ucube” olarak görmüştür.

Heykeltıraş; mermeri, madeni estetik bir yaklaşımla biçimlendirir. Maddeye, hareketi ve düşüncelerini katar.”Heykeldehareket, durum ve tavırların anlamına önem verilir. Heykeltıraş Rodin, heykelde sûkun ve sabitliğin bir görünüşten ibaret olduğunu,başlamak üzere bulunanla sona ermekte olan hareketlerin dönüşümü durdurulmadıkça esrin estetik bir değeri olmayacağını savunur.”(Cemil Sena,Estetik)

Sanat, insanı kötülüklerden,çirkinliklerden kurtararak yüceltir. Gerçeği tasarlar, tümüyle kucaklar, araştırır. İnsanı, iyiliğe, güzelliğe, dostluğa, kardeşliğe yöneltir, sanat. Ruhumuzu kaplayan tozu, küfü süpürür atar.J.Joyce şöyle diyor:

Katışık topraktan ve onun doğurduğundan,  ruhumuzun zindan kapıları olan sesten, biçimden, renkten yavaş yavaş, alçakgönüllükle, sebatla, anladığımız güzelliğin bir imgesini dile getirmeye, yeniden yoğurmaya çalışmaktır, sanat.

Sanatkârlar, kendi çabalarıyla, olanaklarıyla ayakta kalmaya çalışmaktadır; ama toplumdaki kimi bağnazlarca çalışmalarına engel olunmaktadır. Yarım yüzyıldan fazla ülkemizin sanatına emek veren Müjdat Gezen ömür boyu kazandıklarını sanata yatırmış; 26 yıldır tek kuruş almadan, binlerce sanatçı yetiştirdiği okulu, yobazlar tarafından benzin dökülerek yakılmak istenmiştir. Aynı düşünce,anlayış Pir Sultan Abdal’ı anmak için Sivas’a giden Aziz Nesin, yakılmak istenmiş; Aziz Nesin kurtulmuş;ne yazık ki şair Metin Altınok ’u,eleştirmen Asım Bezirci ’yi kaybettik.

İnşaatçının, ihracatçının,ithalatçının, KOBİ’lerin desteklendiği ülkemizde, sanatçıyı desteklemek söyle dursun, kösteklenmekte. Kendileri, iş yerleri yobazlarca yakılmak istenmekte, oyunları, konserleri engellenmektedir.

Okuyan, düşünen, araştıran, inceleyen, yorumlayan; tiyatro, bale, opera, nitelikli müzik alanında çalışan, üreten; sanatın yaratıcı gücünden yararlanan aydınlık, çağdaş insan istemiyor, bu ülkeyi yönetenler… Ama çağdaş sanatlara gönül verenlerin sanat aşkını söndüremeyecekler. Bu aşk sönerse; toplumsal yozlaşma, içe kapanma, bunalım, geriye gitme, insanlar arasındaki iletişimsizlik, sevgi ve saygısızlık daha da derinleşecektir.

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..