Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mart '17

 
Kategori
Tarih
 

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi

18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi
 

Mustafa Kemal Atatürk Çanakkale'de


Çanakkale Savaşı, bir destandır. Bu destanın başkahramanı Mustafa Kemal’dir.Mustafa Kemal ‘e karşı olanlar, O’nun bu savaştaki başarısını küçümseyenler, başarıyı Çanakkale Savaşları komutanı Alman Sanders’e mal etmeye kalkışarak tarihsel gerçekleri de yadsımaktadırlar

Fahri Erşavas, dizelerinde de “Çanakkale Destanı” var.

    Er meydanında bulunmaz dengim                                                                                                                   Sen misin Mustafa Kemal’im “İleri ”diyen?                                                               

   İste fırladık siperden.                                                                                                                    

 Sırtına yüklenmiş kahraman Seyit                                                                                                              276 kiloluk mermiyi.                                                                                                                            Koşuyor bataryasına ateşler içinden                                                                                                          Bu mermi denizlere gömecek                                                                                                          Elizabet’i Buve’yi…(Necdet Alpay,1980,s.37,39)

Çanakkale SavaşıI.Dünya Savaşı sırasında 1915–1916 yılları arasında  Gelibolu Yarımadası’nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir. İtilaf Devletleri’nin amacı, İstanbul’ u alarak İstanbul ve Çanakkale Boğazları’na egemen olmak. Rusya’ya güvenli bir yardım yolunu açmak. İstanbul’u da alarak Almanya’nın müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak İttifak Devletlerini zayıflatmaktır. 

 

Osmanlı İmparatorluğu, Almanya'nın Rusya'ya savaş ilan attığı 1 Ağustos 1914'ün hemen ertesi günü, Almanya ile bir ittifak antlaşması imzalamıştır. Bu antlaşma, İmparatorluk 'un eninde sonunda Almanya'nın ana gücü oluşturduğu İttifak Devletleri safında fiilen savaşa gireceği anlamına gelmektedir

 

İtilaf  Devletleri tarafından Akdeniz’de sıkıştırılan Almanya’ya ait Goben ve Breslav adındaki gemiler, Çanakkale Boğazı’nı geçerek İstanbul’a gelir. Bu gemilere, Osmanlı bayrağı çekilerek Yavuz ve Midilli adı verilir..  Bu gemiler, 29 Ekim 1914’de Karadeniz’e açılarak Rusların Odessa, Sivastopol veNavroski limanlarını bombalayıp İstanbul’a dönerler. Bu bombardımandan 5 gün sonra 3 Kasım 1914 ‘de İtilaf Devletler’i, Çanakkale Boğazı’na girmeye çalışırlar.

.Enver Paşa, savaşa girmeyi, seferberliğin tamamlanmamış olması ve Çanakkale Boğazı savunmasının tamamlanmaması gibi gerekçelerle ertelemeye çalışmıştır. Ancak Almanya, bir an önce savaşa girilmesi için baskılarını sürdürmüştür. Bu baskılar, Akdeniz'de İngiliz donanması önünden çekilen Goebenve Breslau savaş gemilerinin İstanbul'a gelmesiyle bir oldubittiye getirilmişti. Daha sonra Osmanlı Donanması'na bağlı bir grup gemiyle Karadeniz'e açılan bu gemiler 27 Ekim 1914 tarihinde Rus limanlarını bombalayınca Rusya, Osmanlı İmparatorluğu'na savaş ilan etmiştir.

Birleşik Krallık Donanma Bakanı Winston Churchill, 1914 yılı Eylül ayında Çanakkale Boğazı'nın donanmayla geçilerek İstanbul'un işgalini öngören bir plan hazırlatmıştır. Plan, çeşitli evrelerden geçerek uygulamaya kondu..3 Kasım 1914 ‘te İngilizler,Seddülbahir ve Kumkale tabyalarını topa tuttular. Mustafa Kemal, büyük bir ileri görüşlülükle düşmanın amacının ne olduğunu, hedefinin nere olabileceğini kestirmiş; komutasındaki kuvvetleri ona göre konuşlandırmıştır.Arıburnu kıyılarındakiAnzaklar(Avusturalya ve Yeni Zelanda Ordu Birliği),Mustafa Kemal komutasındaki Türk kuvvetlerinin savunması karşısında yerlerine çakıldılar. . Karaya çıkan İtilaf güçleri tutunamayarak geri çekildiler; ama 9 Şubat 1915 ‘te Boğaz’ın dış tabyalarını yıktılar.(Ana Britannica, cilt:9,s.5)

Kara savaşlarının muzaffer komutanı Mustafa Kemal, deniz savaşları sırasında da önemli bir görevle oradadır. Kıyıların savunmasından sorumludur. Seddülbahir’e çıkarma yapan İngilizler’i denize dökme emrini veren de odur. Deniz savunmasından sorumlu olan komutan Miralay(Albay)  Cevat Çobanlı,  İtilaf Devletleri’nin Boğaz’a girişini engellemek için 2 Ocak 1915’te,Çanakkale Boğazı’nı mayınlatır. Nusret Mayın Gemisi, bu limana 8 Mart  1915 sabahı 05:00 dolaylarında toplam 26 mayını gizlice dökmüştür(Dz. Alb. Salim Besbelli - Çanakkale’deTürk Bahriyesi).

Birleşik Krallık ve Fransa gemilerinden oluşan bir donanmanın Boğaz'a geniş çaplı ilk saldırıları 1915 Şubat ayında başlatıldı. En güçlü saldırı ise 18 Mart 1915 günü uygulamaya konuldu. Ancak Birleşik Donanma ağır kayıplara uğradı ve deniz harekâtından vazgeçilmek zorunda kalındı.

Deniz harekâtıyla İstanbul'a ulaşılamayacağı anlaşılınca bir kara harekâtıyla Çanakkale Boğazı'ndaki Osmanlı sahil topçu bataryalarını ele geçirmek planı gündeme getirilmiştir. Bu plan çerçevesinde hazırlanan İngiliz ve Fransız kuvvetleri 25 Nisan 1915 şafağında Gelibolu Yarımadası'nın güneyinde beş noktada karaya çıkarılmıştır. İngiliz ve Fransız çıkarma kuvvetleri her ne kadar Seddülbahirve Arıburnu sahillerinde köprübaşları oluşturmayı başardılarsa da Osmanlı kuvvetlerinin inatçı savunmaları ve zaman zaman giriştikleri karşı taarruzlar sonucunda Gelibolu Yarımadası'nı işgalde başarılı olamadılar. Vikipedi,8 Mart,2013)

Çanakkale Savaşları komutanı Alman Sanders, çıkarmaların Saros Körfezi kıyılarına yapılacağını hesaplamaktadır ve 5. Ordu’nun ana kuvvetlerini bu bölgede toplamıştır. Saros Körfezi, Gelibolu Yarımadası’nın en dar bölgesidir. Buradan yapılacak bir çıkarmanın, yarımadayı savunan Osmanlı birliklerinin geri çekilme ve kara ikmal hattını kesmesi olasıdır. Ayrıca Mareşal Sanders’in savunma planı, elindeki kuvvetlerin önemli bir bölümünü geride, yedekte tutarak çıkarma kuvvetlerine ilerlemeleri sırasında taarruz etmeyi öngören, savunma ağırlıklı plandır. Osmanlı komutanlarıysa, çıkarmadan sonra, çıkarma kuvvetlerinin sahillerde elde edecekleri köprübaşlarıyla yoğun olarak destek alacaklarını, bölgeyi düşman saldırısına karşı korunacak duruma getirecekleri,  dolayısıyla savunma yerlerinden sökülüp atılmalarının çok güç olacağını düşünmektedirler. Onlara göre etkin bir savunma, hemen sahilde, daha çıkarma sırasında yapılmalı, karşı tarafın kıyıda bir köprübaşı oluşturması önlenmelidir.(Alan Moorehead (1998). Gallipoli. WordsworthEditions,Vikipedi)

.Arıburnu’ndaki Anzaklar 25 Nisan 1915’te yaptığı çıkarmanın temel amacı önce, Kabatepe ile Küçük Arıburnu arasındaki kumsallık bölgeye çıkmaktı. İlk aşamada Conkbayırı- Kocaçimentepe çizgisi denetim altına alınıp, oradan Maltepe bölgesi ele geçirilecek, böylece, Kuzeydeki Türk kuvvetlerinin Güneyde, Seddülbahir bölgesindeki Türk birliklerine yardımı engellenmiş olacaktı.

25 Nisan 1915 sabahı savaş gemilerinin, Türk mevzilerini sürekli vuran koruyucu ateşi altında, Anzak Kolordusu’nun 1. Tugayı’ndan 1500 kişilik ilk hücum dalgası, çıkarma botlarının bir şekilde kuzeye kayması sonucu, saat 05.00’te, Kabatepe bölgesi yerine Arıburnu kesimine çıkmak zorunda kalır. Bu noktada kıyı gözetlemesi yapan bir Türk takımının direnişine karşın, karaya çıkan Anzak birlikleri belirli bir noktaya kadar ilerledi Anzak Kolordusu’nun sahile çıkan Tümeni, Arıburnu’nun sarp yamaç ve tepelerinde yerleşme olanağı buldu. Diğer taraftan, Bigalı’da bulunan Türk ordusu yedeği 19. Tümen, 24-25 Nisan gecesi Conkbayırı yönünde tatbikat yapmaktaydı.. Gün ağarırken, Anzaklar’ın Arıburnu’na gelmesi üzerine, 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, bir çıkarma yapıldığını anlayıp durumu ordu komutanına bildirir, ancak bir yanıt alamaz. Durum çok kritiktir.”Arıburnu, Anafartalar cepheleri ateş içindedir.Gerginlik son haddine gelmiştir. Derhal karar vermek gerekir.Düşman denizden durmadan çıkarma yapar. Conkbayırı’nda iki taraf arasındaki mesafe 25-30 metredir... Mustafa Kemal kaygılıdır. Tehlike büyüktür. Ordu komutanı Mustafa Kemal’i çağırır, görüşünü sorar. Mustafa Kemal, Liman On San ders’e görüşünü çekinmeden bildirir:

__Bütün mevcut kuvvetlerin benim kumandama verilmesinden başka çare yok!

__ Çok gelmez mi?

__Az gelir!”(Şevket Süreyya Aydemir,Tek Adam, cilt:1,s.244)

Bir cephe komutanlığının az geldiğini sonunda Liman Von Sandersde kabul etmek zorunda kalır ve Anafartalar grubu kumandanlığını da Mustafa Kemal’e verir. Mustafa Kemal, çok önemli taktik ve stratejik planlar yapar. Doğa koşullarına uygun olarak askerlerini konuşlandırır.

Zaman zaman tartıştığı,tasarladığı ve ugulamaya çalıştığı savaş planlarını beğenmediği Çanakkale Savaşları’nın Komutanı Liman Von Sanders,Mustafa Kemal için şöyle diyor:Anafarta çevresinde toplanan bütün birliklerin komutasını 19.Tümen Komutanı Albay Mustafa Kemal Bey’e verdim.İlk askeri başarısını Trabulusgarp’ta gösteren Mustafa Kemal,sorumluluk ve görevden zevk duyan bir komutan özelliği taşıyordu.Daha 25 Nisan Sabahı 19.Tümenle ve hiçbir yerden emir almaksızın kendiliğinden çatışmaya katılarak düşmanı kıyıya kadar püskürtmüş, bundan sonra üç ay süreyle kırılmaz bir güçle sürekli düşman saldırılarına karşı koymuştu.Ona tam anlamıyla güveniyordum.”(Liman Von Sanders,Türkiye’de Beş Yıl I,s.112)

Mustafa Kemal,kuvvetlerin konuşlanması konusunda cephe komutanı  Liman Von Sanders’inplanlarını, savunma için uygun bulmamış; savaşın en zor anında üst düzeyde sorumluluk almaktan çekinmemiş,kendi planını uygulayarak düşmanın ilerleyişini durdurmuştur. 27. Alayın ağır kayıplar verdiği haberini alınca, düşmanın Conkbayırı-Kocaçimentepe çizgisi ve uzantısını ele geçirmesi durumunda, onarılamayacak durumlarla karşılaşacağını kavrar. Ordudan emir gelmemiş olmasına karşın girişimi ele alıp tüm sorumluluğu yüklenerek, 57.Alayı bir batarya ile Kocaçimentepe yönünde harekete geçirir. Kendisi de durumu izlemek üzere Conkbayırı’na çıktığında,, Arıburnu kesiminden bazı askerlerin çekilmekte olduklarını ve düşman birliklerinin de bunları izlediklerini görür. O anı Mustafa Kemal, Ruşen Eşref Ünaydın ile yaptığı görüşme sırasında şöyle anlatmaktadır:

“...Bu esnada Conkbayırı’nın güneyindeki 261 rakımlı tepeden sahilin gözetleme ve korunmasıyla görevli olarak orada bulunan bir müfreze askerin Conkbayırı’na doğru kaçmakta olduğunu gördüm... Bu askerlerin önüne kendim çıkarak:

-Niçin kaçıyorsunuz? dedim.

-Efendim, düşman dediler!

-Nerede?           

-İşte! diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.

Gerçekten de düşmanın bir avcı kuvveti 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve tam bir serbestlik içinde ileriye doğru yürüyordu. Şimdi durumu düşünün. Ben kuvvetleri (geride) bırakmışım, askerler on dakika dinlensin diye...Düşman da bu tepeye gelmiş... Demek ki düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman benim yere gelse kuvvetlerim çok kötü bir duruma düşecekti. O zaman artık bilemiyorum, bilinçli bir düşünme ile midir, yoksa önsezi ile midir, bilmiyorum. Kaçan askerlere:

- Düşmandan kaçılmaz, dedim.

- Cephanemiz kalmadı, dediler.

- Cephaneniz yoksa süngünüz var, dedim.

Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı’na doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile dağ bataryasının yetişebilen askerlerinin ‘ marş marşla’ benim bulunduğum yere gelmeleri için, yanımdaki emir subayını geriye yolladım. Bu askerler süngü takıp yere yatınca, düşman askerleri de yere yattı. Kazandığımız an, bu andır...” .(Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, cilt 1,s.238)

Gerçekten de, çekilen Türk askerleri mevzi alınca, karşı taraf da mevzi alıp duraklar. Böylece, 57. Alay Öncü Bölüğü'nün Conkbayırı’na yerleşmesi için gereken süre kazanılmış olur. İşte bu an, Çanakkale Savaşları’nın kaderini belirleyen önemli anlardan birisidir. Böylesine önemli anda kilit rolü oynayan kişiyse, tartışmasız Mustafa Kemal’dir. Bu durum Çanakkale Savaşları tarihi alanında çalışan Türk ve yabancı bütün uzmanlar tarafından doğrulanıp vurgulanmaktadır.

 

Akdeniz Seferi Kuvvetler Başkomutanı Hamilton, kendinden o kadar emindi ki, “Türkler geri çekilmek için vakit bulamayacaklardır… Çanakkale geçilmezmiş! Göreceğiz bakalım, göreceğiz!” diyordu. Sabaha karşı saat 5.15 civarında İngilizler ilk aşamada Gelibolu’ya yaklaşık 30 bin kişilik bir kuvvet çıkardı. “…Çok başarılı bir çıkartma yaptıkdiye övünen Hamilton, askerlerinin iyi yetiştirilmiş olduklarından emindi. Bu yolla Türkleri yola getireceklerini sanıyordu. Zırhlıları Boğaz’ı geçip Haliç’e ulaşsındiye dua edip uykuya daldı. Ancak Çanakkale’de uyumayan bir komutan vardı: Mustafa Kemal… Nereden bilebilirdi ki orada bir Mustafa Kemal olacağını… Yarbay Mustafa Kemal’in o esnada orada bulunması, müttefikler için savaşın en acı şanssızlıklarından biri oldu.

 

Cevat Paşa,18 Mart’ı şöyle anlatır: “Mustafa Kemal’le birlikteydik. O kara yönüne, ben de deniz yönüne bağlıydım. Seddülbahir’e gittik. Oradaki kıtaları teftiş edecektik. Uzakta düşman donanmasının ciddi bir savaş kararıyla ilerlemekte olduğunu görünce geriye dönüp Alçıtepe yolunu tuttuk. O sırada ilk düşman mermisi başımızın üstünden geçerek Alçıtepe’ye düştü.” O dakikaları bir de Mustafa Kemal’den dinleyelim:“Sahil savunması Cevat Paşa’nın emrinde bulunuyordu. Yalnız 18 Mart gününün sabahı Cevat Paşa Eceabat’ta bulunan karargâhıma gelmişti. Kendisine Seddülbahir bölgesindeki tertibatı göstermek üzere Alçıtepe’yegittik. Oraya vardığımız zaman düşman donanmasının açtığı ateşin altında kaldık. Söz konusu bölgenin savunmasıyla görevli 26’ncı Alay Komutanı’na gereken emri sözlü olarak verdim. Ve Cevat Paşa ile birlikte Eceabat’a döndük.”

 

Arapgirli Cevat Çobanlı’ nın Çanakkale Deniz Savaşları’ndaki görevi önemlidir. Bu görevde üstün başarı göstermiştir. Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkış belgesini de Genelkurmay Başkanı olarak imzalar ve Mustafa Kemal’e başarılar diler.(Kurtuluş Savaşı’nın temelinde Arapgirli bir paşanın olmasından her Arapgirli gibi ben de kıvanç duyar, övünürüm.) Ne var ki Çanakkale Savaşları’nın önde gelen kahramanı Mustafa Kemal’dir. Düşmanlarının da belirttiği gibi üstün yeteneği, bilgisi, öngörüşüyle düşmanın İstanbul’a girişini engellemiş; Savaş’ın sonucunu değiştirmiştir. Bakın bu konuda Sultan Abdülhamit ne diyor:

“…Mustafa Kemal Paşa, uzaktan yüzünü iyice seçemedim ama sıradan askerlere benzemiyordu; tehlikeli bir sessizliği vardı. Enver Paşa’nın kendisinden niçin çekindiğini o zaman anladım. Bunu Talat Paşa tutuyormuş. Bunlar küçük şeyler! Çanakkale’de, İngiltere, Fransa gibi iki büyük devletin ordusunu, donanmasını durdurdu, yüz geri etti ya, bana gerekli olan odur. Başarmaları için dua ettim.”

Daha sonra, Kolordu Komutanı Esat Paşa'nın izniyle, 27. Alay’dan geri kalan birlikleri de emrine alan Tümen Komutanı Mustafa Kemal, karşı saldırıya geçmek üzere 57.Alay'a şu emri verir:

“ Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar kaim olabilir.”

1915’in Ağustos ayına kadar dört ay boyunca, Conkbayırı, Kocaçimentepe, Kabatepe bölgelerinde, tarafların karşılıklı saldırı ve özellikle gece yapılan süngü hücumlarıyla, yakın boğuşmalar şeklinde ve çok kanlı çarpışmalarla geçecektir. Bu çarpışmalar sırasında Türkler de, Anzaklar da ağır kayıplar vermişlerdir. Ağustos ile birlikteyse savaş şiddetli çarpışmalara dönüşür. Tıpkı Seddülbahir’de olduğu gibi, Anzak ordusu da taarruz hedeflerine varamamış, çıktıkları yerlerde 3-4 km.lik bir mesafe ilerleyip, boşaltmaya kadar da o noktada kalmışlardır

.İtilaf kuvvetlerinin geri çekilmesi,9 Ocak 1916’da tamamlanır. .(Ana Britannica, cilt:9,s.5) Çanakkale Savaşları’na 400 000 İngiliz,79 000’i Fransız birlikleri olmak üzere toplam 479 000 asker katıldı. Savaşta İngilizler’in kaybı 205 000’i,Fransızlar’ın kaybı 47 000’i; Türkler’in kaybıysa 252 300’ü buldu.(MeydanLarousse, cilt:3,s.137)

Çanakkale Savaşları’nın şiddetini, büyüklüğünü göstermek için rakamların abartıldığı görüşündeyim. Genel Kurmay Başkanlığı Harp Tarihi Başkanlığı verilerine göre ise Türklerin ve düşmanın kayıpları şöyle:

            Türklerin                                                                     Düşmanın

   Şehit sayısı: 57.000                                                     Ölü, kayıp, tutsak: 43.000                                    Yaralı sayısı: 97.000                                                                 Yaralı:            79.000

   Kayıp sayısı: 11.000                                                            Toplam:               122 000                

Hastalıktan     ölen:14.000                                                                                                   

Toplam: 179   (I.Dünya Harbinde Türk Harbi, V.cilt.3.kitap)                                                                                  

Kimileri, Mustafa Kemal’in Çanakkale Savaşları’nda önemli bir katkısı olmadığı görüşünü yerleştirmeye çalışırlar. Bu savaşta amacına ulaşamayan Churchill(Çorçil) bile Mustafa Kemal’i “Savaşın yönünü değiştiren bir kader adamı” diye takdir edip yüceltirken, hakkını teslim ederken, onlar“Çanakkale zaferinde Mustafa Kemal’in fazla bir rolü yoktu, o sadece bir yarbaydı” basitliğine ve yalanına sarılırlar.(Prof. Dr. Metin Kale, Cumhuriyet Gazetesi)

Oysa Miralay(Albay) Mustafa Kemal Ağustos 1915’te Anafartalar muharebelerinde parlak ve yürekli komutanlıkla, ,İstanbul’u kurtaran adam olarak tanındı.” (Sina Akşın,Yakınçağ Türkiye Tarihi I,s.60)

Kuşkusuz, Çanakkale Savaşı’nın en önemli sonucu, Mustafa Kemal’in askerî dehasını gözler önüne sermesidir.Çanakkale kara savaşlarında, düşman Mustafa Kemal tarafından durdurulmasaydı, Çarlık Rusyası müttefiklerin yardımlarına kavuşacağı için yıkılmayacak, Ekim 1917 Bolşevik İhtilalı de olmayabilirdi.Çanakkale Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu, Çarlık Rusyası, Avusturya /Macaristan İmparatorluğu’nun tarih sahnesinden silinmesine neden olmuştur. Gelibolu’da düşmanı yenilgiye uğratan Anafartalar’da zafer meşalesini yakan Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı’nın da yolunu aydınlatmıştır.Anafartalar ve Conkbayırı zaferleri olmasa, belki de Mustafa Kemal Kurtuluş Savaşı’na, Cumhuriyet’e ve devrimlere giden yolda büyük Türk Ulusu’nu birleştirme olanağı bulamayacaktı

Bu nedenlerle Çanakkale bir destandır.Bu destanın başkahramanı da Mustafa Kemal’dir.Tüm cephelerde Osmanlı’yı yenen İtilaf Devletleri, Gelibolu’da ,Mustafa Kemal’in askerlerinin direnişiyle karşılaşarak,geri çekilmek zorunda kalmıştır. Mustafa Kemal, Gelibolu’da Türk ulusunun kaderini değiştirmiş, bu ulusun yenilmezliğini, üstün komutanlık sanatıyla kanıtlamıştır Onun için Mustafa Kemal’siz “Çanakkale Zaferi” düşünülemez.

 

Kaynakça:

        1.Çanakkale Savaşları,Vikipedi

        2.Ana Britannica, cilt:9,s.5 .

       3.Şevket Süreyya Aydemir,Tek Adam,cilt:1,s.244.                                                                        

      4.Sina Akşin,Yakınçağ Türkiye Tarihi I,s.60.

     5.Meydan Larousse,cilt:3,s.137.

     6.  Prof. Dr. Metin Kale, Cumhuriyet Gazetesi

     7.Turgut Özakman, Diriliş.

     8.İbrahim Artuç,Çanakkale Savaşı, s.15.                                                                                  

    9.Necdet Alpay,Türk Şiirinde Atatürk, İstanbul: Hürriyet Yayınları,1980.                                

   10.hzl.Muzaffer Reşit,Atatürk Şiirleri Antolojisi, İstanbul: Varlık Yayınları,1960.                    

     11.Genelkurmay Harp Dairesi Başkanlığı, I.Dünya Harbi’nde Türk Harbi, V.Cilt.3.kitap

      .

 

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..