Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Eylül '11

 
Kategori
Güncel
 

Helikopter düştü, Ergenekon göründü…

Helikopter düştü, Ergenekon göründü…
 

Yazıcıoğlu ve Ergenekon…

Birde “Ergenekon falan yok” diyordunuz. Aha da sobe. Elimizde bant kaydı var. Sadece bant kaydı mı..? Ses kaydı, sabıka kaydı, Ergenekoncu’nun oğlunun okul kaydı, 12 adet vesikalık fotoğraf, raf raf evrak, sokakta, evinde karısıyla ettiği lak lak. Hepsi elimizde…

Görüyoruz sizi; ulusal güvenliğin arkasında saklanıyorsunuz. Yandan, cepheden, tepeden çekilmiş fotoğraflarınız var elimizde. Sobe…

Bunlar bir şey değil; daha neler çıkacak ortaya, göreceksiniz. Bir bildiğimiz var da konuşuyoruz.

Bu seferki CD’de ahlaka mugayir şeyler olmadığı için Cumhurbaşkanı eliyle duyuruldu kamuoyuna. Görüntüler Muhsin Yazıcıoğlu’nun kaza geçiren helikopterinin başında çekilmiş. Enkazın yanında, askeri üniformalı üç kişinin görüntüleri var. Üstelikte kirli işler çeviriyor bu üç kişi. Cumhurbaşkanı Gül’ün “keçiler mi götürdü..?” diye sormasına sebep olan, helikopterin beynini söküyorlar.

O üç kişinin böyle kirli, hadi kirli demeyelim; gizli bir iş çevirirken niye askeri üniforma girdiğini soracaklar çıkabilir içinizde. Dediği gibi şairin; “onu sonra anlatırım…”

Bu CD’nin Cumhurbaşkanı’nın eline nasıl geçtiği konusunda, kafalarda bir şüphe oluşmaması için belirtelim önce; CD’yi Cumhurbaşkanı’na vatansever bir subay iletmiş.

Gizli bir göreve askeri üniformayla çıkmaları yetmiyormuş gibi, yaptıklarını birde kayıt altına almalarına anlam veremiyor olabilirsiniz. Hatta bununla da yetinmeyip, o kaydı güvenli bir ortamda korumaya almayıp, güvenilir olmayan birisine teslim etmeleri size aşırı derecede amatörce gelebilir. İyisi mi ben, onu da sonra anlatayım…

Son bir detay daha verelim; bu operasyonda görev aldığı söylenen üç subayında halen görevlerinin başında olduğu söyleniyormuş.

Yani sakın ola, “onlar gerçek asker değil” demeye kalkışmayın. Çünkü her üç subayda görevlerine devam ediyor.

İnkar edilecek yanı kalmamıştır artık; helikopter düşmüş, Ergenekon görünmüştür. O görüntüler de, büyük bir titizlikle kayıt altına alınmıştır üstelik. Görüntüler, helikopterin düşmesinin bir kaza olmadığı, Ergenekon’un operasyonu olduğunu ortaya koyar niteliktedir. Üç subay ise, açıkça delilleri karartmakta, bu suçu işlerken de, suçlarını kendi elleriyle kayıt altına almaktadır.

En basit suçlunun bile akıl edebileceği bir şeyi akıl edemeyip; böylesi gizli bir operasyonun resmi üniformalar ile yapılmasını sadece amatörlük olarak açıklamak safdillikten öte bir anlam taşıyamaz. Yetmezmiş gibi bu amatörlüğü birde kayıt altına almanın tek açıklaması vardır; o görüntüler zaten günü geldiğinde kamuoyuna açıklanmak için çekilmiş ve o gün gelmiştir artık.

Yıllar önce İtalya’da ‘Gladio’ ortaya çıkıp üzerine gidilirken, bütün Nato ülkelerini yakından ilgilendiren bir ayrıntı vardı. Söz konusu örgütün bütün Nato ülkeleri içerisinde uzantıları bulunuyordu. Diğer Nato ülkeleri iyi kötü olayın üzerine giderken, Türkiye’de elbette üzerine gidilmedi.

Evet Ergenekon vardır ve Ergenekon ordu içindeki Nato, daha doğru bir ifade ile; ordu içindeki Amerika’dır. Şimdi birdenbire, bütün kirli çamaşırlar tek tek ortaya dökülmeye başlamıştır. Toprak altındaki cephanelikler, can alıcı ses kayıtları, her türden video klipler. Ergenekon bunca delili elbette acemiliklerinden bırakmadı orta yerde. Tam aksine, Cumhurbaşkanı’nın eline ulaşan o görüntüler bile, bir gün kullanılmak üzere üretildiğini anlamak için yeterli.

Her taşın altı Ergenekon klibi artık. İstanbul yedi tepe, kullanın tepe tepe…

Yazıcıoğlu neden hedef seçildi..?

Yazıcıoğlu’nun helikopterinin düşmesi ile ilgili bir çok karanlık nokta var. Ya Yazıcıoğlu’nun ölümüyle elde edilmek istenen ne olabilir..? O’nun vefatı kime fayda sağlamış olabilir acaba..?

Geçen sene yaşanan Anayasa referandumunda, iktidarın en büyük destekçisinin hangi parti olduğunu hatırlayabiliyor musunuz..? BBP referandumdan ‘evet’ çıkması için seçimlerde bile göstermediği derecede büyük bir çaba göstermişti. İktidar bile “yetmez ama evet” derken, BBP’nin “kesintisiz demokrasi için evet” pankartı benim hala aklımda.

İmralı pazarlıklarına dair söylentiler orta yerde dururken, Muhsin Yazıcıoğlu’nun başında olduğu bir BBP’nin, o referandumda ‘evet’ diyebileceğini düşünen var mı acaba..?

 
Toplam blog
: 57
: 1683
Kayıt tarihi
: 29.05.08
 
 

21/12/1966 doğumlu olup Mersin Meslek Yüksek okulu İşletme bölümü mezunuyum. Bir deri firmasında ..