Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Eylül '11

 
Kategori
Güncel
 

Milliyet ve Vatan için!.. Her şey para mıdır?!..

Milliyet ve Vatan için!.. Her şey para mıdır?!..
 

Önce gazetecilik vardı ve insanlık o zamanlar daha huzurluydu...


Bizler burada yazanlar, Milliyet'in aile üyeleriyiz. Gerçi bedava yazıyoruz, ama olsun; yazmayı bir iş olarak benimseyenler , bugün olmasa da gün gelir para pul sahibi de olabilirler. Yeter ki ne okuma ne de yazma bir heves olarak kalmasın!..

Milliyet ile ilk yazı beraberliğim bin dokuz yüz seksen ikide Kars'ta (şimdi Iğdır) öğretmen iken başladı. Bana muhabirlik kartı verdiler. Fotoğraf makinem çok berbattı, fotoğraf çekmem de yollamam da pek mümkün olmadı. Dikkate alınır alınmaz diye düşünmeden, küçük daktilomla habire haber yazıp yazıp yolluyordum, hem de posta ile. Erzurum'a yolluyordum. Milliyet'in Doğu İlleri İletişim Merkezi oradaydı.

Derken ani bir emirle askere alındım. Yazdığım haberlerden para pul almamıştım, hiç merak da etmemiştim. Parayı bugün bile düşündüğüm söylenemez. İdeallerle yoğurduk ruhumuzu ve fani bedenimizi... Ama Milliyet, öyle bir sürpriz yaptı ki; bana, kışlama para yolladı. Milliyet ciddi gazetedir. Parayı bir yana bırakalım, okumaya düşkün olup da evinde Milliyet kitapları olmayan biri var mıdır; bence yoktur!..

Vatan da, Milliyet'in kardeşi olan bu gazete de sevildi. Benimsetti, sevdirdi kendini...

Mesela Zülfü Livaneli tüm kibarlığıyla, sanat, edebiyat, kültür birikimiyle orada, Vatan'da... Dünyayı da sürekli gezmekte... Sevgiyi sunmakta bizlere...

Milliyet'in binası Cağaloğlu'ndaydı. Sahipleri de Karacanlar'dı... Çok sık giderdim o binaya, bir yazarla, ne bileyim bir yetkili ile tanışır da, belki Milliyet'e alınırım diye düşlerdim. Abdi İpekçi başyazardı, idare edeniydi Milliyet'i... Vurdular!.. Çünkü İpekçi, basının gücünü kullanarak seksen öncesi dökülen kardeş kanını durdurmaya adamıştı kendini.

Sonra Doğan ailesi sahip çıktı Milliyet'e, hele de pırlanta gibi evlatları... Ben bu aileyi sevdim, ne de olsa hemşehri sayılırım...

Derken Milliyet, para ve siyaset savaşlarının; -içeride ve dışarıdadır bu savaş ve büyüktür- sonucunda Demirören ve Karacan ortaklığının oldu. Kamuoyu bu el değişimini kabullendi.

Sonra mı ne oldu?!..

Şimdi neler mi oluyor?!..

Merak ediyorsanız -ki bence merak edin,çünkü burada yazmamız için de gerekli- Yaman Törüner'in "Milliyet'te durum" başlıklı yazısını okuyunuz... Yazının tarihi 20.09.2010 salı. Yaman yazarımızın Milliyet yazarı olduğunu hatırlatmama gerek var mı?!..

Güneri Civaoğlu da oldukça hislendiren ve okuyunca ağlatan bir girişle, "Milliyet'te ne mi oluyor?" başlıklı bir yazı yazdı. Yazının tarihi 23.09.2011 cuma. Güneri yazarımız da Milliyet'te ve bu gazete ile adeta özdeşmiş biri.

Bu iki yazarımız, parayı dikkate alarak, ortaklardan Demirören'i kollarken, Karacan'a sanki "çekil" der gibiler...

Oysa çözüm bence çok kolay, çok daha mükemmel ve de pragmatik olabilir. Düşüncemi yazmadan önce, bugün bir de alt başlık altında Altemur Kılıç bir yazı yazdı. "Milliyet-Vatan cephesi" başlıklı yazısındaki bir cümle şöyle: "Ben sonuna kadar oğlum Ali'nin yanında ve arkasındayım."  "Oğlum Ali" dediği Ali Karacan, Milliyet ve Vatan'ın yeni ortağı.

Ben olsam Ali Karacan'ı, maddi imkanı çok fazla olmasa da, dedesinin gazetesine olan sevgi bağlılığını dikkate alarak ortak kalmasını kurumlaştırırım. Bir de ne yaparım biliyor musunuz, Aydın Doğan'ın da ortak olmasını sağlarım. Demirören,Doğan,Karacan ortaklığıyla sadece Türkiye'ye ve yakın coğrafyasına değil, tüm dünyaya yayın yapacak bir yapılanmaya giderim. Zaten Demirören'in böyle bir hedefi de var... Hem taşınma ve çok büyük masraflar da yapılmamış olur, çok da iyi olur...

Her iş herekese yakışmaz. Her işin bir sevdalısı vardır; tutkunu, idealisti vardır. Gazetecilik ve kalem erbaplığı bir sevdadır ve bu sevdayı da bilen bilir. Savaş muhabiri olmayı düşündünüz mü hiç?!.. Olanlar neden oluyor, işte bu sevdadan!.. Her yıl kaç gazeteci ölümü göze alıyor; işte bu da o sevdadan!..

Anadolu Ajansı'nı kuran Atatürk'te de bu sevda vardı.

Demirören, Doğan, Karacan birlikte hareket edebilirler ve bundan da kazançlı çıkarlar... Yaman Törüner ve Güneri Civaoğlu'na büyük görev düşüyor...

Sonra herşey para mı?!..

Elbette değil!..

Aklı başında hiç kimse parayı düşünmesin, akıllı insanı para gelip bulur!..

Bu dünyanın iki işini çok severim: Biri çiftçilik yapıp, ekip biçmek, ekmek çıkarmak... Biri de kitap çıkarmak...

Bu cumartesi; Türk Milleti'ne ve insanlığa daha çok ve daha büyük sevgimle... Esen kalınız...

 

 

 

 
Toplam blog
: 323
: 2029
Kayıt tarihi
: 04.09.06
 
 

Yaşanan her hayat en iyi hayattır; yeter ki içinde kötülük olmasın!.. ..